GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
28 Ağustos 2021 Cumartesi

Hayatın provası olur mu?

27 yıldır aynı hayatı paylaştığı üçüncü kocası…

Yeşilçam’ın…

Avrupai yüzü, kolejli kızı, sarışın yıldızı ünlü eşini bir cümlede şöyle anlatıyor:

Orkideye benzer o, beyaz orkideye… Zarif, güzel ve dayanıklı... Ama özen ister, ayrı bir ilgi ister…”

78’li yaşın ortasını geride bıraktı; hala…

Çok özel, çok güzel, çok sevgili dolu, çok klas…

Ha’ni, ne derler bilirsiniz…

Allah Baba’nın “tatil günü”nde yarattığı kullardan…

Eğitim… Zarafet… Yetenek… Şöhret…

O’nun alın çizgisinin değişmez dörtlüsü…

***

Yeşilçam’ın yarım asırlık…

Ünlü “Dört Yapraklı Yoncası”nın iki numarası…

O’ndan bir yaş büyük…

Sadece Fatma Girik usta var…

***

Gözlerini dünyaya Türkiye’nin başkentinde açan…

Ender şöhretlerden biri…

Anne kadın terzisi, baba adalet dağıtan bir hakim…

Bi’yanı Arnavut, bi’yanı Çerkes…

Yedi yaşında annesiyle babası boşandı…

Küçükten azimliydi…

Ortaokul ve liseyi Ankara Koleji’nde yatılı ve burslu tamamladı…

İdeal öğrenciydi; hep takdir alıyordu…

Muazzam bir taklit yapma yeteneği vardı…

Koleji birincilikle bitirdi…

Ana dili gibi İngilizce konuşuyordu…

Bir Amerikan seyahat şirketi…

Taş bebek gibi o sarışın kızı havada kaptı…

Ankara temsilciliğinde masa verdi…

Fransızca ve İtalyanca’ya da hakim oldu…

Bunları yaparken…

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne başladı…

Arkeoloji bölümünü seçti; çünkü devam mecburiyeti yoktu…

***

O sırada “Artist Dergisi” sinema yıldızı yarışması açmıştı…

Arkadaşının annesi…

O sarışın güzelin fotoğraflarını gizlice gönderdi…

Birinci oldu; yıl 1962…

Aynı yıl, sözleşmelere imzaları çaktı; geçti kameraların karşısına…

Doğuştan oyuncuydu sanki…

Sinemada kendisinden daha kıdemli olan…

Komşu’nun yıldızı Aliki Vuyuklaki’ye ne kadar da benziyordu…

Beyaz perdeye “Akasyalar Açarken” filmiyle giriş yaptı...

Göksel Arsoy’la oynadı; gişeler patladı…

Türk Sineması’nda ilk kez…

Esas oğlan ile esas kız “sarışın”dı; ilgi büyük oldu…

Şahane roller üstlendi ama…

Arada “sıradan filmler” için de setlere koştu…

***

Cüneyt Arkın’la oynadığı “Gurbet Kuşları” bir klasiktir…

Bi’daha öylesi bir “Göç Filmi” yapılamadı…

10 yılda (1962-1972) 120’ye yakın filmin başrolüne imza attı…

Bu arada anne oldu…

İlk eşi Türker İnanoğlu’ndan doğan…

Biricik oğlu İlker İnanoğlu, bugün 56 yaşında…

***

Türker İnanoğlu’ndan boşandığında…

Takvimler 1974’ü gösteriyordu…

Son olarak…

“Babaların Babası” filmini çekti; Yeşilçam’a veda etti…

Kasım 1975 - Mayıs 1981 arasında…

Ekonomik nedenlerle şarkıcılık yaptı…

Sonra…

Bi’anda sevenlerini şaşırttı; müthiş bir sürpriz yaptı…

Ermeni asıllı Türk işadamı Leon Bubi Rubinstein’la…

İkinci evliliği için nikah masasına oturdu…

Evlilikleri…

Türkiye’den uzak Fransa’nın başkenti Paris’te 11 yıl sürdü…

Boşandılar…

14 yıl aradan sonra…

“Geçmiş Bahar Mimozaları” dizisi için yeniden kamera karşısına geçti…

Bir de kitap yazdı; adı “Güzelliklere Merhaba”

***

Sonrası ilginç…

1994'te dönemin MİT müsteşarı Sönmez Köksal ile evlendi…

2002 yılı gelip çattığında…

Nazofarenks (üst yutak) kanserine yakalandığını öğrendi…

Gördüğü ağır kemoterapi ses tellerine zarar verdiği için…

Sesi değişmişti; yılmadı…

Ayrıca kulağında işitme kaybına yol açtı, o melun hastalık…

Sevenlerinin duasıyla kanseri yendi…

O süreci anlatan “Hayata Merhaba” kitabını yazdı…

***

10 yıl önce…

“Gün Akşam Oldu” dizisi için son kez…

O da bir bölümlüğüne, kamera karşısına geçti…

Tadını çıkardı; “Bu kadar yeter” dedi…

***

Oyunculuk kariyerinin ilk yıllarında…

Şımarık zengin kız rollerini oynayan…

Sonraki filmlerinde daha çok masum, kırılgan ve…

Fedakar kadınları canlandıran…

Yeşilçam’da “siyah saçlılar”ın saltanatını yıkan…

Türk Sineması’nda…

Sarışın “esas kadın” sayfasını açan Filiz Akın

Bugün…

“Hayatın Provası Yok” adlı son kitabıyla…

Yine manşetlerde…

Güzel sanatçı…

Söyleşi türündeki kitapta…

Gazeteci Bircan Usallı Silan’ın sorularına yanıt veriyor ve…

Yıllarca unutulmayacak…

Bir hayat akışının nasıl yolcusu olduğunu anlatıyor…

Ve, diyor ki:

“Hiç bir duyguyu hakkını vererek yaşadığımı söyleyemem…”

İki cümle daha:

“Ah keşke bu hayatın provası olsaydı, dediğim anlar oldu… Hayatın provasının olmadığını ise belli bir yaşa gelince öğrenmiş oluyorsun... Ne yazık ki, artık her şey için geç kalınmış oluyor…”

O kitapta…

“Ballanmış, demlenmiş bir Filiz Akın” var; okumalısınız…

***

Bitiriyoruz…

Bugün gibi hatırlıyorum…

Filiz Akın…

Beş yıl önce İzmir’de…

“İleri Yaş Sempozyumu”na katılmış…

Nazofarenks kanserini nasıl yendiğini anlatmıştı…

Ancak…

O konuşmada ilginç bir ayrıntıyı…

Belki de ilk kez seslendiriyordu…

Şöyle demişti Filiz Akın:

“Yaşayacaksam kaliteli yaşayayım, eğer bağımlı olacaksam ve bitkisel hayata gireceksem öleyim… Eşimle (Sönmez Köksal) birbirimize vasiyet ettik, eğer öyle bir durum doğar ve ötenazi hakkı tanınırsa bunu kullanma sözü verdik...”

Nokta…

Sonsöz: “Her yerde olmak gibi bir duan varsa, gönüllere gir; çünkü sevenler, sevdiklerini gönüllerinde taşırlar… / Hz. Mevlana…”