GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
29 Ekim 2022 Cumartesi

Cumhuriyet az daha O’nu öldürüyordu!

99 yıl önce tam da bugün…

29 Ekim 1923

Günün adı, Pazartesi…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hareketli saatler yaşanıyor…

Akşam üstüne doğru…

Meclisin en yaşlı üyesi Abdurrahman Şeref Bey kürsüye geliyor…

Ve tarihe geçen kısacık bir konuşma yapıyor:

“Hükümet biçimlerini birer birer saymak gereksizdir… Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir... Kime sorarsanız sorunuz bu Cumhuriyet’tir… Doğan çocuğun adıdır… Ama bu ad kimilerine hoş gelmezmiş, varsın gelmesin!”

***

Az sonra oylamadan “Cumhuriyet” çıkıyor…

Hem de oy birliği ile…

Cumhuriyet ilan edildiğinde saat 20.30'u gösteriyor…

Az sonra…

Yine oy birliği ile…

Atatürk, Cumhuriyet’in ilk cumhurbaşkanı seçiliyor…

O sırada…

Gazi Meclis, “Yaşa Mustafa Kemal Paşa” diye çınlıyor…

Ulu Önder, çok sakin…

Kürsüye geliyor, milletvekillerine teşekkür ediyor:

“Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz... Türkiye Cumhuriyeti mutlu, başarılı ve galip olacaktır…”

***

Tam o sırada biri…

Çankaya Köşkü’nün telefonunu çeviriyor…

O kişi…

General İsmail Hakkı Tekçe’dir…

Muhteşem haberi…

Sıcağı sıcağına Atatürk’ün eşi Latife Hanım’a ulaştırıyor…

Latife Hanım, ne teşekkür ediyor ne de sevinç belirtisi gösteriyor…

Hatta…

“Aaaaa, ne yapayım İsmail Hakkı Bey! Reisicumhur olmuşsa ne olmuş? Ne yapayım yani?” diyor…

***

O heyecanlı günleri yorumlayabilmek için…

En önemli soru şu:

“Latife Hanım, Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine neden sevinememişti?”

Evet; İzmirli Latife Hanım dominant bir kadındı…

Ancak…

Gazi Mustafa Kemal’e masallardaki gibi derin bir “aşk” ile bağlıydı…

Gelgelelim…

Cumhuriyet’in kurulmasına ilişkin süreç…

Ulu Önder’i çok yoruyor ve…

Bunu en derinden hisseden de…

O’na herkesten yakın Latife Hanım oluyordu…

Nitekim…

Tarih, Latife Hanım’ı haklı çıkardı…

Cumhuriyet’in ilanından sadece 12 gün sonra…

Üst üste gelen iki kalp krizi…

Henüz 42 yaşındaki Gazi Mustafa Kemal’i neredeyse öldürüyordu…

***

Peki…

İki gün arayla gelen kalp krizleri, neden gizli tutuldu?

Krizlerinin sebebi, Cumhuriyet fikrine karşı çıkanlar hilafet yanlıları mıydı?

Kalbinin teklemesi Atatürk’ün hayatını nasıl etkiledi?

O günlerin hikayesi ilginçtir…

Cumhuriyetimiz’in 99’uncu yaşını kutladığımız şu saatlerde…

Türk halkından gizlenen o kalp krizlerinin hangi şart ve ortamlarda geldiğini bilmekte yarar var…

***

Tarih: 11 Kasım 1923…

Yer: Çankaya Köşkü…

Atatürk, öğle yemeğinde çok sevdiği etsiz kuru fasulye yerken…

Birden göğsünün arka tarafından sol kolunun dirseğine kadar yayılan…

Çok şiddetli bir ağrı hissediyor; terden vücudu sırılsıklam oluyor…

Ağrı o kadar şiddetli geliyor ki; başı masaya düşüyor…

Herkes panik yaşıyor…

Allah’tan, öğle yemeği konukları arasında…

Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam da var…

İlk müdahaleyi o yapıyor; Atatürk, odasına yatırılıyor…

Teşhis kesin; Gazi kalp krizi geçirmiştir…

***

Oysa…

O sırada henüz 42 yaşındaydı…

Üstelik bünyesi sağlam değildi…

Ömrü savaş cephelerinde geçmişti…

Trablusgarp Savaşı’nda gözlerinden rahatsızlanmış…

Birinci Dünya Savaşı’nda böbrekleri iflas etmiş…

Sakarya Savaşı’nda ise attan düşüp kaburga kemiklerini kırmıştı…

Ancak, ilk kez kalp krizi geçiriyordu…

Çünkü…

Cumhuriyet’in ilanı sancılı olmuştu…

İstanbul gazetelerinde sürekli eleştiri yazıları çıkıyor; hilafeti savunanlar dikkati çekiyordu...

Tamam…

Atatürk, Cumhuriyeti ilan etmiş; Cumhurbaşkanı seçilmişti ama…

Yaşananlar sağlığına mal olmuştu…

İlk krizi atlatmıştı ancak bu son olmayacaktı…

***

İki gün sonra...

Tarih: 13 Kasım 1923…

Yer: Yine Çankaya Köşkü...


Atatürk, öğle saatlerinde Köşk’ün bahçesinde yürüyüşe çıkıyor…

Yanında köpeği var…

Bu arada bir fincan kahve istiyor…

Daha kahvesinden ilk yudumu alırken…

Kalbi ikinci kez tekliyor ve , sandalyeden düşüyor…

Doktorunun teşhisi kalp krizi…

Sebebi, o günkü adıyla “Elemi Asabi”

Bugünkü adıyla, çok çalışmaktan kaynaklanan “Stres”

Mutlak dinlenme, kesin perhiz…

İçki yok, kahve yok, sigara yasak…

***

Atatürk’ün kalp krizi geçirmesi gizli tutuluyor…

Ancak böylesi bir olay ne kadar gizli kalabilirdi ki?

Üstelik…

Dedikodu çarkları dönmeye başlamıştı bile…

Cumhuriyet karşıtları…

Anında…

Atatürk’ün ülkeyi yönetemeyecek kadar hasta olduğu…

Dedikodusunu yaymaya başlıyorlar…

Düşünün artık…

O sırada Cumhuriyet daha bir aylık bile değil!

***

Bu da yetmezmiş gibi…

Atatürk’ün durumunun ağır olduğu söylentilerine inanan bazı çevreler…

Ulu Önder’in yerine…

Latife Hanım’ın cumhurbaşkanı olması gerektiği gibi “akıl almaz” bir öneriyi fikren ortaya atıyorlar…

***

Kim bilir?

Belki de Latife Hanım…

Bir ay sonra yaşanacakları hissetmiş…

Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olmasına yeterince sevinememişti…

Bu detay hep kanıtlanmaya muhtaç kaldı…

Latife Hanım, bunu hala “sır” olan hatırlarında dile getirdi mi, o da bilinmiyor…ın

Çünkü…

1975’te vefat edince…

Latife Hanım’ın Ailesi, o defterleri Türk Tarih Kurumu’na verdi…

Kurum, aileyi 1980 yılında çağırdı, “Bunlar birinci elden kaynaklar ama bazı insanlarla ilgili bilgiler var” dedi…

Sonunda ailenin isteğiyle o hatıraların…

30 yıl gizemini korumasına karar verildi…

O hatıralar hala kasada, karanlıkta…

Kimbilir…

Belki böylesi “daha doğru” olmuştur…

***

Bitiriyoruz

Ulu Önder, “Cumhuriyet” için bile bile ölüme koşmuştu!

Bu böyle biline!

En büyük bayram kutlu olsun…

Sonsöz: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır… Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”