GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
19 Mayıs 2022 Perşembe

Çeşme mücadelesinin seyir defteri…

Yaklaşık iki buçuk, üç yıl önce “Çeşme Turizm Projesi” adıyla, Yarımada’nın büyük bölümünü oluşturan hazine arazilerinin satışı gündeme gelmişti.

Bu konu uzun yıllardır faaliyet gösteren İzmir Düşünce Topluluğu’nda tartışma konusu olmuş ve topluluk içindeki Çevre Komisyonu bu konuyla ilgili çalışmaya başlamıştı. Tunç Soyer de topluluğun üyesiydi. Bu sayede İzmir Düşünce Topluluğu önce Seferihisar Belediyesi’nin ve daha sonra da İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tesislerinde toplantılarını sürdüren bir sivil girişimdi.

Çeşme Projesi gündeme gelince bu konu defalarca tartışma konusu oldu ve ardından bir komisyon bazı etkinlikler için çalışmalara başladı. İlk toplantı için Çeşme’den salon arayışı oldu. Etkinlikte moderatör olarak benim adım da olduğu için Çeşme Belediyesi salon vermeyi reddetti.

Arkadaşlardan bazıları protesto edelim ve Çeşme Meydanı’nda toplantıyı yapalım dediler. Buna itiraz ettim ve toplantıyı Urla’ya almayı önerdim. Urla’da Büyükşehir Yerel Hizmetler binası salonunda ilk toplantımızı gerçekleştirdik.

Hukukçular olarak Av. Senih Özay ve Av. Şehrazat Mercan, Şehir Plancıları Odasından Zafer Mutluer ile Çevre Mühendisleri Odasından Helil İnay’ın konuşmacı olarak katıldığı bu toplantıda katılımcıların da destekleri ile itiraz gerekçeleri konuşuldu ve ardından Urla meydanında bir sonuç bildirgesi okundu.

Daha sonra aynı doğrultuda ikinci toplantı Çeşme’de Çeşme Kent Konseyinin çağrısı ile gerçekleşti. Ömer Önal ve Ahmet Güler bu toplantıyı organize etmişlerdi. Bu toplantıda dönemin CHP Genel Başkan Yardımcılarından Orhan Sarıbal oldukça sert ve net mesajlar verdi:

“Hazine arazileri Sarayın malı değildir.”

Ancak CHP, belediye başkanları, İzmir milletvekilleri ve örgütleri düzeyinde bu konuda muhalefet etmekte isteksizdi. Çeşme ve Büyükşehir Belediye Başkanları, Ticaret Odası ev sahipliğinde Turizm Bakanı başkanlığındaki toplantıların katılımcıları arasında yer aldılar. Destek mesajları yayınladılar her toplantı sonrası. İzmir için çok yararlı bir proje türünden. Çeşme Belediye Başkanı bununla yetinmedi, “Bu Projeye Karşı Çıkmak Vatan Hainliğidir” deyiverdi. Ve bu söz tarihe not olarak düşüldü.

İzmir Düşünce Topluluğu görevini tamamlamıştı. Bu defa İzmir Barosunda toplanmaya başladık. Mimar Mühendis Odaları da teknik çalışmalar başlattı. İzmir Barosu, TMMOB, İzmir Tabip Odası ve EGEÇEP ile ekolojist yurttaşların desteği ile dava süreci başlatıldı.

Bilirkişi keşfi gününde ikinci kitlesel eylem Çeşme Adliyesi önünde gerçekleşti. Az önce sayılan örgütlere ek olarak bazı Kent Konseyleri (Konak, Çiğli ve Karaburun aklımda kalanlar) ile Sol Parti, Yeşiller Sol, TKP gibi partiler alanda yer aldı. CHP’nin il ve ilçe yönetimleri bu toplantıya katılmayı uygun bulmadılar o aşamada.

Gün boyu keşif sırasında oda temsilcileri ve avukat arkadaşlar sahada Bakanlık temsilcilerine göre hem bilgi hem etik açıdan çok net üstünlük sağladılar.

Bilirkişi heyeti, mesleki namuslarına uygun bir şekilde ve cesurca, “Bu projede kamu yararı yoktur, bölgede telafisi imkansız zararlar oluşacaktır” şeklinde net bir rapor yazdı.

Böylece ilk raunt, yurtsever çevreci blok tarafından kazanılmış oldu. Bu basit bir kazanç değildi. Mahkeme henüz kararını açıklamadı ama Rapor, iki yıldır ölü taklidi yapan CHP’yi harekete geçirdi. Önce İzmir milletvekillerinden bazıları, “Bu sadece Çeşme’nin değil, İzmir’in felaketi olur” şeklinde açıklamalar yapmaya başladılar. Bazı vekiller ve belediye başkanları halen beklemedeydi.

Ne zaman ki, parti sözcüsü Faik Öztrak da “Karşıyız” şeklinde açıklamalar yapınca, belediye başkanları, vekiller ve parti örgütleri “O zaman biz de karşıyız” demeye başladılar. İşte yurtsever çevreci blokun kazandığı ikinci raunt da bu oldu. Büyükşehir Belediyesi, bazı Odalar ve sendikaların katıldığı İzmir mitinginde gördük ki, iki yıldır ölü taklidi yapan vekiller, belediye başkanları, il ve ilçe örgütleri, bürokratlar hep beraber “Çeşme talanına karşıyız” pankartları ile poz verdiler.

Bu miting, gönüllü değil zorunlu gibi gözükse de, önemliydi. Çünkü iki yıldır sessiz kalan bir parti ve onun aktörleri bundan sonra yerel iktidarlar ve muhalefet partisi, Sarayın partneri olma konusunda biraz daha dikkatli olmak zorunda kalacak…