GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
22 Ekim 2022 Cumartesi

Cahiller cahilliklerinin farkında mı?

Kitapları kim olduğumuzu keşfetmek için okuruz… “Birbirine zarar vermekle güç kazanılmaz. Yalnızca zayıflık kazanılabilir. Düşünceler baskı altına alınarak yok edilemez. Ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir” demiş dün doğum gününü kendi kültür-arkadaş grubumuzda kutladığımız Ursula K. Le Guin, “Mülksüzler” adlı kitabında. (Özgün adı: The Dispossessed Çeviri: Levent Mollamustafaoğlu- Metis Kitap)

Değerli bir arkadaşımın dediği gibi “sadece müthiş bir hikâye değil; abartılı gelebilir ama hayata bakış açınızı etkileyebilecek kadar önemli şeyler söylemiş” Ursula K. Le Guin…

Şu günlerin en sıcak tartışma konularına bile söyleyecek sözü var yazarın: “Düşüncenin doğasında iletilmek vardır: yazılmak, konuşulmak, gerçekleştirilmek. Düşünce çimen gibidir. Işığı arar, kalabalıkları sever, melezlenmek için can atar, üzerine basıldıkça daha iyi büyür”.

Ve devam eder: “Benim kadar ileri gitmek istemeyen hiç kimsenin beni gitmekten alıkoymaya hakkı yoktur. Direniş ve değişim çoğu kez sanatla başlar ve daha da çok bizim sanatımızla, sözcüklerin sanatıyla.”

Belirsizlikleri, bilinmezlikleri sever: “Hayatı mümkün kılan şey sürekli, dayanılmaz belirsizliktir; yani bir süre sonra ne olacağını bilememek” der Ursula K. Le Guin “Yarını bilmiyoruz...İşte bu yüzden hayat güzel”.

Genç yetenekler var, yazar olmak isteyen, bu hayattan geçtiğinden iz kalsın diye kendi cebinden para harcayarak yazdıklarını kitaplaştırmak isteyen, onlara da sözü var elbette: “Mizacınıza sadık olun küçükhanım. Sen evlere, arabalara, akıllı telefonlara, internete filan sahip değilsin. Onlar sana sahip. Yazmak istiyorsan yumuşak toprak gibi olmalısın. Üzerinde onlarca ayak izi olmalı…”

Sesler kitabında da Amerikan gençliğine bakar: “Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. Bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilmeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.”

Bugün de aynı soru sorulabilir: Cahiller cahilliklerinin farkında mı?

***

Çok okunan, geniş kitleleri etkileyen kitapların yazılış öyküleri kadar çevirilerinin perde arkasını da çok merak ederim. “Mülksüzler” çevirisini 1990 yılının Ocak ayında yapan Levent Mollamustafaoğlu 30 sene sonra hikayeyi anlattığında merakla okumuştum:

“Ursula’nın her kitabı kuşkusuz başka ilginçlikler taşır içinde ama bu kitapta beni çeviri açısından zorlayan ama aynı zamanda heyecanlandıran kullandığı dildi (tabii Karanlığın Son Eli'ndeki androjen toplum ve kimliklerinin bir parçası olarak zorunlu bir şekilde cinsiyetsizleşen dilleri daha zorlayıcı olabilir). Shevek ve Takver’in parçası oldukları ama zaman geçtikçe yabancılaştıkları Anarres toplumunda dilde sahiplik iması taşıyan herhangi bir kavram olamıyordu:

Zayıf bebek ayağa kalktı. Yüzü günışığı ve kızgınlıkla parlıyordu. Bezi düşmek üzereydi. “Benim!” dedi yüksek, çınlayan bir sesle. “Benim güneş!"

“Senin değil,” dedi tek gözlü kadın, kesinlik içeren bir yumuşaklıkla. “Hiçbir şey senin değil. Kullanmak için var. Paylaşmak için var. Eğer paylaşmazsan kullanamazsın”.

Kitapta Anarres’in kuruluşuna öncülük eden, ama kendisi bunu göremeyen filozof Odo’nun birçok “özlü sözü” de vardı ve bunları Türkçe’de de aynı etkide yansıtabilmek önemliydi. Birkaçını hatırlayalım:

“Araç amaçtır”

“Gerçek yolculuk geri dönüştür”

“Bütün olmak parça olmaktır”

“Devrim’i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak"

Mülksüzler isminin tam nasıl önerildiğini de hatırlamıyorum ama yanılmıyorsam Bülent Somay’ın önerisiydi. Metis daha önce politik kitaplar basan bir yayıneviydi ama Edebiyat dizisi daha yeni başlamıştı, Mülksüzler bu serinin daha 10. kitabıydı.

Mart 1990’da ilk baskısı çıktığında bu kadar popüler olacağını, 2017 yılında 17. basıma ulaşacağını, daha sonra Ursula K Le Guin’in Turkiye’de popüler olmasını ve tüm kitaplarının yetkin çevirmenlerce çevrilmesini bir anlamda sağlayacağını öngörememiştim doğrusu.

İleri yaşında bile ne kadar parlak bir aklı olduğunu ve politik duruşunu, yaşam hakkındaki görüşlerini ne kadar sağlam bir şekilde ortaya koyduğunu görmek için 2014’te 85 yaşındayken bir üniversitede katıldığı bir soru-cevap seansında görebilirsiniz. Bu söyleşide Mülksüzler’in yazılışıyla ilgili kısa bir bölüm de var.

Yaşamamızı zenginleştiren Le Guin artık yok ama birçok insanın keşfetmeye ancak ömrünün yeteceği kadar çok ürün vermiş olması onu kalıcılaştırıyor ve sonraki kuşaklara da umut ve ilham vermesini sağlıyor kanımca.”

***

Ursula Kroeber Le Guin (1929-2018) Kaliforniya'da doğdu. Babası ünlü antropolog Alfred Kroeber, annesi yazar Theodora Kroeber'dir. Radcliff ve Columbia üniversitelerinde edebiyat eğitimi gördü. 1950'li yıllarda fantastik öyküler ve romanlar yazmaya başladı. 1962'de ilk bilimkurgu öyküsü yayımlandı. 1974 tarihli Mülksüzler'e kadar altı bilimkurgu romanı yazdı. Bu tarihten sonra zaman zaman bilimkurgu öyküleri yazmakla birlikte romanlarında daha ziyade yarı gerçekçi/yarı fantastik temalar işledi.

Kısa hikâye, deneme, şiir, çocuk kitapları ve roman türlerinde eserler veren Le Guin'in aldığı çok sayıda edebiyat ödülü arasında Ulusal Kitap Ödülü, beş kez Hugo ve beş kez Nebula Ödülü, Kafka Ödülü ve PEN/Malamud Ödülü bulunuyor.