GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
2 Ekim 2021 Cumartesi

Dünyada ilk birayı kim içti?

Üç haftadır yazılarımıza ara verdik, sivil toplumdaki nöbetimizdeki yoğunluk gerçekten de yazı yazacak vakit bırakmıyordu. Ama dün bulduğumuz kısa arada Necla Zarakol dostumuzun daveti üzerine gittiğimiz Anadolu Efes’in Yaratıcılık Atölyesi çok değerli bir mola oldu.

Müzisyen olarak bildiğimiz ama arkeolojide kıymetli bir bilim insanı olduğunu anladığımız Doç. Dr. Güneş Duru’nun “Anadolu’da Biranın Arkeolojisi” başlıklı sunumu nefisti. Yazımızın başlığındaki sorunun cevabını da yine Güneş Duru’nun anlatımından öğrendik.

Kısaca özetlersek son arkeolojik bulgulara göre biranın tarihçesi en az 12-13 bin yıl öncesine dayanıyor. Günümüz dünyasının pek çok alışkanlığının arkasında biranın keşfiyle gerçekleşen bir dizi süreç olduğu tahmin ediliyor. Bu süreçler özellikle de tarihöncesi arkeologlar için biranın keşfinin ötesinde bu toplulukların yaşam biçimini daha derinlemesine anlamak anlamına geliyor.  Bira modern hayatın temelini sağlayan tarımın gelişmesini tetiklemekle kalmamış, yerleşik yaşamı ve insan ilişkilerini düzenlemede de merkezi bir ürün olmuştu.

Bira, dünyanın farklı yerlerinde ve dönemlerinde sosyal organizasyonun, toplumsal refahın, topluluğu birlikte tutan dinamiklerin merkezinde bir içecek olmuştu.

Çünkü arkeolojik veriler ve pek çok etnografik örnek biranın ziyafetler, törenler ve ikramlarla yakından ilişkili olduğuna işaret ediyor. Yani “Bira Anadolu’nun bilinen en eski içeceği”

İlk yerleşik toplulukların dış yüzeyi yaban hayvanları ve çeşitli motiflerle bezeli, sıvı taşımak için kullanılmış olan taş kap ve kaselerinin ziyafetler, törenler ve ikramlar gibi faaliyetleri ve bira tüketimini gösterdiği düşünülüyor. Bu kaplar, Kuzey Suriye’de Orta Fırat Bölgesi’nden, Batman ve Şanlıurfa’da Göbeklitepe’nin de içlerinde olduğu, birbirinden yüzlerce km uzakta olan birçok yerleşmede bulundu.

Farklı toplulukların uzun mesafeler kat ederek, belirli aralıklarla bir araya gelirken, diğerlerini etkilemek için birayı bu etkileyici taş kaplarda sundukları tahmin ediliyor. Bira sadece tarımın ortaya çıkışını değil aynı zamanda insanlar arası ilişkileri, bu ilişkilere aracılık eden -tıpkı farklı bira şişeleri ya da bardakları gibi- materyal kültür öğelerini de beraberinde etkilemişti.

İçinde biranın olduğu aktivitelerin ortak/kamusal mekanların ortaya çıkmasını etkilediği düşünülüyor.

Biranın yaygınlaşması, yaşamın, ticaretin bir parçası haline gelmesine ilişkin ilk net veriler Anadolu’nun Erken Tunç Çağı ile görülüyormuş. Bugünkü Malatya sınırlarında, şu an Keban barajı suları altında kalan İmamoğlu Höyüğü’nde bulunan çanak parçası üzerinde, iki kişinin karşılıklı oturarak, ortalarında bulunan bir kaptan, uzun kamışlar yardımıyla bir şey içmekte oldukları tasvir edilmiş. İçtikleri sıvı bira imiş.  

***
Bira yapılmak üzere arpa, buğday ve malt ticaretine ilişkin yüzlerce tablet olması biranın o dönemde altın kadar kıymetli olduğunu düşündürüyor. Sivas’ta kazılan Hitit yerleşmesi Kuşaklı’da çift sıralı arpa (Hordeum v. distichon) açık ara en yaygın kullanılan tahıldı.

Bira imalat hanesinde bulunan arpa taneleri, yerleşmede bulunan diğer arpa tanelerine kıyasla çok daha büyüktü. Bu durum burada, bira yapmak üzere arpaların özel olarak seçildiklerini gösteriyordu.

