Bugünlerde televizyon programları olası İstanbul depremi üzerine kurguludur. Olası izmir depremi gündemde yoktur.
Deprem öncesi, sırası ve sonrası şemalarla anlatan küçük ve üç katlamalı 100 bin adet broşür dağıtmıştım. İktidarda anavatan partisi ve mülkiye müfettişleri, yerel yönetimlerde ise SHP vardı. Bu broşür yüzünden soruşturma geçirmiştim. İnsanların yaşamı bu ikili siyaset çelişkisinin pamuk ipliğine bağlıydı. Ege, Dokuz Eylül Üniversitesi uzmanlarının ve benim yerel yöneticiliğim halkı bu konuda aydınlatmamız soruşturulmuştu.
Önce eski imar planlarında ağaç plankotesi yaparak, bütün ağaçları ileterek ve koruyarak imar planlarını değiştirmiştim. Çevreciliğim tescillenmişti. Ama Ege ve Dokuz Eylül Üniversiteleri ile birlikte yeraltı fay çalışmalarının imar planına işlenmesi konusunda başarılı olmamıştım. Aynı sitede fay hattı üzerindeki binanın depremden sonra çok hasarlı, yanı başındaki binanın ise hasarsız olduğunu anlatamamıştım.
İzmir’in metropolünde Kadifekale, Ballıkuyu, Basmane, Halil Rıfat paşa, Karabağlar, buca, Karşıyaka, Çiğli, Bayraklı’nın üst yerleşim bölgeleriyle, Bornova’nın Çamdibi, Altındağ, doğanlar, Naldöken, Pınarbaşı ve Işıkkent semtlerinde olası izmir depreminde en çok can kaybının yaşanacağını bilmeyen yoktur.
Kent beni yenileyin diye bağırırken, öncelik genel yönetimlerce başka kentlere verilmiş ve İzmir dışında bırakımlaştır.
Bu konuda özellikle bayraklı belediyesinin iyi niyetle başlattığı kent yenileme projesi bürokrasiye takılmış, adeta insanların olası İzmir depreminde ölüm kararı alınmıştır.
İzmir’de özellikle Ege ve Dokuz Eylül Üniversiteleri büyük şanstır. Bu şansı kullanmayan genel ve yerel yönetimler, olası İzmir depremindeki can kayıpları sayısı ile katlamalı olarak sınıfta kalacaklardır.
Not: Bu yazıyı yazdıktan bir gün sonra İzmir’de 5,1 büyüklüğünde deprem oldu. Öncü konuşun, artçı konuşun ama İzmir’de insanların ölmeyeceği çözümü bulun.