GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
16 Nisan 2013 Salı

Ertuğrul Kürkçü’ye açık yazı (son)

Sayın Kürt olmadığı halde Kürtçülük yapan Ertuğrul Kürkçü, Lozan’da tanımlanan “Türk-Gayrimüslim”in ne anlama geldiğini öğrenmeden; asli unsuru azınlıklar gibi parçalamaya yönelik çabalara katkı vererek ülkesine hizmet etmeye çalışıyor!
Yolu açık olsun!
Ama bazı hatırlatmalarda bulunmak da bizim görevimiz:
 
Lozan Antlaşması’nda Türk, “anasır-ı İslamiye” dediğimiz bütün Müslüman unsurları içine alan bir kavram olarak tanımlandı. Bizler yurt içinde “Türk”ü ne kadar tahrif edip “Türkmen” anlamına indirgesek de, Lozan Antlaşması’na imza atan bütün devletler Türk’ün Müslüman olduğunu biliyorlar.
Sadece biz bilmiyoruz!
 
Türkün ne anlama geldiğini öğrenmek istiyorum ama kaynak bulamıyorum diyen varsa, onlara Yunan veya Bulgar elçiliklerine başvurmalarını öneriyorum.
 
Çünkü bunu benden öğrenmek zorunuza gidiyor. O nedenle sizi incitmeden aydınlatacak Lozan’ı imzalayan 13 ülke var, bunlardan birine başvurabilirsiniz. Örneğin Japonya büyükelçiliği de olabilir.
 
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş sözleşmesinin Anayasa’dan daha üstün olduğunu ve Lozan Antlaşması gibi önemli bir hukuk ve siyaset metnini özel bir gayretle üniversitelerde bile okutmadığımızı bir kez daha vurgulamak istiyorum.
 
Basit sorunları bile “beka sorununa!” dönüştürme mahareti gösteren devlet ve millet adamlarımız, bunların hepsinden daha tuhafı aydınlarımız, Türkü, Kürt gibi bir ırka indirgeyerek Cumhuriyet tarihinin en büyük siyasal krizini çıkardıklarını bilelim.  
Bu cahilliğimizle ne kadar övünsek azdır!  
 
Bu ülkede 90 yıl boyunca yasal dayanağı olmayan iki büyük yanlış yapıldı:
Biri kesintisiz “irtica ile mücadele”!
Diğeri ise “Neden Türk ırkından değilsin” ısrarı.
 
Her ikisi de asli unsura karşı işlenmiş çok ağır bir suçtur. Asli unsuru suçlu duruma düşürmek veya asli unsura suçlu muamelesi yapmak, telafisi mümkün olmayan bir hatadır.
Hatadır dediğime bakmayın, aslında gerçek anlamda bir ihanettir. Çünkü bu suç asli unsura karşı işlenmiştir.
 
Bu iki mücadele Lozan Antlaşması’nda tanımlanan “Asli unsur Türk”ün tanımına aykırıdır. Nüfusun %99’unun Müslüman olduğu bir ülkede asli unsur Müslüman ise “irtica” ile nasıl mücadele edilecek; bilen var mı?
 
Türk, bütün Müslüman etnik unsurların ortak kimliği ise Kürde, kim ve hangi hakla “Neden Türk ırkından değilsin” sorusunu sorabildi?
Bu sorulardan kimler hangi faydaları elde etti?
Bilen var mı?
 
Bu kadar vahim bir hata ancak kasıtla yapılabilir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk’ü, yurt içinden farklı olarak uluslar arası antlaşmalarda Müslüman anlamında kullanırken bile yurt içine döndüğünde ırk anlamında kullandı.
 
Ben bu konuları ne zaman gündeme getirdiysem, aklı kıt bazı kalem ve siyaset adamı konuyu Ortaasyadan başlayıp Malazgirt’e, İstanbul’un fethinden Fransız ihtilaline, 93 Harbinden Cihan Harbine kadar getirip Türkü tarihi bir şahsiyet olarak gözlerimin önüne seriverdiler…
 
Bu kadar malumattan sonra artık “Efendim sizin anlattığınız tarih, az önce beyefendinin verdiği bilgiler de antropolojiydi ama benim vurguladığım konu ise Türkün hukuki anlamı…” demeye kaktıysam da dinleyene aşk olsun!
Adam hayatı boyunca ne babadan ne dededen, ne okulda ne de bir kitapta Türkün bir de hukuki anlamı olduğunu ne duymuş ne de okumuş!
Ne yapsın şimdi!
Ben acı bir fren gibi karşısına dikilmişim, adamın bütün bildiklerini alt üst etmeye çalışıyorum.
Bana neden inansın ki!
 
Ertuğrul Kürkçü de bunlardan biri!
Aklı fikri sol fikirlerle bezeli, şimdilerde ise bir Kürt Büyüğü!
Nedense Sayın Kürtçü Kürkçü, kafayı Araplara takmış!
1924’de Türkiye’den Yunanistan’a gönderdiğimiz Hıristiyan Türkleri ise görmemezlikten geliyor!
 
Eğer aynı devletin çatısı altında din ve mezhep birliği olmasına rağmen dil, evlilik, coğrafî ve ekonomik entegrasyon, yemek ve musiki zevki, dost ve düşman birliği sağlanamamışsa ayrılık bir gün kaçınılmaz olur.
 
Acaba bu faktörler eşliğinde Türk-Kürt birliği, Arap-Türk birliğine benziyor mu?
Takdir sizlerin…