GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Hanzade ÜNUZ
YAZARLAR
19 Kasım 2021 Cuma

İki gevrek, bir şair...

Aslında hiç de sabah insanı değilimdir.

Puslu sabahlar gibi uyanırım genelde.

Sessiz ve durgun olurum, kepenklerim geç açılır.

Erken bir saatte yola koyulduğumdan mıdır bilmiyorum...

Dün sabah nedense antenlerim oldukça açıktı.

İlk önce girdiğim işyerindeki görevlilerin konuşmaları takıldı radarıma.

Genç kadın heyecanla dolar ve euronun son dakika haberlerini okudu yüksek sesle.

“Euro 12.5 oldu, Dolar 11...”

Elindeki işten başını kaldırmayan amiri ise başımıza gelen ekonomik felaketin gayet farkında...

Çaresizliğin siniriyle sordu:

“Herkesin gözü dolarda, ne o yoksa senin maaşın dolarla mı”

***

Dışarı çıktığımda ise caddede tam karşıdan karşıya geçiyordum ki şu sözler çalındı kulağıma...

“Eskiden yağ yoktu, para çoktu.”

Döndüm merakla baktım bu veciz sözlerin sahibine...

Mahallenin ayaklı gazetesi tipli orta yaşlı adam genç delikanlıyla konuşuyordu.

Belli ki onların gündemi de ekonomi idi.

Acılı bir tebessümle atasözü gibi tamamladı cümlesini...

“Şimdi para yok, yağ çok.”

İşte özellikle siyasilerin ağzından düşürmediği o meşhur ‘sokaktaki vatandaş’ var ya....

TV’lerdeki yorumcuların şahının yapamadığı netlikte, ülke ekonomisini bir çırpıda özetleyiverdi:

“Eskiden yağ yoktu, para çoktu. Şimdi para yok, yağ çok.”

***

Sokaktaki vatandaşa ağzım açık kalmış halde karşıdaki gevrekçinin önünde durdum.

“İki tane verir misin...”

Satıcı gevrekleri kağıda sardı, torbaya koydu.

Sanırım bir buçuk lira idi en son aldığımda, “Ne kadar” dedim.

“Beş lira abla...”

Sadece iki kuru gevrek beş lira, vay vatandaşın haline” diye döküldü sözler dudaklarımdan.

Gedikli gevrekçi akıl verdi, “Biz de kazanamıyoruz abla... Fırıncı da memnun değil, 300 lira oldu diyor bir çuval un zam istiyor.”

***

İki adım ilerledim elimde gevrek torbasıyla.

Alsancak Camii’nin duvarına yaslanmış gençten bir adam duruyordu.

Üzerindeki kazağın sol kolu boştu, gözüme takıldı.

Elinde bir kitap tutuyordu, belli ki satmak istiyor.

Tam yanından geçerken, oldukça sessiz “Şiir kitabı, beş lira” dedi.

Zınk diye durdum.

Sabahın o sakin saatinde sokakta şiir satan genç adama yaklaştım.

Elinde ince bir kitap, kapağında papatyalar...

Üzerinde “İbrahim Kaya, Şiirler” yazıyor.

“Şiire destek olalım”diyerek uzattığım paranın üstünü istemediğimi anlatmaya çalışarak bir tane kitap aldım.

Kara gözlü şair, “Lütfen, hak geçmesin” dedi.

Şiir kitaplarından birkaç adet daha uzattı, “Siz de birisine hediye edersiniz.”

***

Şairin sözü böyledir; insanı can evinden vurur.

“Hak geçmesin”diye uzattığı kitaplarla kaç ansiklopedi hayat dersi verdi bilmiyorum.

O da bir başka sokaktaki vatandaştı işte.

“Hak geçmesin” kalpte mızrak gibi saplı...

Elimde iki gevrek ve şiir kitaplarıyla ayrıldım yanından garip bir utançla.

***

Sabahlar naiftir bana göre.

Günün gevezeliği, gürültüsü, kabalığı bulaşmamıştır henüz sokaklara.

Sonra gevreğin beş lirasına, şiirin beş lirası karışır.

Cep yangını bir yana, canı da yanar insanın.

Vatandaşın “Şimdi para yok, yağ çok” çığlığı kulakta...

Yağ kuyrukları diye diye 20 senemizi yiyenler aklına gelir.

Karnı doymayanlar ülkesinde, cebi doymayanlara bakarsın.

Sokaktaki vatandaşın bilgeliği,“Lütfen, hak geçmesin” zerafeti karşısında...

Utananlarla utanır, utanmayaları da asla unutmazsın.