GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
30 Aralık 2021 Perşembe

İlanihaye umut...

Yaşadığımız ülke şartlarında; bir yeni yıl yazısı kaleme almaya çalışırken…

Sevinçten, gururdan, umuttan, neşeden, bolluk ve bereketten söz eden kelimelerle cümleler kuramamanın aczini yaşadım…

Zihnimin derinlerinde kalan hatıraların tazeliğinde buldum yine, yeni yıla dair anlatmak istediklerimi…

“Hatırlamak, bir buluşma biçimidir… Unutmak ise  bir özgürlük  biçimidir” der, Halil Cibran…

Günümüzde yaşanan; unutulması gerekenleri unutmayı yeğleyerek…

Ve yarınların tutsaklığından kurtularak…

Özgür bir kuş gibi kanatlanarak, dünde yaşanan o güzel günlere gittim.


***

Yılın son günleri… Hava yağmurlu ve bir hayli soğuk…

Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi bahçe duvarının önünde yürüyorum…

Gözüm hastanenin pencerelerine takılıyor… Hayatımın başladığı ana gidiyorum…


Yağmur sularını etrafa saçarak önümde duran taksiye biniyorum …

Ve… Zihnime nakşedilenlerle, hatıralarımla buluşuyorum…

***

"Çok soğuk ve yağmurlu bir gündü, o gün çamaşır yıkamıştım hani bugün yarın doğum olursa diye...

Öğleden sonra sancılarım başladı… Evde bir telaş.. Babacığın hemen bir taksi buldu geldi...

Babaannen, halan... Doğru Behçet Uz Çocuk Hastanesine....

Burnumuzun dibinde dedi baban, hem doğum servisi de yeni açılmış...

O zamanlar İzmir nüfusu böyle kalabalık değil… İki kişilik özel odaya aldılar beni...


Gece yarısında da seni kucağıma verdiler...

Oda arkadaşım genç bir hanımdı, küçük bir operasyon geçirmis, bir iki güne taburcu olucam dedi...

Hemşirelerin biri gelip biri gidiyordu.. Aman efendim bir ihtimam bir ihtimam...

Yılbaşı gecesi nöbetçi doktor ve hemşireler parti düzenleyeceklermiş..

Baban da; yeni bir pastane açılmış yakınlarda... Sevinç Pastanesi...


Sevincimizi paylaşmak için… Ben de gidip bir pasta alayım derken..

Oda arkadaşım hemen atıldı...

“Ben de geleyim nolur, çok sıkıldım kaç gündür bu odada...

Hemşirenin verdiği ıhlamur biberonunu ılık dursun diye pencerenin altındaki kalorifer peteğinin üzerine koyuyordum ki…

Bir de baktım... Oda arkadaşım babanın şemsiyesinin altında, kol kola konuşa konuşa gidiyorlar...

"Yaa işte böyle... Yeni yıla seninle hastane odasında girmiştik...

Oda arkadaşım da eğlenceye katılmış ve bana da bir dilim pasta getirmişti."..

Her sene anlatılan bu hikayede, kadın erkek arasındaki güven ve hoşgörüyü düşünürken

Yıllar öncesine, çocukluğuma ve çocukluk evimize gidiverdim.

Yeni yıl akşamlarının bol bereketli, neşeli sofralarına geçip oturuverdim gönlümce…

Oturma odasındaki büfenin üzerinde yeşil lambalı Blaupunkt radyo odanın tek söz sahibi, mutlak hakimi…

Mustafa Kandıralı’nın klarnet taksimi ile başlayan gece…

Bütün bir yılın gamını kasavetini silip süpürüveren yurttan sesler korosu…

Her gün boğazını sıvazlaya sıvazlaya bir kabuklu ceviz yutturduğumuz…

Günlerce bahçemize misafir olmuş o sinirli gulûgulûnun kesiliveren sesi yerine…

Bir uğultu halinde mutfaktan gelen, telaşlı seslerin birbirine karışması…

‘Hindiyi, piyata tabağına mı koyalım sahana mı?..’

‘Çorbanın tuzu karar mı? Salatanın ekşisi tam mı?..’

‘Hadi acele edin, toplanın soğumasın çorbalar… ‘

‘Baklavayı bademli mi yaptın babaanne?..’

Şırıldaması kesilen bahçedeki havuzun sarkıt dikit olmuş suları, saçaklardan sarkan buzlar…

Odaya yayılan tombalaa nidaları , yekdiğerine karşı kazanmış olmanın sevinç çığlıkları…

Yenilen çerezin kabuklarının atıldığı, çıtır çıtır yanan sobanın sıcaklığında , mandalina, portakal kabuklarının rayihasının yayıldığı o odalar…

Babaannenin dizinin dibinde toplanmış… Evlatlar, yeğenler, torunlar…

Sokaktan geçen bozacının gecenin karanlığında gittikçe uzaklaşan ‘bozaaaa’ sesi…

Bütün ailenin kulak kesildiği Tayyare piyangosu sonuçları…

Çıksa da çıkmasa da bilet almanın ana gayesi Tayyare Cemiyetine yapılmış olan o kutlu yardım…

Büyük ikramiye hangi şehre isabet etmiş? Soruları…

İnşallah ihtiyaç sahibi birisine çıkmıştır, güle güle harcasınlar diyerek yurdun bir köşesine yollanan dua ve temenniler…

Postacının kapının kuzuluğundan attığı, rengarenk, ışıl ışıl yılbaşı tebrik kartları…

Bankaların hediye olarak verdiği ajandalar, çeşitli takvimler, defter kapları, kumbaralar…

Ve memleketin ahvaline dair çeşitli konularda yapılan uzun fikir mütalaaları.

Yabancı paranın beş para etmediği, azın yettiği, çoğun arttığı…


Tüketim çılgınlığı, enflasyon canavarı kavramlarının henüz tanınmadığı…

Üretim ve ihracat seferberliği heyecanı içinde gelişmekte olan Türkiye.

Ve… Geleceğe dair kurulmuş umut dolu cümleler…

Ve de… Bütün o umut cümleler ile pırıl pırıl parlayan, ışıl ışıl bakan gözler…


***

Birden taksi şöförünün sesi ile irkildim… “Hanımefendi ne tarafa ?”

“Dosdoğru devam et dedim… Hiç bir yere sapmadan…”

Ve içimden ekledim: “Çoğu bitti azı kaldı…”

Kendi kendime sormadan edemedim…

Sahi , bu yolculuk devam ediyor da… Bundan kelli bizim yolumuz ne tarafa?


Biz… Bugüne dek; göreceğimiz her şeyin en iyisini ,en güzelini gördük yaşadık…

Ya… Bundan sonra?

***
 

Bundan sonrası için…

Evlatlarıma ve torunlarıma ettiğim tüm dua ve temennilerle..

Geleceğin sorumluluğu omuzlarına yüklenmiş olan bugünün gençliğine…

Yokluğun ve yoksulluğun yaşanmayacağı barış ve huzur dolu yıllar diliyorum.

Son dönem Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Nebati’nin gözlerindeki ışıltının…


İlanihaye… Bu ülkenin her bir vatandaşının gözlerinde de var olması umudu içinde…

Yeni yılımız kutlu olsun diyorum.