GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
28 Eylül 2018 Cuma

Fransızcadan intikam almak

Bir zaman önce, 300 Fransız aydının yaptığı açıklama ile Kuran’da yer alan bazı ayetleri tartışmaya açmak istemesi, Müslümanları haklı olarak rahatsız etmiş ve tepkilere neden olmuştu.

Fakat bu tepkilerle de yetinmeyen Ankara, haklılık sınırlarını zorlayan tartışmalı bir karar alarak, Yüksek öğrenim düzeyinde Fransız dili ve edebiyatı öğrenimini sınırlandırmak suretiyle faturayı Fransız diline çıkarmayı tercih etti.

Tuhaf bir karar. Teolojik bir tartışmayı böyle bir zemine çekmenin mantıklı bir açıklaması olmalı

1789’da Fransız halkı Paris Bastille zindanlarından başlattığı isyanla, tarihin akışını değiştiren Fransız İhtilali’nin fitilini ateşledi. O gün bu gündür, iktidarların halkları yok sayması mümkün olmuyor.

1831, 1848 ayaklanmaları ve 1871 Paris Komünü ile görünür hale gelen işçi sınıfını ve sınıf mücadelesini Fransızca konuşan o insanlara borçluyuz.

Jean Paul Sartre okuyarak varoluşçu düşünceyle buluştuk. Varlık ve Hiçlik üstüne düşünmeyi denedik. Albert Camus okurken iflah olmaz nihilist ile tanıştık; eserlerinde absürt kavramını entelektüel hayata soktu. Simon de Beauvoir, kadınlığın hikâyesini anlattı.

Michel Foucault, Georges Bataille, Henri Lefebre, Jean Baudrillard, Althusser, Lacan, Derrida, Debord ile post Marksist dönemi kavramaya çalışıyoruz.

“Eğere Tanrı var olmasaydı, onu icat etmek gerekirdi” diyen aydınlanmacı düşünür Voltaire, tolerans fikrini ve özgürlükleri savundu. Diderot, ansiklopedist, Aydınlanma düşünürü, Ansiklopedi’nin editörü…

Montesquieu, düşünür, siyaset kuramcısı, kuvvetler ayrımı ilkesini ortaya attı, Kanunların Ruhu’nu yazdı.

16 yaşında Fransa’ya yerleşen Jean Jacques Rousseau’nun uygarlık eleştirisi ve doğa savunusu elan geçerliliğini koruyor, insanlar arasındaki eşitsizlik üzerine yazdı.

Auguste Comte pozitivist felsefenin kurucusu…

Victor Hugo, Emile Zola, Balzac, Maupassant, Stendhal, Gustave Flaubert, Marcel Proust, André Gide, Boris Vian, Jean Genet, Georges Perec gibi dünyanın büyük yazarları Fransızca yazdı…

Antoine de Saint Exupéry’nin Küçük Prens’i, yazıldığı devir itibarıyla, insanın üstün yetkinlik ve bilgi düzeyini ifade ediyor. Bütün zamanlarda değerini koruyan bir eser.

Rönesans’ın yetiştirdiği büyük yazarlar Montaigne, Rabelais, Marot, Ronsard, ardından gelen La Fontaine, Racine, Corneille, Moliere… Hepsi de Fransız dili ve kültürünün insanlığa armağanı.

Verlaine, Baudelaire, Mallarmé, Rimbaud, Aragon, Prevert, Lautréamont, Villon gibi şairler Dünya’da okunuyor.

Fransız dili ve edebiyatına yerli ve milli iktidar grubunun getirdiği ceza, haliyle oraya bir göz atma ihtiyacını doğurdu. Şu dört paragrafa sığan özet bile, Fransız dilinin insanlık durumuna nasıl değer kattığını göstermeye yetiyor. Ve biz o dili cezalandırıyoruz.

Batılı olan, evrensel değeri olan her yaratıya, her bilimsel buluşa, her fikre kin besleyen islamcı zihniyet, en küçük fırsatta kininin gereğini yerine getiriyor.

Yine öyle oldu. Dünya kamuoyu önünde, ilahiyatçıların cevabını vereceği veya tartışacağı bir mesele, müslümanları Fransız dilinden uzaklaştırmanın aracı olarak kullanıldı. Bilgiye dayalı had bildirmek değil de, Fransızcaya ceza vermek tercih edildi.

Müslüman olmak, her konuda sürgit haklı olmanın koşulu ve gerekçesi olmamalı. Hele bu kibir, haklı olduğu durumlarda bile ülkeyi zor durumda bırakabiliyor.

Doğu ile Batı arasına bu türden mesafeler koymak, husumet tohumları ekmek, sadece halkları birbirine düşman etmeye yarar.

Tam da AB ile ilişkileri yoluna koymaya niyetlenmiş iken, ilgililerce not edilmiş olması muhtemel bu sorunu anımsatmak istedim.