GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
11 Ocak 2016 Pazartesi

Her şey çok farklı olabilirdi

KitapLARA iman”ı inanç esaslarının “olmazsa olmaz”ı sayan milyonlarca dindarın her geçen gün kitaplardan, okumaktan, yorumlamaktan, yazmaktan ve pratikten bu denli uzaklaşması akla gelebilecek son ihtimaldi.

Üç-dört asır geçti, ihtimal sosyal bir gerçek oldu!  

Uzun süre “yaratıcılığın” tek temsilcisi olan Müslümanlar, bir çağ dönümünde, hiçbir şey yaratamayan, daha kötüsü eskiyi bile tekrar edemeyen kalabalıklara dönüştü. Bu durum modern zamanların karşılaştığı en büyük sosyal olgu olmalı:

Akıl; yüksek matematik düzeyine ulaştığında bile, ne yazık ki, akıl dendiğinde İsagoji anlaşılıyordu.

Uluslar arası ticaret; ekonominin belirleyici ve sürükleyici etkinliği olmuştu. Bütün pazarlar Batılı tüccarların işgali altındaydı. Dünya küresel olarak yeni zenginlerin öncülüğünde sınır tanımaz bir kontrole doğru hızla ilerlerken… Buna karşı konabilecek çare, ancak “narh - fiyat sınırlaması” olabiliyordu.

İki işadamı, emek ve sermayelerini “fıkh-İslâm hukuku”ın tanımladığı bir ortaklık etrafında bir araya getirip piyasalarda rekabet edemezken, Batılı şirketler yüzlerce, bazen binlerce ortaklı şirketlerden kazandıkları servet ile kiliseyi, kralları, sanatı ve edebiyatı finanse edebilecek düzeye ulaşabiliyordu. Açıkçası dünya ticari kapitalizmden finans kapitalizmi aşamasına geçmişti ama Müslüman toplumlar yaratıcı olamadıklarından olup bitenleri anlamanın da çok uzağındaydılar.

Matematikte, fizikte ve kimyada önemli buluşlar olmakta ve bu bilgiler yardımı ile mühendislik ve “seri” üretilen ürünler dünya pazarlarını işgal ederken, buna “usta” marifetiyle karşı koymaya çalışmak, Müslümanların modern zamanlara hiçbir hazırlık yapmadan yakalanması demekti.

İslâm hukukunda emek; berber, tellak gibi “istisna” akitleri arasında yer alırken dünya ekonomisi “emek” sömürüsü ile insanlığın henüz karşılaşmadığı trajediler ve zenginliklerle çağlara meydan okumaktaydı.

Batı’da kölelik kaldırılmış, ondan çok daha acımasız ve yüz milyonları kapsayan “işçilik akdi” gelmişti. Ama yeni statünün kölelikten daha kötü koşullar yarattığını analiz edecek Müslüman bir ilim adamı yoktu.  

 

Gelecek zamanların mimarları kimler olacaktı, bunu bilmek zordu. Ama gelecek zamanların en etkin araçlarının neler olabileceği tahmin edilebilirdi. Bunu özellikle belirtmeliyim, henüz ikna edici belirtileri olmasa da Türkiye;

-Kâğıt paranın tamamen ortadan kalktığı ve tüm işlemlerin “elektronik” para ile yapılacağı,

-Bütün kamu hizmetlerinin “vekâlet akdi” ile uzmanlara yaptırılacağı,  

-Mevsimine göre insanların büyük çoğunluğunun “25-30 derece sıcaklıkta” yaşayacağı,

-İnsanlar yıllık iskânı bırakıp mevsimlik yaşama düzenine geçerek

a-Enerji israfını,

b-Doğanın tahribatını,

c-Mevsim değişikliklerinden kaynaklanan salgın hastalıkları,

d-Tanışmanın ve

e-Kaynaşmanın en üst düzeyde olduğu... yeni hayatın kurucusu olacaktır.

 

-Gelecekte iç siyaset; yerli ve yabancılar için “güvenlik” ve “altyapı”, ülke dışında ise uluslararası hukuka ve anlaşmalara ilişkin gelişmeler, iklim ve salgın hastalıklar daha önemli olacaktır.    

-Hizmet sektöründe işlemlerin çoğu “online” (talep ve yanıtları) evde veya seyahatte yapılabilecektir.

-Sağlık hizmeti, ülke içinde ve seyahat çeki verilen ülkelerde “uluslararası standartlar”da kurulmuş hastanelerden alınabilecektir.

-Dünyanın her yerinde iş kurmak ve çalışmak kolay olacak, vergiler de para kazanılan yerde ödenecektir.  

-Uluslararası toplumun kullanımına açık yollar, hava ve deniz limanları, kentler ve kırlarda güvenliği uluslararası konsorsiyumlar sağlayacaktır. 

-Cep telefonları aracılığı ile yabancı dil, sorun olmaktan çıkacaktır.

-Evlenmek ve boşanmak tarafların beyanı ile “online” olarak ilgili mercilere bildirilecektir…