GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
18 Mart 2021 Perşembe

Gelibolu'da bir kaya: Bize verilen namus görevi

Rahatlıkla uyuma yolunu aramanın, bu rahatlıktan yalnız bizim değil bütün milletimizin ebedi olarak yoksun kalmasına neden olacağını hepinize önemle hatırlatırım.

18 Mart tarihimizde unutulmaz bir dönüm noktası. Sevr Anlaşması ile parçalara bölünmüş yurdumuzda, İç Anadolu’ya sıkışmış, İstanbul, İzmir ve diğer bölgeleri işgal edilmiş, esaret altındaki milletimizin Atamızın liderliğinde bugünkü Misak-ı Milli sınırları çizerek Kurtuluş Savaşı ile özgürlüğe gittiği yoldaki en önemli adımlardan birisi bu tarih, 18 Mart… 

34 yaşındaki gencecik bir Osmanlı Zabitinin inanılmaz başarısını tanıdığımızan bu tarih…

Ben de bu güzel gün için; Atamızın sınırlarımızı aşan, başka ülkelerde derslere konu olan liderliğiyle ilgili araştırmalar yapmış, bu örnek liderliği dünya toplumuyla paylaşmak için İngilizce bir kitap yazmış, Türkçeye de çevirisi yapılmış, Atamıza emek vermiş bir akademisyenle, Genç Atatürk kitabının yazarı George Gawrych’le bir söyleşi yaptım.

ABD, Baylor Üniversitesi, Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. George W. Gawrych’i yazdığı Genç Atatürk kitabını okuduğumda yazdıklarıyla tanıdım. Texas’ta, Baylor Üniversitesinde benive oğlumu güler yüzü ile karşıladığında onu bizzat tanımanın mutluluğunu yaşadım. Heyecanlıydım. Ona Atatürk’le ilgili soracağım çok şey vardı. İlk dikkatimi çeken üzerinde Atatürk resmi ve imzası olan kravatı oldu.Türkçe “Hoş geldiniz” ile başlayan sıcak tanışmamız, onun Atatürk’le ilgili yıllara yayılan araştırmasıyla ilgili ayrıntılarla devam ederken bu arada Gawrych’in ilginç yaşam öyküsünü de dinledim, Baylor Üniversitesini birlikte gezdik. Sohbetimiz eşi Joan’un hazırladığı harika bir öğle yemeğinde devam etti.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Gulag Takım Adalarında esir yatmış Polonyalı, asil bir aileden gelen anneyle yine İkinci Dünya Savaşında çeşitli işkencelerden geçmiş Polonyalı asker bir babanın oğlu Gawrych. İkisiRusya’da, tutsak bulundukları Ruslar tarafından serbest bırakılıp İngilizler için İtalya’da savaşıp, savaştan sonra İngiltere’de birbirleriyle tanışmış. Londra’ya taşınan çift oğulları George Londra’da doğduktan dokuz ay sonra ABD’ye göç etmiş. Londra’da doğup ABD’de büyüyen Polonyalı Gawrych’in yaşam öyküsü bir noktada onu Atatürk’le birleştirmiş...

Kitapta birçok askeri ayrıntı yer almasına karşın ben liderlik hocası olarak röportajımda daha çok Atamızın liderlik tarafına ve kişisel özelliklerine değinmek istedim. Bu gencecik, 34 yaşındaki zabiti İngiltere, Fransa, Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan ve Afrikalı askerler karşısında bu kadar başarılı yapan kişisel özellikleri neydi, Çanakkale Savaşının önemi neydi?

Ülkemizin çeşitli zorluklarla baş etmeye çalıştığı bu günlerde hala daha Atamızdan öğrenecek çok şeyimiz var düşüncesiyle Atamızın o günlerdeki sürecine odaklandım…

Atamızınliderliğininasıl tarif edersiniz?

Mustafa Kemal bir kumandanınaskerlerine her biri kendi öz oğluymuşçasına değer veren, dolayısıyla kumandası altındakilerle duygudaşlık kurabilen bir baba portresi çiziyordu, çatışmanın ortasında inisiyatif ve zorlu kararlar almak zorunda kalacak askerlere insan gibi davranılması uyarısını yapıyordu. Savaşın dehşeti ve bizzat katıldığı Balkan Savaşlarının katliamlarını tartışmak yerine yüksek mesleki ölçütlerle subayın gelişimine odaklanıyor ve itici güç olarak şeref, yurtseverlik, özveri ideallerini yüceltiyordu.

Ayrıca güçlü Türklük duygularına değiniyordu. Hülagü, Timur ve Cengiz gibi Türk kahramanlarının adını andıktan sonra Türk analarını, oğullarını Türklerin İslam öncesi geçmişiyle gurur duymaya teşvik etmeye çağırıyordu.

Sanders anılarını yazarken Mustafa Kemal’i şöyle betimleyecekti: “Sorumluluk almasını seven, görevine bağlı bir komutan, çok müstesna yetenekli, yetkin ve cesur bir subay. Kırılmaz bir direnç ve inatla, şiddetli taarruzlara karşı durdu. Kararlılık ve çalışkanlığına tamamen güvenebilirim.”

Alman Albay HansKannenglesser de onu şöyle övüyordu: “Berrak düşünen, ne istediğini bilen, etkili, sakin bir kişiliğe sahip. Buna uygun olarak çok az konuşur ve soğukluğa varmamakla birlikte daima ketum ve münzevi, bedensel olarak azim dolu enerjisiyle çok sağlam, askerlerinin selametine ciddi özen gösteren…”

Kannenglesser savaş sonunda şunu ekledi: “Psikolojik güçler fiziksel olana, manevi olan da maddi güçlere galebe çaldı.”… 

Çanakkale’nin düşmesi ne anlama geliyordu?

