GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ayda ÖZEREN
YAZARLAR
1 Şubat 2020 Cumartesi

‘İllet’işim

İletişim bir anlamlandırma süreci. Anlamlarımızı üretiyor sonra bu mesajımızı alıcılarla değiş tokuş yapıyoruz. Ne kadar basit değil mi?

Doğduğumuz andan itibaren önce sözsüz, sonra konuşarak, sonrasındayazılı-sözlü,eş zamanlı kimi zaman jest ve mimiklerle kimi zaman kelimelerle anlatıyoruz meramımızı.

En özlem duyduğum iletişim araçlarından biri kâğıt kokanmektuplar. Hala sakladığım gençliğime ait mektuplarım var ayakkabı kutularında. Sararmış zarfların içinde şu an o adreste olmayan, hayatta olmayan veya hayatımda olmayan soluklaşmış mürekkepten isimler.

Benim olmayan hatıralar, hissetmediğim duygular, yaşanmamış olaylar sanki ben ben değilim.

Kime yazılmış o mektuplar? Bendeki mektuplarla benim yazdıklarımı eşlemek istiyorum çoğu zaman. Bir araya gelip karşılıklı okumayı… Geçmişe tatlı bir seyahat yapmayı yazıştığım kişilerle. Nerden nereye geldiğimizi…

Kim biliryazım kurallarına uymak, gerçek duygularını anlatmak, yanlış anlaşılmamak için kaç defa yazmıştı o mektubu? Postalanma aşamasına gelen o son mektup,bu haline ulaşsın diye kaç kelime kaç sayfa harcamıştı yazan?

Duygularının gücünü kelimeler kaldırabilmiş miydi? Okuyana gerçek hislerini aynı şiddetiyle aktarabilmiş miydi? Bunu bilmek hem zor hem imkansızdı. Yazdığınız mektuba cevabı beklerken yaşadığınız onca duyguyu siz bile unutabiliyordunuz bazen. Zaman her şeyi unutturuveriyordu eskiden. Ama geçmezdi kolay…Posta kutusunda bulduğun mektubun sevincini bilebilir mi şimdiki kuşaklar?

İşte “illet”işim dediğim şey bu. Şimdiki iletişim araçları.

Hayatımızı kolaylaştıran,

Zamansızlaştıran,

Duygusuz paylaşılan,

Özensizce ve hoyratça ve zalimce…

Başarılarımızı, mutlu günlerimizi dostlarımızın gözlerinin içine baka baka dokunarak sarılarak kutlamak yerine iki alkış emojisi ile geçiştiriyoruz mesela.

Kayıplarımızı, üzüntülerimizi, acılarımızı Amerikancadan “bana bi beşlik ver” emojisi ile dua gönderdiğimizi sanarak paylaştığımızı sanıyoruz.

Bir mesaj gönderdiğimiz anda tepki bekliyor, saniyeler içinde karşılık verilmediğinde “niye yazmadın-niye cevap yazmıyorsun” diye taciz boyutuna geçebiliyoruz.

Özensiz yazıyoruz. Duygularımızı mekanik iletiyoruz. Dönüp okuduğumuzda son derece sert, kırıcı içeriği olmayan iletiler olduğunu bazen farkediyor bazen başkalarınca uyarılıyoruz.

Okumuyoruz. Hızlıca gözden geçiriyor, İçeriği bizi bağlamıyorsa hoyratça öteliyoruz.

Anlamıyoruz. Anladığımızı sanıp bazen öfkeyle cevap veriyor ve çatışmaya giriyoruz.

Çokça grubumuzun olmasını çevremizin genişliği sanıyoruz. Ama acil ihtiyacımızda yanımızda bitiverenlerino gruplarda bile bulunmadığını fark edemiyoruz.

Zaman mahremiyetine önem vermiyoruz. Acelesi ve önemi olmayan iletileri zamansız  iletiyor aile zamanlarımızı birbirimizden çalıyoruz.

Üşeniyoruz. Aramaya, ziyaret etmeye, görüşmeye, birlikte olmaya üşeniyoruz !

Günümüzün en revaçtaki eş zamanlı anında direkt haberleşme aracına benim taktığım isim bu. Vazgeçemeyiz, eksikliğine dayanamayız, artık onsuz yapamayız çağımızın“illet” iletişim aracı...