GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Filiz SEZER
YAZARLAR
14 Ocak 2022 Cuma

Görünmezlik pelerini

Herkesin daha fazla görünür olmaya çalıştığı ve hatta “sivrilmenin, başarının” yolunun daha çok görünürlükten geçtiği bu çağda görünmezliğin gücüne duyulan rağbet unutulmuş gibi görünüyor. Görünmezlik üzerine çalışan teknoloji firmalarının farklı denemelerine ait sonuçlarını zaman zaman medyada görsek de bunların toplumda ne kadar ilgiyle karşılandığı tartışılır. Oysa mitolojiden edebiyata karşımıza çıkan pek çok örnek bu görünmezlik süper gücünün imgenin gücünün daha sınırlı olduğu çağlarda ne kadar önemli olduğunu gösterir bize.

Görünmezlik pelerini Harry Potter serisine girmeden çok önce kendini Antik Yunan mitolojisinde gösterir. Zeus’un Danoe’den olan oğlu Perseus Athena tarafındanMedusa’yı öldürmesi için görevlendirince yardımına koşanlardan biri Yeraltı Tanrısı Hades olur. Perseus’unMedusa’yı öldürdükten sonra Gorgonlardan kaçabilmesi ancak Hades’in ona verdiği görünmezlik kalkanı ile mümkün olabilmiştir. Hephaistos da karısı Aphoridite’i gözetlemek ve sadakatsizliğini ispat etmek için kendine görünmez tellerdenbir ağ örer. Belli ki böylesi bir güç ancak tanrılara mahsustur.

Platon’un Devlet isimli eserinde de görünmezlik bir ahlaki sorun olarak karşımıza çıkar. Kitapta Sokrates ile konuşmakta olanGlaucon, Lidya ülkesine yaşayan bir çoban olan Gyges’in görünmezlik öyküsünü anlatır. Sürüsünü otlatan çoban Gyges(ki ülkedeki bütün sürüler krala aittir) meydana gelen bir doğal afet yüzünden kendini bir çukurda bulur. Bu çukurda tunçtan dev bir at bulunmaktadır. Bunun bir lahit olduğunu anlayan Gyges atın karnından dışarı sarkmış eldeki yüzüğü alır ve kendi parmağına takar. Çobanların hizmet ettikleri kralın huzuruna çıktıkları bir toplantıda Gyges yüzüğü çevirirken görünmez olduğunu herkesle birlikte fark eder. Büyük bir coşkuyla karşılanan bu güçten faydalanmak için çobanlar onu temsilcileri olarak seçer. Bundan sonra ise istediği her yere girip çıkan, her istediğini alan biri olarak kraliçeyi bile baştan çıkaracak bir güce ulaşır. Platon bu öyküyle aslında gerçek ahlakın siz görünmez olduğunuzda, kimse size bakmıyorken, herhangi bir yaptırım ile karşılanmayacakken yaptıklarınız olduğunu anlatır.

Kuşkusuz artık görünmez olmak için Hades’in kalkanına veya Harry Potter’ın pelerinine ihtiyacımız yok. Mevcut sosyal medya platformların haricinde metaverse gibi evrenlerin her geçen gün biraz daha günlük yaşantımıza sızdığı şu günlerde kendinize biçtiğiniz avatarla istediğiniz görünmezliğe, inşa ettiğiniz sanal kimlik ile de istediğiniz görünürlüğe ulaşmanız mümkün. Bu maskeler arkasında yapacaklarınızın sınırı hayal gücünüz belirliyor. Platon’un bahsettiği ahlakın geçerliliğini yitirdiğini söylemek mümkün değilse de rağbet gördüğü iddia edilemez.

Jules Verne ile birlikte bilimkurgu roman türünün ilk temsilcilerinden sayılanH.G.Wells’inGörünmez Adamı ise görünmezlik sırrını bulan Dr.Griffin’in bu kontrolsüz güç ile hem kendine hem etrafındakilere zarar verecek şekilde nasıl da yoldan çıktığını anlatıyor. Dr.Griffin büyük çabalar sonucu keşfettiği bu sırla istediği pek çok şeyi yapabileceğini zannederken olaylar planladığı gibi gitmiyor ve bu haliyle toplumdan tamamen dışlanıyor. Dışlanmışlık duygusu yüzündeniçinde büyüttüğü öfkesiyle de adeta etrafı yakıp yıkıyor. Görünmezliği ile çok barışık olduğunu söylemek güç çünkü içine sızamadığı bu hayatta en temel ihtiyaçlarını karşılamak için bile başına uzun bir fötr şapka, yüzüne sargılar, büyük mavi gözlükler ve uzun bir palto giymek zorunda kalıyor.

Görünürlüğün, varlık temsilinin sosyal medya üzerinden gerçekleştiği bir dönemde, herkes bir anlamda Dr. Griffin gibi belli bir kılığa veya maskenin arkasına saklanmak durumunda kalabiliyor ve bu sadece modanın dayatması da değil. Göründüğün kadar varsın ve gördüğün kadarıyla bu dünyaya eklemlenebiliyorsun.

Ünlü Fransız filozof Jean-LucMarion, Görünürün Kesişimi isimli kitabında imgenin teknolojiktüm sınırları aşıp alabildiğine özgür hale geldiği bu görsel ve işitsel çağda görünürlüğün temsilinin bir tarz (mode) olmaktan çıkıpbir dünya (monde) haline geldiğini söyler. Normalde görmeye hakkımız ya da gücümüz olmayanı –üstelik hiç görünmeden ve kendini açık etmeden- görmeye olan arzumuz ve hazzımız “görüntüde” ait olduğumuz bu dünyayla ilişkimizdeki edilgen rolümüzü gösterir aslında. Bedenimizi ya da ruhumuzu değilse de arzularımızı kontrol eden imgeler dünyasında görünürlük ve görünmezlik arasında yaptığımız seçimlerden ibaret kendi imgemiz de.

*: Jean-LucMarion, Görünürün Kesişimi