GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
18 Nisan 2022 Pazartesi

Çeşme Projesi / yağmasına karşı mücadelenin safhaları

Henüz adı konmamıştı. Ama bir hazırlık yapıldığı çok belliydi. Hedefin Yarımada olduğunu seziyorduk ama nasıl bir plan ve yağma düşünüldüğünü bilmiyorduk.

Bundan yaklaşık olarak üç buçuk yıl önceydi. İzmir Düşünce Topluluğu etkinliği kapsamında, Teos Yazarlar Evinde bir etkinlik düzenlemiştik. O dönem sanırım İzmir İl Koordinasyon Kurulu sözcüsüydü, Melih Yalçın arkadaşımız bize konuyla ilgili bir sunum yapmıştı. İstanbul-İzmir otoyol projesi ve Körfez Geçiş projesi hakkında.

Otoyol her ne kadar İstanbul-İzmir ulaşımını kolaylaştırmaya yönelik olsa bile, Körfez Geçiş projesi ile bir bütünlük içinde düşünmek gerektiğini anlatmıştı. Çünkü Körfez Geçiş Projesi, İzmir trafiğine yönelik değildi. Olamazdı. O zaman, olsa olsa bunlar bir bütün olarak İstanbul’u Yarımada’ya bağlamaya yönelik altyapılar olarak tasarlanmıştı.

O toplantıda, aynı zamanda topluluk üyesi ve iddialı Büyükşehir Belediye başkan aday adayı olan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer de vardı. Sunum sonrası, “Büyükşehir Belediye Başkanı olursam, bu saldırılardan İzmir’i ben korurum” demişti.

Nitekim hazırlıkların Çeşme yarımadasındaki geniş hazine arazilerini pazarlamaya yönelik olduğunu daha sonra anladık. Turizm, kalkınma ve hatta istihdam makyajları ile sunulan bu proje, Çeşme ilçe sınırlarını oluşturan alanın yarısından fazlasının satışını öngörüyordu. Oteller, golf sahaları, lüks konutlar ve marinalarıyla elit gettosu niteliği taşıyan bir şehir planlanmıştı.

Orman alanları, SİT alanları, meralar ve kıyıların statüsü değiştirilmiş ve yapılaşmaya uygun hale getirilmişti. Bunun üzerine yine İzmir Düşünce Topluluğu olarak, Meslek Odaları ve İzmir Barosu ile işbirliği içinde Çeşme’de bir toplantı yapmak istedik. Orada salon bulamayınca/verilmeyince bu toplantıyı Urla’da gerçekleştirdik.

Böylece o günden itibaren devam eden kolektif bir mücadelenin startını vermiş olduk. Ardından İzmir Barosu ev sahipliğinde sekiz avukat arkadaşımızın hazırladığı dava dosyası ile hukuki mücadeleyi de başlatmış olduk.

İlk etapta yanımızda İzmir Milletvekili Kani Beko dışında herhangi bir profesyonel politikacı yoktu. Hatta neredeyse iki yıl boyunca hiçbir il ve ilçe başkanı ya da milletvekili konuya değinmedi bile. Davaya da taraf olmadılar.

“Çeşme Projesi, İzmir’in Kanal İstanbul’udur” sloganı yaygın olarak kullanılmaya başlayınca da, Kanal İstanbul’a karşı çıkanlar, Çeşme hazine arazilerinin toptan satışına karşı çıkmakta ikircikli tavrını sürdürüyordu. Bilirkişi Raporu açıklanmadan kısa bir süre önce başta Murat Bakan olmak üzere bir iki milletvekili, “Bu proje Çeşme ve İzmir’i bitirme projesidir” demeye başladılar. Belli ki CHP profesyonel camiası içinde kafalar karışıktı. Vekillerin hepsi aynı görüşte olmadığı gibi belediye başkanları ile de ayrı düşenler oluyordu.

Bilirkişi Raporu çok sağlam gerekçelerle, “Bu projede kamu yararı yoktur ve sürdürülebilirlik ilkelerine kökten aykırıdır” tespitleri ile yayınlandı. Şimdi sıra Mahkemenin, Yürütmeyi Durdurma kararı vermesinde.

Hukuk tanımaz bir iktidar ve onun himayesine alışmış sermaye ve temsilcilerinin, mahkeme kararlarını dinlemediği çok olay yaşadık. Onun için bunca mücadeleyi ve başarıyı popülizme ve egolar savaşına feda etmeden, kararlılıkla kolektif mücadeleyi sürdürmek gerekir.