GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
30 Temmuz 2022 Cumartesi

Işılay Saygın ve nişanlısı

Yönetici konumlarındaki kadınlar neden evlilik konusunda taşa çarpar? Bu yazıyı yazmak neden aklıma geldi? İnsanların özel yaşamı beni hiç ilgilendirmez. Egede Sonsöz yazarı Mehmet Karabel’in Işılay Saygın’ın yaşamı ile yazdığı köşe yazısı bana yıllar önce MBA tezimi yazarken yaptığım araştırmamı, bu konudaki kendi deneyimlerimi ve bu konuda yazdığım kitabımı anımsattı. Işılay Saygın’ın 20’li yaşlarda, Buca Belediye Başkanıyken nişanlandığını ancak nişanlısının “Ya evlilik ya Belediye Başkanlığı” dediğini ve Saygın’ın evlilik yerine siyasi yöneticilik yolunu seçtiğini, bu deneyimden sonra “Bir daha evliliği düşünmem” dediğini Karabel’in satırlarında okudum.

Saygın’ın nişanlısı çok rastlanılan bir durumu temsil ediyordu. Hem Batıda hem bizde “Toplumsal Kültür” çalışan, başaran, göz önünde olan, hatta eşinden daha başarılı/üstte olan kadını taşıyamıyordu/hala taşıyamıyor. Bundan yalnızca erkekler değil, kadınlar da rahatsız oluyordu/hala oluyor. Alışılan, yerleşmiş toplumsal kültür erkeğin iş başarısı, parasal gücü olması, kadının da sekreter, hostes, ev hanımı gibi hizmet sektöründe olması, en fazla ara seviye yöneticiliği kaldırıyordu/hala böyle. Erkekler toplumda iş başarısı, maddi güç ile sınanırken kadınlar evlilik (koca bulma- evde kalmış sözüyle etiketlenmeme) çocuk sahibi olma, en fazla eşinden altta, ara yöneticilik gibi konularda başarılı/başarısız olarak değerlendiriliyorlardı/hala değerlendiriliyorlar.

Akademik açıdan istatistiklere bakınca hem Batı dünyasında hem de Türkiye’de üst/en üst yöneticilik alanlarında kadınlar azınlıktadır. Doğu’da ise birçok ülkede hiç kadın yönetici yoktur. Ülkemize ve Batıya baktığımızda, alt çalışanların veya şube müdürü, müdür yardımcısı gibi orta derece, yarı sorumluluk içeren ara yöneticilerin arasında kadın olduğunu, üst yönetim denilen tüm sorumluluğu içeren, son sözü söyleyen pozisyonlarda ise erkek hakimiyeti görürüz. Üst yöneticilik pozisyonlarında kadınlar azınlığı, erkeklerin ise salt çoğunluğu görülür. Neden?

Benim MBA tezim yıllar önce bu konuyu araştırdı çünkü okulum Deniz Kolejinin sorumluluğunu yıllarca tek tüfek en üst yönetici yani en sorumlu olarak yüklenince ve bu konuda azınlığın bir parçası olunca başıma gelmeyen kalmadı. Böylece tezimi bu konuyu araştırmaya yönlendirdim, nedenleri anlamaya çalıştım ve araştırma, tez yazma sürem bana adeta bir psikoterapi oldu. Yaşadıklarımın benim tarzımdan veya kişiliğimden kaynaklanmadığını, hakkımda söylenenlerin, başıma gelenlerin tüm kadın yöneticinin başına geldiğini anladım.

Yalnız değildim, üst yönetici, yani bir kurumun tüm sorumluluğunu üstlenen ve son sözü söyleyen yönetici kadınlar yıpratılma ve yıldırılma sürecinde toplumsal baskı, dedikoduya maruz kalma, bilimum fesatlık, astlarına verdiği görevlerin yapılmaması yani meydan okunması gibi çeşitli tutumları hem kadınların çoğunluğundan hem de eşleri dahil bazı erkeklerden yaşıyordu. Destekleri yoktu, eşleri dahil çok insan saldırıyordu. Tez süreci bir anlamda yaralarımı sardı, iyileştirdi. Işılay Saygın’ı anlamamak mümkün mü? O da birçok dedikodu ve yıpratılma ile karşılaştı.

Araştırmam, kadınların üst yönetici konumlarında (Kurumdan yarı sorumlu müdür yardımcısı gibi daha üstte birinin arkasına saklanabilen ara yöneticilerden söz etmiyorum) neden azınlıkta olduğu sorusu ile başlar ve kadınların kariyer ilerlemesindeki engeller, kadın ve erkek yöneticiler arasındaki tarz farklılıkları ve toplumsal eğitimin rolü ile devam eder. Son kısımda azınlıkta olmanın getirdiği ek stres ve sıkıntılara değinir.

Bu araştırmayı kadın ve erkeğe eşitlikçi bir pencereden bakarak, koyu ve atak bir feminist tutumundansa -ki onlar da daha eşit bir dünya için çok gereksindiğimiz ve olması gereken tutumlar- ben önyargısız, taraf tutmadan, olumlu ve yapıcı bir referans kaynağı olması, erkeklerin de huzursuz olmadan okuyabilmesi amacı ile yaptım. İyi ya da kötü gibi ayrımlar yapmadan yalnızca bilimsel verileri araştırdım.

Amacım yöneticiler ya da ileride yöneticiliği düşünen kişiler için sık sık başvurulabilecekleri, yönetici kadınlarla ilgili bilgileri okuyucuyu sıkmadan, az ve öz sözle, en anlaşılabilir ve kullanılabilir, pratik bir şekilde sunmaktı. Biz eğitimciler için değerli olan, aktardığımız her konuyu en hızlı ve kolay, herkes tarafından anlaşılabilecek ve kullanılabilecek şekilde anlatmaktır. Yine amacım en değerli varlıklarımız çocuklarımıza daha eşitlikçi bir dünya bırakmaktı…

 

Bunu burada bugün başlayarak bir yazı dizisi olarak akademik/sosyolojik açıdan sizlerle birlikte incelemeyi düşündüm çünkü bu konuda yalnızca kadınlar değil, erkekler de zor durumda. Toplum, kültürel dayatmalarıyla hem erkeklere hem kadınlara baskı yapıyor, iki taraf da baskı altında bunalıyor. Evlilikler, nişanlılıklar bozuluyor, yuvalar yıkılıyor.

Üst yönetiminde ve ayrıca tüm yönetim konumlarında kadınların azınlıkta olmalarının nedenlerini dört ana başlık halinde toplayabiliriz:

1) Açık ve gizli ayrımcılık

2) Kurumsal sınırlamalar

3) Kadınların sosyalizasyon teorisi

4) Erkek kültürünün egemenliği

 

Haftaya ve gelecek diğer haftalarda bu başlıkları açacağım…