GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
4 Mayıs 2021 Salı

Halksız muhalefet…

“Halksız demokrasi” olmayacağı gibi, “Halksız Muhalefet” de olmaz...

Ama bizde her ikisi de olabiliyor!

Şöyle ki…

Dün akşam CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu dinliyordum...

Sunucunun sorduğu bir soru üzerine, Kılıçdaroğlu’nun verdiği cevap bana çok ilginç geldi.

Sunucu, “Size niçin halka gitmiyor” diye eleştiriler geliyor dedi…

Muhtemelen sorunun amacı, parti olarak miting, yürüyüş ve gösteri niçin düzenlemiyorsunuz demek istenmişti…

Buna Kılıçdaroğlu, bana göre çok ilginç bir cevap verdi.

Aslında zaman zaman görüştüğüm pek çok CHP’li milletvekili de benim bu tarz sorularıma, Genel Başkanları gibi cevap veriyorlardı.

Cevap şöyle:

“Böyle bir şey yaparsak, polis müdahale eder, çatışma çıkar, bunu gören iktidar da OHAL ilan eder ve durum iyice otoriter hal alır” mealinde idi…

Bu cevap karşısında hayret ettim.

Açtım Anayasayı.

Baktım 34. Maddeye..

Ne diyor; madde 34…

“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir…”

Bu “herkesin” içinde öncelikle ve önemle “partiler” de vardır şüphesiz…

***

Şimdi…

Anayasal bir hakkı kullanırken, yasaya aykırı olarak “polis müdahale eder, bu da çatışmaya yol açar, sonra OHAL ilan edilir” gibi bir gerekçeyi asla anlamak mümkün değildir…

Böyle bir gerekçe, Anayasa’nın amir hükmünü ve sağladığı bir “özgürlüğü” iktidar eliyle değil, muhalefet eliyle adete “ilga” etmek anlamına gelir…

Yani, parti “mitinglerle, yürüyüşlerle, gösterilerle” elbette yasal ve anayasal bir biçimde fikirlerini anlatmazsa, sadece “salıdan salıya” grup toplantılarıyla mı anlatacak?

Veya, kırk yılda bir, il veya ilçede üç beş bakkalı, kasabı, manavı gezerek mi anlatacak?

***

Geçmişte…

Demirel, Özal, Ecevit, Türkeş ve diğerleri meydan meydan, dağ-tepe, ova, dolaşarak “değil gömleklerini, ceketlerini bile ter içinde bırakarak” fikirlerini, görüşlerini, tepkilerini anlatmadı mı?

Gerekçe böyle olursa ortaya çıkan tabloya, ben “halksız muhalefet” diyorum…

Ve böyle olduğu içindir ki, iktidar cenahı oy kaybederken, muhalefet cenahında hiç bir artış olmuyor…

Bunu ben söylemiyorum.

Yapılan her çeşit anket bunu doğruluyor.

Aslında ankete bile gerek yok.

Bizler, ülkenin çeşitli bölgelerinden haberler aldığımız gibi, İzmir’i dolaşırken de bunu açık bir biçimde tespit ediyoruz…

***

Bir kez daha tekrarlıyorum ki…

“Halksız muhalefet” olmaz…

“Halksız demokrasi” olmayacağı gibi…

Geçersiz gerekçelerle, sorunun çözümü mümkün değildir.

Halka gidilmeli, fikirler, görüşler anlatılmalı, coşku verilmeli, yapılacak seçimlerde sandık güvenliğinin nasıl sağlanacağı açık bir biçimde anlatılmalı, sandığa sahip çıkmanın temel demokratik bir hak ve görev olduğu söylenmelidir…

Zaten, OHAL ilan etmeden de, bildiği gibi ülke yönetilmiyor mu? Bir “karar” ile İstanbul sözleşmesinden çıkılmadı mı?

Bu ve buna benzer yüzlerce eylem ve işlem yapılmıyor mu?

Söylemek istemiyorum ama…

“Kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş” diye, bir özlü sözümüz var…

Benden hatırlatılması…