GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
30 Haziran 2021 Çarşamba

Dimdik bir çınarı daha sonsuzluğa uğurladık: Prof. Dr. Orhan Süren

Menemen’in ufak bir köyünde, çok fakir bir aileye doğmuş. Annesi bir düğüne, iki aylığına akrabalarına gittiğinde onu yanında götürdüğü için devamsızlıktan ilkokul birinci sınıfta kalmış, tekrar etmek zorunda kalmış. Eğitime pek önem vermeyen bu ailede eğitim yaşamına böyle başlamış eski Tabipler Odası Başkanı Prof. Dr. Orhan Süren. Yaşam, emeği, matematik zekası onu Tıp fakültesine taşımış. Oradan mezun olmuş, ortopedi uzmanı olmuş, profesörlüğe kadar uzanan upuzun bir yol olmuş yaşamı, yalnızca bir doktor, bir hoca değil, çok iyi kalpli bir demokrasi önderi, bir bilge olarak…“50 yıllık eşim, hayat arkadaşım, benim hep yanımdaydı, bana hep destekti, bir gün bile beni kırmadı, bir melekti” diyor Çocuk Doktoru eşi Prof. Dr. Türkan Süren. Her ikisi de çok değerli, hocaların hocası, kentimizde iz bırakmış, örnek alınması gereken, ülkemizin saygın, aydın yüzleri… “Ben 1402 nedeniyle üniversiteden ayrılmak zorunda kaldığımda, ertesi gün istifa etti Orhan” diye devam ediyor Türkan Hocamız. “Eşimin olmadığı yerde ben de olmam dedi” diyor, eşinin her zaman kadınların arkasında olduğunu da ekliyor.

O istifadan sonra kariyerlerine özel muayenehanelerinde birlikte devam ediyor Türkan-Orhan Süren çifti ve bizim de yollarımız orada, tam 12 Eylül sonrasında kesişiyor. Yeni doğmuş oğlum Deniz’le, ben genç, tecrübesiz bir anne, Türkan hocamızın kapısını çalıyoruz, oğlumun doktoru oluyor ama bir iki yıl sonra muayenehane doktoru değil adeta devlet doktoru gibi para almamaya başlıyor bizden. “Bir şey yapmadım, bir tek aşı” diyor örneğin. Deniz hastalanıyor, ilaç yazıyor, her ay yemek listesi veriyor, beslenmesinden evde konuşulan lisana kadar her yönüyle ilgileniyor ve sonunda “Bir şey yapmadım” diyor!

İkinci oğlum Oliver Barış doğuyor, ters, kafası yukarıda, hamilelik boyu karnımda bağdaş kurmuş oturmuş kerata, hastanede kalça çıkığından şüpheleniyorlar, bu tür doğumlarda olurmuş, röntgen çekiyorlar. Türkan Hocama telefon edip raporu okuyorum, durumu anlamak için, biraz sonra bakıyorum Orhan Hocayla birlikte hastaneye gelmişler. Orhan Hoca iyice bakıyor Barış’a, muayene ediyor, “yok bir şey” diyor ve yine ödeme kabul etmiyorlar, “Biz tebrike geldik” diyorlar. Nasıl bir yüce gönül, para için değil, insanlık için yaşayan iki doktor…

Böylece aile dostu oluyoruz, ötesi, Türkan Hoca ikinci annemiz, Orhan Hoca ikinci babamız oluyor, böyle bir şefkatle, hasta doktor ilişkisiyle başlayan bu hoş öykü bir gönül bağına dönüşüyor. Kırk yıla yaklaşan bu süreçte EÇEV’de eğitimci olarak birlikte çalışıyoruz, her derdimizi dostlukla paylaşıyoruz.

Yaşamda yolumuz çok kişiyle kesişiyor, iş veya dostluk nedeniyle ancak az kişi böylesine saygın, değerli bir iz, sonsuz bir teşekkür bırakıyor hayatımızda. Adı ve anısı sonsuza kadar Tabipler Odasında, yazdığı kitaplarda ve en önemlisi dokunduğu kalplerde yaşayacak Prof. Dr. Orhan Süren’in. Işıklarda uyu sevgili Orhan Hocamız. Sevgili Türkan Hocamız bize emanet…