GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Rifat ÖZER
YAZARLAR
4 Ekim 2020 Pazar

Gücün gücü

Emma Reyes... bir ressam ve yazar.

Kolombiya’lı, evlilik dışı bir çocuktu.

Üst üste terk edildi...

Önce kendi annesince... sonra da koruyucu annesince. Kendisi gibi küçük ablasıyla, bir tren istasyonunda !

Bu iki çocuk, sahip çıkanlarca, bir manastıra yerleştirildi...

19 yaşına kadar yaşamak zorunda kaldı. Ve Emma bir gün kendi kendine, Manastırdan çıkıp... dünyaya döndü !

Yokluk ve çektiği sıkıntılara rağmen

hayata tutunmayı başardı...

Bir çok ünlü ile tanıştı.

Kilise yaşamındaki anılarını yazmaya, Gabriel Garcia Marquez... onu ikna etti.

‘Dünyaya Açılan Kapı’ kitabı öyle yazıldı!

Gücün gücüyle ilgili de... kitabındaki mektuplarının bir yerinde, şöyle yazdı ;

“Manastırda çok net bir şekilde...

Tıpkı daha sonra dünyada da öğrendiğim gibi...İnsanların sosyal sınıflara ayrıldığını,

Ve sadece, ayrıcalıklı sınıfların gücünün olduğunu... anladım.” !

Yani Emma Reyes...

Manastırı dünyadan saymıyor,

Bir başka dünya sayıyordu onu ama...

Dünyadaki sınıfsal ayrılığın orada da olduğunu...

Dünyadaki güçlünün, orada da güçlü olduğunu...

Görmüş ve yaşamış... oluyordu !

Kölelik eşitsizliğin en vahşi hali değil midir ? Öğledir de kuşkusuz.

Ama Freud’a göre de... ‘Kitle güce saygı duyar. İyiliği de bir çeşit zayıflık sayar’ !

Kölelik de... her halde o yüzdendir ki,

yüz yıllarca sürer !

Onlar eşitsizlik yasalarıyla ve tam bir hukuksuzlukla yönetildi...

Öyleki, sömürge ülkelerinin kimisinde anayurdunda doğup büyüyenler,

Kendi ülkelerinin vatandaşı bile... değildi !

Kongo Belçika’nın bir sömürgesiydi.

Yoksul bir posta memuru olan

Patrice Lumumba’da,

Kongo’nun bağımsızlığından sonra, Başbakan seçilmişti...

Ancak mahkeme kararıyla ülkesinin vatandaşı... olabilmişti !

Fransızlar... 1789 da özgürlük, eşitlik, kardeşlik için Büyük Fransız Devrimini yapmışlardı...

Ama, bağımsızlık yolundaki Cezayir,

Frantz Fanon’a göre...

Kadınlara tecavüzün yanında... soykırıma da uğramıştı !

Şimdi de... Ölü vicdanlı olmalılar ki,

Yunan’ı kışkırtarak gerginlik yaratıp,

Silah satıyorlar...

Sömürgelerini kaybettiler ya,

Şimdi de, bir satımlık sömürge arıyorlar !

‘Libya’ nın yazarı Cihat Yaycı’nın dediği...

Doğu Akdeniz’deki, ‘3 trilyon dolarlık hidrokarbon rezervine’... hiç hakları yokken göz dikiyorlar !

Hele de ‘Türkiye’nin 572 yıllık doğalgaz ihtiyacına yeteceğini’ duyunca da,

hasetleniyorlar !

Aslında beklenmeyen değilde...

AB bile, haklının... yandaşlığına değil,

Haksızın... yandaşlığına soyunuyor !

Bize gelince...

Sınıfsızlığı ve eşitliği, en güzel anlatan sözlereden birisi...

Sözleri Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar’a, müziği Cemal Reşit Rey’e ait... 10.Yıl Marşı’nın 5.kıt’asının sondan

iki dizesi oluyor :

‘Örnektir milletlere açtığımız yeni iz ;

İmtiyazsız sınıfsız... kaynaşmış bir kitleyiz.’

İmtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz sözü... Atatürk ilkelerinden biri,

CHP’nin de Altı Ok’undan biri,

Halkçılık ilkesinin... muhteşem bir anlatımıydı !

Hele de bu kaynaşma...

Ülkemizin ve Can Azerbaycan’ın ;

Birliğine, bütünlüğüne ve haklarına

göz dikmiş... emperyal güçlere karşı,

canını dişine taktığı şu günlerde,

Daha da bir... anlamlı !

İyi Pazarlar...