GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
26 Nisan 2022 Salı

İzmir aşkı

Batı, Doğu Akdeniz havzasından başlar; üç dinin, dört kitabın ortaya çıktığı topraklardan. Bu nedenle, Anadolu halklarının batılı olmak için Batı icazetine ihtiyacı yoktur.

İzmir’in batılı kimliğine böyle bakmak, eğreti bir batılı kimlik yerine, bölgenin tarihsel kimliği üzerinden İzmir’i konuşmayı mümkün kılar.

Levant’ın üç önemli limanından biri olan İzmir, bir liman şehri olarak halkları ve kültürleri 5 bin yıldır kesintisiz olarak (8500 yıldır kesintisiz değil) buluşturabilen ender şehirlerden biridir.

Ancak İzmir varlığını 5 bin yıldır kesintisiz sürdürebilmişse, bunu gözlerden ırak olmasına borçludur.

İzmir’in, 8 Antik Yunan kentinden biri olmanın yanı sıra, 12 İyon kentinden bir olmamakla birlikte, 13. İyon kenti gibi algılandığı bilinir.

“Roma-Helen kültürü, Avrupa kültürünün temeli olarak kabul görürken, İyon kültürünün Batı tarafından adeta yok sayılması ayrıca üstünde durulması gereken bir konudur.”

Nihayetinde, hiçbir zaman kralların fethetmek için o tepeleri aşmak ihtiyacı duymadığı bir şehir… Yani, sıradanlığıyla gözlerden uzak kalabilmiş vasatı seven bir şehir…

Kendi halindeliğinin yanı sıra, sosyal farklılıkları gündelik hayata fazla yansıtmayan bir şehir… Sahil boyunca anlamsızca dizilen yüksek binalarda oturanların çoğu potansiyel kent yoksuludur. Geleceği yitik bir sınıf…Burjuvalar genellikle yarımadada, malikâne gibi konutlarda yaşıyor. Bu aralar, Çeşme, Alaçatı gibi gettolarını Araplara kaptırmamak için mücadele ediyorlar.

Burjuvalar demişken, İzmir’in sanayi şehri olması çok zor. Çalışmayı, üretmeyi o kadar da sevmeyen tipik Akdeniz şehri… Tembellik hakkını kullanmayı biliyor.

Ancak karamsar değiliz; tarım, turizm, ticaret üçgeninde yuvarlanıp gidiyoruz.

Endüstri devrimi sonrasında yeni ticaret yollarının ortaya çıkışıyla İzmir’in önemini yitirmesi, sadece tarihsel zorunluluktur. Çin projesi, Bir Kuşak Bir Yol, İzmir’i yeniden öne çıkaracak gibi.

Anadolu, üç kıtanın kavşağında, Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir köprü gibi. İzmir’in bu jeopolitik konumda kendisine iyi bir yer edinmesi mümkün.

Üç büyük imparatorluktan (üç Roma da deniyor) gelen büyük bir tarih, arkeoloji ve kültür mirasına sahip olmakla birlikte, şehir bu mirasa sanki yabancı…

Şehrin deniz, insan ve tarih ilişkisinin yeniden kurulması gerekiyor; gündelik hayatın, tarih ve kültür mirasıyla bağlarının güçlendirilmesine ihtiyaç var.

Bu memlekette İzmir farkı bir vakıadır. Her şehrin kendisini farklı kılan özellikleri elbet de vardır. Fakat İzmir farkı, şehri gâvur belletecek kadar ileri gitmiştir.

Liman şehirlerine özgü kozmopolit yapısıyla Akdeniz’in ılıman ikliminde İzmir, farklı kültürleri bir arada barış içinde yaşatmayı binlerce yıldır sürdürüyor;

Bu özelliğiyle, çöken toplumsal mutabakat yeniden inşa edilirken, ülkeye yeni bir model için ilham verebilir.

Tunç Soyer, “Dirençli Şehir” dönüşümünü gerçekleştirmek için çok çalışıyor. Bu model, aranan kan olabilir.

Ve küçük bir sitem; İzmir halkı 20 yıldır Erdoğan yönetimine kesintisiz direniyor olmakla birlikte, bu güçlü direniş siyasete yeterince yansımıyor.

Türkiye için iyi şeyler yapmanın yolu, İstanbul ile İzmir’in birlikte hareket etmesinden geçer. İstanbul’un kuyruğunda dolaşmaktan değil. Seküler toplumun geleceği için bu güç birliğinin gerçekleşmesine ihtiyaç var.