GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fikret İLKİZ
YAZARLAR
1 Eylül 2013 Pazar

Hayırlara vesile adli yıl

3. Yargı Paketi bundan bir yıl önce çok tartışılmıştı. 2.7.2012 kabul tarihli 6352 sayılı “Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun” 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmişti. 
CHP tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruyla 6352 sayılı Kanunla; İcra ve İflas, Danıştay, İdari Yargılama Usulü, Hâkimler ve Savcılar, Terörle Mücadele, Basın Kanunu ile Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunda değişiklik yapan ve kanuna eklenen geçici hükümler dâhil 28 ayrı madde değişikliğinin iptali ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemişti.
Anayasa Mahkemesi “iptal” başvurusu hakkında 4 Temmuz 2013 tarihinde (2012/100 Esas) karar verdi ve gerekçesi 2.8.2013 günlü Resmi Gazetede yayımlandı (Esas Sayısı: 2012/100, Karar Sayısı: 2013/84,Karar Günü: 4.7.2013, R.G. Tarih-Sayı: 02.08.2013-28726).
Anımsarsanız Anayasa Mahkemesi bu kararı ile sadece tutuklulukta geçecek on yıllık süre ile ilgili düzenlemeyi bir yıl sonra yürürlüğe girmesi koşuluyla iptal etmişti.  
Bu arada iptali istenen düzenleme bakımından 6352 Sayılı Kanun Geçici 2. Madde için de iptal talebi vardı. Anımsayalım, bu madde neydi?
Geçici Madde 2 “(4) Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlükten kaldırılan 250 nci maddesinin birinci fıkrasına göre görevlendirilen mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bu mahkemelerce bakmaya devam olunur. Bu davalarda, yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilemez. 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun l0 uncu maddesinin kovuşturmaya ilişkin hükümleri bu davalarda da uygulanır.”
Çok tartışılmıştı… Özel yetkili mahkemeler kaldırılıyordu. 3. Yargı paketi ile CMK 250 inci maddenin kaldırılması nedeniyle 6352 sayılı Kanuna eklenen Geçici 2. madde sayesinde özel yetkili/görevli mahkemelerin görevlerine devamı sağlandı. CMK gereğince kurulmuş olan özel yetkili/görevli mahkemeler kaldırılırsa bu mahkemelerdeki davalar ne olacaktı? Çare bulundu. Bu mahkemelerde devam eden davalar görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilerek diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilmeyecekti. Görülmekte olan davalar sonuçlanıncaya kadar; eğer deyim yerindeyse “tasfiye halinde mahkemeler” statüsüne çevrilen bu Mahkemelerin görev ve yetkilerinin eldeki davaların bitmesine kadar sürmesi kabul edilerek “geçici” bir düzenleme yapılmış oldu.  
Bir başka deyişle, özel yetkili/görevli mahkemeler kaldırıldı ama eğer ellerindeki dava devam ediyorsa, Mahkemeler de “özel yetkili/görevli mahkeme” statüsünde göreve devam edeceklerdi. Öyle de oldu zaten…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın başlangıcında belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğuna göre böyle bir düzenlemeyi sağlayan kanun değişikliği Anayasanın 2. Maddesine aykırı değil midir?
Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararında bu soruyu şöyle yanıtladı:  
“Hukuk devletinde, kanun koyucu ceza yargılamasına ilişkin kurallar belirleme ve bu çerçevede mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi, yargılama usulleri ve yapısı hakkında Anayasa kurallarına bağlı olmak koşuluyla ihtiyaç duyduğu düzenlemeyi yapma yetkisine sahiptir. Nitekim Anayasa’nın konuyla ilgili 142. maddesinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği açıkça hüküm altına alınmıştır.
Kanun koyucunun mahkemelerin görev yetki ve yargılama usullerini belirleme yetkisi kapsamında, belli türdeki davalar yönünden görevli mahkemelerin kaldırılması ve bunlar yerine yeni mahkemeler kurulması nedeniyle, dava konusu kurallarla, devam etmekte olan davalara daha önce görevli olan mahkemelerin bakacağını düzenlemesinde ve bu mahkemelerde hangi yargılama usullerinin uygulanacağını belirlemesinde Anayasa’nın 2. maddesine aykırı bir yön bulunmamaktadır.”
Kısacası, Anayasa Mahkemesi kanun koyucu böyle istiyor dedi. Anayasa Mahkemesi; kanun koyucunun canı böyle istediği için böyle bir “kanuni” düzenleme yaptı, kanun yapma yetkisini de Anayasadan alıyor o halde Anayasaya aykırılık yoktur demiş oldu.
TBMM tarafından yapılan her kanun hukuka uygun mudur? Kanunları yapma yetkisini elinde bulunduran kanun koyucunun ürettiği kanunların denetimi, demokrasi ve insan haklarıdır. Bir başka deyişle siyasal iktidarın canının istediği her kanunu çıkarma hakkı yoktur. Hukukun gereği, hukuka uygun kanun yaparsanız sadece kanun devleti olmaktan kurtulursunuz. Kanun koyucunun takdiri anayasanın tüm ilkelerine ve hukukun evrensel kurallarına uygun olmalıdır. Anayasaya ve evrensel ilkelere aykırı düşecek bir takdir yetkisi keyfiliktir. Anayasa’nın 142. Maddesinin kanun koyucuya verdiği takdir yetkisi hukuka ve evrensel ilkelere uygun olarak kullanılmalıdır.
Acaba kanuni hâkim güvencesi zedelenmiş midir?
AYM, 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte açılmış ve devam etmekte olan davalar, yürürlükten kalkan CMK’nın 250. maddesi ile kurulmuş ağır ceza mahkemelerinde devam edeceği için “…böylece uzun süredir devam eden davalarda başa dönülmesinin ve suçun işlenmesinden sonra yargı yerinin değiştirilmesinin önüne geçilmektedir. Dolayısıyla kuralla suçun işlenmesinden sonra yargı yeri belirlenmemekte, aksine suçun işlenmesinden sonra kurulan mahkemelere davaların görevsizlik veya yetkisizlikle gönderilmesi önlenerek, suçun işlenmesinden önce kurulan mahkemelerde davanın devam etmesi sağlanmaktadır. Bu nedenle kuralın“kanuni hâkim güvencesi” ile çelişen bir yönü bulunmamaktadır.”
AYM’ sine göre böylece kanuni hâkim güvencesi de sağlanmış olduğundan dolayı bu düzenleme de Anayasaya da aykırı olmuyor. Bu kadar basit!
Benimsenmiş, içselleştirilmiş ve artık olağan hale dönüştürülmüş ve hatta tasfiye halinde mahkemeler olarak kanunen kabul edilmiş “özel yetkili/görevli” mahkemelerin varlığına emanet edilmiş yargı ile başlayan yeni “adli yıl” kutlu olsun…
Bir kısım yargı mensupları da artık yeni yargı yıllarını, kendi aralarında “hayırlara vesile olsun” sözleriyle kutluyorlardır herhalde!
Olmazdı ama ya Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi iptal etmiş olsaydı?