GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
7 Temmuz 2017 Cuma

Değişim zilleri çalıyor derken…

Kılıçdaroğlu yürüyor. Yürüdükçe de büyüyor.
Dahası parti tabanındaki erimeyi, erozyonu ve olası kan kaybını durduruyor.
Meral Akşener ve arkadaşları da boş durmuyor.
Siyasetin merkez alanına yeni bir parti inşa etmek için çalışıyorlar.
Ve hatırı sayılır bir siyasal desteğe şimdiden ulaşmış görünüyorlar.

Yani bugüne değin çoğunlukla siyasi iktidar için sigorta vazifesi gören muhalefet cephesinde bir şeyler oluyor. 16 Nisan’da her şeye rağmen alınan 24 milyon oy toplumsal muhalefete ciddi bir özgüven sağlamış durumda. Bugün gerek Kılıçdaroğlu’nun yolculuğuna gerekse de yeni parti arayışına ışık tutan da bu özgüven…
Peki, ülkede tam 15 yıldır iktidarı elinde bulunduran AK Parti ne yapıyor?
Tüm bu olanları deve kuşu misali başını kuma gömerek izlemesini beklemiyorsunuz herhalde. Erdoğan gibi her şeyi yönetmeyi, kontrol etmeyi seven, kendi partisi dışında rakip partileri de çoğunlukla idare etmeyi beceren bir liderden beklenen de bu değil zaten.
Her ne kadar partisinin başına geçmesini ‘hata’ olarak görmüş olsam da o kongrede yaptığı “Metal eskimesi” tespitini/teşhisini önemsiyorum. Ve aynı doğrultuna geçtiğimiz hafta sonu il başkanlarıyla yaptığı toplantıda söylediği “Değişim zilleri tüm gücüyle çalıyor. Bize düşen buna kulak vermektir” sözünü de..
Bu iki açıklama 16 Nisan’da yaşanılan siyasi kâbusla ve de sonrasında muhalefetin bulduğu boşlukları doldurma çabalarıyla yakından ilgili.
Erdoğan partisinin, iktidarının yıprandığını, yorulduğunu kabul ediyor.
Ama yenilenerek bu işin üstesinden gelebileceğine inanıyor.
Yenilenmekten kasıt mı? İşte orası soru işareti.
Metal eskimesi teşhisinin tedavisi olarak nasıl bir reçete yazacağı merak ediliyor. Ya da ‘tüm gücüyle çalan değişim zillerine kulak vermekten’ kastının 3-5 il, ilçe başkanını, belediye başkanını değiştirmekle mi sınırlı kalacağı…

Bazıları mevcut koltukları havalandırmanın yeterli olacağını düşünebilir.
Ama ben aynı kanaatte değilim.
Meselenin 3-5 koltuk sahibinden çok öte ve derin olduğunu düşünüyorum. Parti içi demokrasi kavramı uzun bir süre önce öldürüldüğü için AK Partililer daha çok kapalı kapılar ardında konuşur.
Şahit olduğum kayıt dışı konuşmalar partinin nereden nereye geldiğini gözler önüne seriyor.
En başta 2001 ruhuna derin bir özlem olduğunu söyleyebilirim. Herkesi kucaklayan, herkesin kendinden bir şeyler bulduğu, özgürlükçü, liberal AK Parti’yi özlüyor taban…
Ve parti içi hesaplaşmalara kurban giden ilk dönemin nitelikli kadrolarını…
Elbette devlet olanaklarını fütursuzca kullananlara yönelik eleştiriler de var. Bugün Kılıçdaroğlu’nun yürüdüğü adalet kavramının içinin boşaltılmasından duyulan rahatsızlık da…
Erdoğan’ın belki de duymak istemeyeceği şeyi de söyleyeyim.
2001’de Erdemliler Hareketi olarak yola çıkıp, eğilimler koalisyonu olarak tanımlanan AK Parti’nin gelinen noktada Erdoğan’ın Partisi’ne dönüşmesi de rahatsızlık nedeni.
Başka mı?
Tabi ki iç ve dış politikadaki ani ve sert manevralardan, istikrarsız duruşlardan, kutuplaştıran politikalardan yorulan, olası savaş beklentilerinden, ekonomik krize dair emarelerden korkanlar var.
Listeyi uzatmak mümkün…

Ne mi yapmalı?
Bu ülkede 15 yıl iktidarda kalmayı başaran bir partiye akıl öğretmek haddimize değil.
Lakin yine de mesleki sorumluluk gereği değişimin kişilerle, koltuklarla sınırlı olmasının hiçbir işe yaramayacağını, en azından tek başına yeterli olmayacağını peşinen söylemeliyim.

Bizim tarafımızdan bakıldığında ihtiyaç duyulanın zihniyet değişimi olduğu görülüyor.
Bu sağlanamazsa Erdoğan’ın da tespit ettiği, altını çizdiği hastalıklar partiyi esir alacaktır. Birkaç il, ilçe başkanını, birkaç belediye başkanını değiştirerek yaratılacak rüzgâr ise kısa sürede sönecektir.
Zihniyet değişiminden kasıt mı?
AK Parti’nin büyük bir aynanın karşısına geçip ciddi bir özeleştiri süreci yaşaması gerekiyor.
Biz nerede yanlış yaptık, ne yaptık da memleketin yüzde 50’nin gönlünde böyle derin uçurumlar açtık sorusunun etrafında düşünmesi…
Cevabı zaten bulacaklardır.

Öteki türlü Ahmet’in yerine Mehmet’i atayarak ancak günü kurtarabilirler. Kişisel görüşüm Erdoğan’ın da ‘değişim zilleri tüm gücüyle çalıyor’ derken birkaç koltuğu havalandırmaktan fazlasını kast ettiği yönünde.

CHP’nin ciddi bir toparlanma eğilimi gösterdiği ve Akşener ve arkadaşları tarafından merkezde inşa edilecek olan partinin de daha kurulmadan AK Parti tabanında bile önemli bir sempati oranına ulaştığı düşünülürse Erdoğan’ın daha fazlasını yapmaya mecbur olduğunu da söyleyebiliriz.
Burada Erdoğan’dan beklenen hamlelerden biri de erken seçim… Bakanlıklardan 6 aylık yol haritası istemesi erken seçim kuşkularını da beraberinde getiriyor aslında. Muhalefet toparlanmadan, yeni parti kurulmadan ya da palazlanmadan yapılacak bir erken seçim de Erdoğan’ın önündeki hamlelerden biri gibi görünüyor.
Benden demesi…