GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
8 Ekim 2021 Cuma

Görünce yürekler eziliyor!

Sadece Ege’de SonSöz’de yayınlandı…

Görenlerin nutku tutuldu…

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’in göbeğinde…

Şehrin en kalabalık ilçesinde…

Bir ekmek fırının önündeki kuyruk…

Her akşam, özellikle son aylarda…

İnanılmaz bir uzunluğu ulaşıyordu…

Neredeyse…

Türkiye’nin dört bir yanında bir asırdır ekmek üreten o ailenin…

En küçükleri bile…

“Askıda Ekmek” kuyruğunun bu boyutlara ulaştığını…

İlk kez görüyorlardı…

Yüzlerini göstermek istemeyenler…

Hızla “Askıda Ekmek” bölümüne uzanıyor…

İhtiyacı kadar ekmeği kucaklıyor…

“Kimse gördü mü acaba?” endişesiyle koşar adımlarla…

Evine seğirtiyordu…

İzmirli hayırseverlerin o fırına…

Sipariş verdiği “Askıda Ekmek” sayısı 1000 adet…

Yetiyor mu?

Yetmiyor…

O asırlık fırıncı aile…

Gönülden bir kaç yüz adet ekmeği de…

Askıdaki torbanın içine yerleştiriyor…

Birkaç aile daha aç yatmasın gece diye…

***

Türkiye Cumhuriyeti…

Kuruluş sancıları yaşadığı günlerde…

Hatta ardından gelen…

İkinci Dünya Savaşı sürecinde bile…

“Gönülden kopan ekmeğe” vesikayla da olsa…

Bu kadar muhtaç oldu mu?

Bunu ancak tarihçiler bilir…

Ancak…

İzmir’deki görüntüler yürek yakıyor…

Ayrıca…

(Parantez açıyorum; çünkü önemli…)

Neredeyse her evde yaşanıyor…

Bayatlayan ekmeği çöpe atanları da affetmiyorum…

***

Bu “Askıda Ekmek” icadı, kalp işi; gönül işi…

Duyguları, hisleri hareketlendiren…

Geçmişi eski…

O zamanlar “askıdan ekmek alan” sayısı, her semtte…

Belki de birkaç yüz kişiydi sadece…

Ya şimdi?

***

“Askıda Ekmek” yüzlerce yıl öncesine dayanıyor…

Eski Türkler’de, Moğollar’da, Farisiler’de, İslamiyet öncesi Araplar’da, Yahudiler’de, Romalılar’da ve Bizans’ta uygulanmış…

***

Osmanlı, bu işi nasıl yapmış?

Hayırsever fırına geliyor; heybenin içine ekmek dolduruyor…

Parasını ödüyor…

İhtiyaç sahibi geldiğinde hiçbir şey söylemiyor…

Sadece heybeyi işaret ediyor, bi’de kaç tane ekmek istediğini…

Osmanlı’nın…

O dönemde acıklı durumu anlatan parolası…

“İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın” şeklindeydi…

***

Askıda fatura uygulaması da Osmanlı’nın icadıydı…

Ramazan’da hali vakti yerinde olanlar…

Yoksul semtlerin bakkalına, manavına giderek…

Deftere yazılan veresiyeleri öderlerdi…

Ne yardım eden ne de alan birbirini görmezdi…

Bu uygulamanın adı olan “Zimen Deftari”, taaa o zamanlardan kalma…

İnsanın aklına hep…

Mevlana’nın şu özlü sözü geliyor:

Bir mum, diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez…”

***

Sözün özü şu:

Yoksulumuz, fakir-fukaramız ne yazık ki, artıyor…

Eskiden…

“Askıda Ekmek” ve “Askıda Fatura”ya…

Bu denli başvuru olmazdı…

Evine ekmek götüremeyenlerin sayısı arttıkça…

“Askıda Ekmeğe” rağbet ister istemez çoğaldı…

Acı olan budur!

***

Bitiriyoruz…

Hangi insanoğlu bu devirde ve dahi…

Bu nüfus yoğunluğunda…

Yüzünü kızartıp…

Askıdan ekmek almak için sıraya girer?

Yaptığı işi…

Çoluğuna, çocuğuna nasıl anlatır?

Devasa ayıbın…

Bi’de bu yanı var…

Hiç düşündünüz mü?

Nokta…

Sonsöz: “İnsanlar, birbirlerine yardımdan el çektikleri gün, insanlık yok olur; karşılıklı dayanışma olmazsa, toplumlar olmaz… / Sir Walter Scott – İskoçyalı Şair…”