İzmir’in birinci yüzyılı gerek sistemdeki konumu gerek kentleşme politikaları itibarıyla tam bir başarısızlık hikayesidir.
İzmir’in modern kentleşme hikayesi, İzmir İktisat Kongresi ve Uluslararası İzmir Fuarı bir tarafa, şehrin çağı nasıl ıskaladığını anlatır.
Evet, Türkiye’nin 3. Büyük şehriydi ama açık ara gerilerde…
İzmir’in beş bin yıllık kesintisiz varlığının nedeni vasatlığıdır.
Hiçbir ordu o tepeleri aşıp İzmir’i almaya değer bulmadı. Şehir hep kendi halinde kalabildi.
Bir bakıma İzmir’i değerli kılan sıradanlığı olmuştur.
Bir dönem, Levant’ın üç önemli limanından biri olmak dışında sıradanlığını hep korumuş bir şehir.
Günümüze gelince, İzmir, neo liberal piyasa düzenine ve islami değerlerin kamusal alanı kuşatmasına 20 yıldır kesintisiz direniyor.
Ve bu direniş, İzmir çizgisi olarak yeni Dünya düzeninde öne çıkıyor.
Dünya ölçeğinde süren değişimle birlikte yeni metropol oluşumunun bir zorunluluk olarak hayatımıza girdiği artık kimsenin meçhulü değil.
Küresel akıllı şehir, dirençli şehir, sakin şehir. Döngüsel kültür bağlamında kentsel dönüşüm ve başka tarımın mümkünlüğü. Bunlar, yeni metropolün bileşenleridir.
Hızı kesilen gündelik hayat, alçakgönüllü uygarlığa dayalı yeni kimlik arayışında.
Dijitalleşen Dünya sisteminin yeni kent normlarında ifadesini bulan yavaşlama ihtiyacının Cittaslow ile ete kemiğe bürünmesi çok mümkün.
Bu tespitlerden hareketle İzmir’in yeni metropol modeli olarak Dijital Dünya düzeninde yeri üzerine yazmanın, konuşmanın zamanı olduğunu düşünüyorum.
İzmir İktisat Kongresi, Cumhuriyet’in yüzüncü yılında, İzmir modelini uluslararası düzeyde tartışmaya açmak için ideal bir zemin olabilir.
Akdeniz’de öncü metropol misyonunu yüklenmek için İzmir’in önünde büyük imkanlar var.Bu imkanları doğru okuyacak ve hayata aktaracak birikim de var. Bütün mesele, yola koyulmakta…
Tunç Soyer tam da bu nedenle İzmir için bir şanstır. Yaptıkları ve söyledikleriyle İzmir’i yeni çağa taşıyacak aklı inşa ediyor.
Ve o yola çoktan koyuldu.