Mustafa Kemal Çanakkale’yi imparatorluk adına savunmanın stratejik önemi olduğuna yürekten inanıyordu. Kumandası altındakilere şunları bildiriyordu: “Benimle beraber burada savaşan bütün askerler kesinlikle bilmelidirler ki bize verilen namus görevini tam olarak yerine getirmek için bir adım geri gitmek yoktur. Rahatlıkla uyuma yolunu aramanın, bu rahatlıktan yalnız bizim değil bütün milletimizin ebedi olarak yoksun kalmasına neden olacağını hepinize önemle hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın fikir birliğinde olduğuna ve düşmanı denize dökmedikçe yorgunluk belirtisi gösteremeyeceklerine şüphem yoktur.”

Çanakkale’nin düşmesinin İstanbul’un teslim edilmesi ve payitahtın Anadolu’ya taşınmasıyla sonuçlanacağı neredeyse kesindi. Osmanlıların savaşmak için ülkelerinden çok uzaklara gelmiş hasımlarından daha güçlü nedenleri vardı.

Bu savaş esnasında Atamızın duygusal durumu nasıldı?

Her an ve elle tutulan bir gerilimin varlığı muhakkaktı. Çatışma stresi duygusal durumunu etkilemekteydi. Seferin üçüncü ayında, 20 Temmuz 1915 tarihinde Corinne Lütfü ismindeki arkadaşına “Gerçekten de cehennem hayatı yaşıyoruz. Olayların gidişatı sonucu edindiğim sert karakteri biraz olsun yumuşatmak için roman okumaya karar verdim. ” diye yazdı. Bu anlamda Corinne’den insanlığını biraz olsun korumak için okuması gereken kitaplar konusunda tavsiyelerini, ismini verdiği ve İstanbul’da kitapları kendisi için satın alabilecek arkadaşına aktarmasını rica etti.

Bu, insanlığını ve karakterini korumak, böylelikle savaşın psikolojik yaralarını sınırlamak için zaman ve çaba harcama gereksinmesini bizzat hissettiğini gösteriyordu. Mustafa Kemal Gelibolu’dan ruhunda çatışma gerilimlerinden kaynaklanan bir nasırlaşmayla ayrılacaktı. 

Çanakkale Savaşında Mustafa Kemal hangi madalyaları aldı?

 Mustafa Kemal’in kumandanlığı defalarca takdir gördü, Çanakkale’de üç madalya aldı. Bunlar, 1. Wilhelm’den saygın Demir Haç (28 Aralık 1915) Padişah’tan ise biri Gelibolu savunması için Gümüş (1 Eylül 1915) diğeri de Anafartalar Kumandası için Altın (17 Ocak 1916) liyakat madalyalarıydı.

Eşitleri bile onun üstünlüğünü kabul etmişti. Esat Paşa’nın kurmay başkanı Kaymakam Fahrettin (Altay) Mustafa Kemal’in seferin en kritik ilk günlerindeki isimsiz tepesini Kemalyeri olarak adlandırmakta, silah arkadaşına duyduğu minneti dile getiriyordu. 

Niteliklerinin takdir edildiği bu ortamda Mustafa Kemal 1 Haziranda miralaylığa (albay) terfi ettirildi; iki ay sonra ise Anafartalar Gurup Komutanlığına getirildi.   

Kitabınızda Atamızın yazdığı Kolordu Emri’nden söz ediyorsunuz. Ufak bir ayrıntı da olsa Atamızın liderliği açısından bu bölüm dikkatimi çekti.

Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale Savaşından sonra subaylar için bir kılavuz yazdı. Bu önemli belgeye damgasını vuran öz ve berrak bir anlatım, mantıklı bir akıl yürütmedir. Metin kolay anlaşılması için kısa cümlelerle kurulu yedi sayfadır. Daha ilk cümlede zekâsının işleyişini ortaya koyar. “Bir taktik meselesinin çözmek için her şeyden önce mesele sakin kafayla başından sona birkaç defa okunmalıdır. Bu akıl yürütme süreci subayların hislerine gem vurmasını ve yalnızca önlerindeki meseleye odaklanacak şekilde sükûnete kavuşmasını gerektirir.

Bu tür zihinsel disiplin önemli konuları unutmayı önler ve savaştaki iki tarafın durumu tam olarak akla yerleşir. Kolordu Emri kesin bir karara ulaşmanın yollarını gösterir. Düşünülmesi gereken temel meseleleri ortaya koyduktan sonra kişinin içgüdülerine kulak vermesini önerir ve aşırı özgüvenin tehlikesine işaret eder.

Daha sonra liderliğe ilişkin müthiş bir sınav fikrini ortaya atar, bir düşmanla savaşmak onun eylemlerinin öngörebilecek bir hayal gücü gerektirir. “Zihnen düşman tarafına geçmek, kendini onun yerine koymak ve meseleyi onun bakış açısından çözmek”. Yani, kendi birliklerinizi tanımak ve düşmanınızı tanımak.

Kolordu Emri’nde ayrıca Mustafa Kemal kolordu babası rolünü benimsiyordu. Pratik bilgileri harmanlarken iyi bir baba olmanın, askerlerine elini uzatmayı ve onlarla doğrudan temas kurmayı gerektirdiğini düşünüyordu. Üst düzey kumandanının getirdiği şöhret ve büyüklük Mustafa Kemal’in küçük birlikleri göz ardı etmesine yol açmamıştı.

Bu söyleşi için çok teşekkür ederiz.