3200 yıl öncesine tarihlenen bira imalathanesinden elde edilen veriler, burada biraya madımak katıldığını gösteriyor. Avrupa’da en erken 11. yüzyılda görülen ve yaygınlaşması 18. yüzyılı bulan şerbetçi otundan çok daha önce biraya tatlandırıcı ve olasılıkla ömrünü uzatmak için madımak katılıyordu. 

***
Sümerler için bira o kadar önemliydi ki, adı Ninkasi olan bir bira tanrıları bile varmış! Sümerler’in meşhur Gılgamış Destanı’nın yarı insan yarı hayvan kahramanı Enkidu’yu insana dönüştüren şey de ekmek ve biraydı.

Sadece Sümerler değil, Hititler’de de arpanın maltlaştırılması ile yapılan bir tür acı ekmek günlük tüketimin bir parçasıdır. Malt, yani çimlendirilmiş arpadan yapılmış bir tür yemek ve puding benzeri bir yiyecek de belirli törenlerde tüketilirmiş. Arpanın çimlendirilmesiyle elde edilen malt sadece ekmek ve puding için değil, birada da giderek yaygınlaşmaya başlamış.

Malt birası Hititler’in kutladığı 170 kadar bayramın merkezindeki içecekmiş. Üç gün süren yedi ayrı kutlamayı kapsayan Karahna törenlerinde halk tanrılara adak vermek zorundaydı. Bog?azko?y’den bulunan günümüzden 3300 yıl öncesine ait bir tablet “yıl ic?inde onlara 4 sıg?ır, 39 koyun 24 o?lc?ek un, 25 kap bira verirler” şeklinde imiş...

***
Özetle; son arkeolojik bulgulara göre biranın tarihçesi en az 12-13 bin yıl öncesine dayanıyor. Gelişen arkeolojinin sunduğu olanaklar bize biranın insanlığın en eski içeceği olduğu ve Anadolu’nun malta, biranın üretimine ve gelişimine ev sahipliği yaptığını gösteriyor. Bira, insanların doğa ve bitkilerle kurduğu etkileşimin en önemli belirleyicilerinden biri. Geçmişte ani değişkenlik gösteren iklim koşullarında besin değeri sayesinde toplulukların hayatta kalmasında bir etken. Üstelik bu besini yıl boyu sağlayabilmek ve koruyabilmek için tahıl üretimine, dolayısıyla tarıma vesile olduğunu görüyoruz. Bunun yanında kutlama ve törenlerle sosyalleşme sayesinde toplumsal hafızayı pekiştiren, birlikteliği besleyen bir içecek olduğunu bulgulardan anlıyoruz.

On bin yıldan daha uzun süren hikayesi ile bu toprakların belki de en eski içeceği olan bira, bu toprakların, Anadolu’nun ürünü ve geçmişte gördüğümüz en önemli inovasyonlardan biri.

***
Biraz da Yenilik Atölyesi” nedir ondan sözedelim: Anadolu Efes’in 52 yıllık köklü tarihindeki tecrübesinin ve yenilikçi kültürünün son halkası bu atölye. Şirketin inovasyon çalışmalarının geçmişi aslında 40 yıla dayanıyor. Bu çalışmaların bir sonucu olarak bugün kendi ziraat mühendisleri tarafından geliştirilen tescilli 17 arpa tohumu ve 7 şerbetçi otu çeşidi bulunuyor.

İzmir’deki fabrikasında yer alan Yenilik Atölyesi ile şirketin yenilikçi yaklaşımı farklı bir boyuta taşınmış. Anadolu Efes burayı Türkiye’nin sektörde uluslararası rekabetçiliğine katkı sağlama ve dünya bira pazarında daha fazla söz sahibi olma hedefiyle kurmuş.

Gelenekselin inovasyonla buluştuğu bu merkezde, tüketicilerin beklentileri ve dünya trendleri takip edilerek sektörde yeni adımların atılması amaçlanıyor. Yenilik Atölyesi’nde hem yeni bira türlerinin geliştirilmesi hem de üretim teknikleri üzerinde Ar-Ge çalışmaları yapılıyor. Yenilik Atölyesi’nin ayrıca sektör profesyonelleri ve ekosistemdeki paydaşlar için bir deneyim paylaşım ve uzmanlaşma platformu olması hedefleniyor.

Türkiye’de iki uluslararası bira hakemi varmış. İkisi de Anadolu Efes’te çalışıyormuş. Bu hakemlerden biri Koray Anar, şirketin Üretim Direktörü. Diğeri de Cem Sürer, İzmir fabrikasındaki Yenilik Atölyesi’nde Craft Bira Yöneticisi.

Özetle hem keyifli hem de lezzetli bir mola verdim. Üç hafta sonra yazılarıma da dönmüş oldum.