GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
29 Haziran 2018 Cuma

CHP’liler…

Seçim öncesinde ve sonrasında ortaya çıkan gelişmeler bir kere daha gösterdi ki CHP; Cumhuriyet’i kuran akıl ve iradenin getirdiği birikim ve değerleri yansıtan bir parti olmaktan çok uzak; 96 yıl hiç yaşanmamış gibi…

Oysa biliyoruz ki CHP, 9 Eylül 1923’te Atatürk’ün öncülüğünde kuruldu ve amblemindeki 6 ok, Cumhuriyet’i yaşatan ilkelerdir.

Gelin görün ki CHP kendisini bile yaşatacak enerjiyi bulmakta zorlanıyor. CHP’nin, sahip olduğu tarihsel misyonun ve siyasal birikimin yarattığı entelijansiya hareketi, seksenden sonra yitip gitti. Geriye, ezberin tekrarından ibaret sözler kaldı.

Evet, seksen darbesi CHP’ni üzerinden silindir gibi geçti ve bir türlü toparlanamıyor; ama Türkiye’nin de kaybedecek zamanı kalmadı…

24 Haziran seçimlerinin hemen ertesi günü, yeni yönetim sisteminden yeni rejim inşasına uzanan kritik sürecin orta yerinde, Cumhurbaşkanı olamayan İnce’nin, bari CHP’nin başına geçeyim de oylarım zebil olmasın, anlamına gelebilecek bir çıkış yapmasıyla CHP’de ortalık karıştı.

CHP’nin ulusalcı kanadı ve beklentileri karşılıksız kalanlar, değişim için ayaklandı; “Kılıçdaroğlu gitsin!.. İnce gelsin!..” sesleri yükseldi. İşin tuhaf tarafı, kimi AKP yöneticileri ve havuz medyasından gazeteciler de birer gizli CHP’li gibi, anında bu itiraz kervanına katıldı.

Kılıçdaroğlu’nun itirazları ciddiye almadığını gören parti içi muhalefet şimdilik vites düşürmüş gibi…

Kim gelir kim gider bilemem ama bir yurttaş olarak benim beklentim; “Bu topraklarda bir arada yaşamanın gereği” üzerine konuşma imkânı sağlayan geniş bir düşünce ve tartışma platformu oluşturulmasıdır. Ülkede olan biteni anlamak ve geleceği konuşmak bir zarurettir; eğer yeni bir toplumsal mutabakat oluşturmaya niyetimiz varsa...

Baykal gider Kılıçdaroğlu gelir, Kılıçdaroğlu gider İnce gelir ama sorun bitmez; çünkü sorun yapısal…

Dahası yaşanan kapitalist sistem krizinde, CHP nerede duruyor belli değil. Örgütler fan kulüp gibi, binlerce grup ve önlerine düşmüş lidercikler… Birkaç slogan ve düşünce kırıntısıyla siyaset yapıyorlar. Ülkeyi geleceğe taşıyacak akıl ve bilgiden özenle uzak duruyorlar.

Aydınlanma devrimini savunuyorlar desem, “kişinin ergin olmama durumunu aşması” olarak anlaşılan aydınlanma ile sürüler halinde bir kurtarıcı peşinden gitmek arasında bir ilişki yok.

Sosyal demokrasi desem, orada da lider sultası olmaz; sosyal demokrat partilerde kadrolar vardır.

Düşüncenin, fikrin değil de liderin peşinden gitmeyi tercih eden insanların örgütlendiği siyasal hareketten aydınlanmacı, sosyal demokrat diye söz etmek bana tuhaf ve gerçek dışı görünüyor.

CHP örgütlerinde elbet de nitelikli insanlar var ve durumun farkındalar… Ama örgütler üzerinde bir etkileri olduğunu düşünmüyorum; daha ziyade kenardan bakıyorlar.

CHP’den toplumun beklentisi; post kavgasını bırakıp, toplumun peşinden gideceği yeni bir hikâye yazmasıdır. Seküler toplum, CHP’nin değişime karşılık gelen programı oluştururarak, küresel düzende ülke yararını nasıl savunacağını yeni bir dille yeniden söylemesini sabırla bekliyor.

Ya büyük değişim gerçekleşecek ya düşüş sürecek.

Kimlerin hangi koltuklara oturduğu; bir sosyal demokratın, bir modern Cumhuriyet yurttaşının asıl meselesi değildir. O koltuklarda oturanların ne söylediğine bakar, çağdaş uygarlığın insanı.

“Muasır medeniyet” demenin getirdiği böyle bir zorunluluk var; “Kim söylemiş” diye değil, “ne söylemiş” diye sormak gerekiyor.

Başındaki efendiyi değiştirerek solcu, ilerici,  demokrat falan olunmuyor. Kaldı ki CHP bir sistem partisidir. Asıl görevi, dünya nimetlerinden alacağımız payı büyütmenin yollarını açmaktır.

Demokrat olduğunu söylemekle, demokraside temsil, katılımcılık ve çoğulculuk ilkeleri hayat bulmuyor, sosyal adalet gerçekleşmiyor.

Bunlar daha ziyade ülkenin sosyoekonomik koşullarının yarattığı imkânlarla ilgili...

Atatürkçü, Aydınlanmacı, ulusalcı veya sosyal demokrat olduğunu söyleyen CHP’liler, bu olduklarının gereğini yerine getirmek için çaba harcamalı… Yoksa iktidar olamamanın baskısı altında, birbirlerini fena halde yıpratmaya devam edecekler.

Hazin ama gerçek, seksen darbesiyle başlayan vasatlaşma sürüyor ve toplumun bütün katmanlarına sirayet etmiş bulunuyor.

Bu yetmiyormuş gibi, ikibinli yıllardan itibaren, vasatlaşma sürecine bir de İslamlaştırma siyaseti eklemlendi. Öyle ki CHP bile Allah’ın izniyle seçim kazanmayı bekliyor...

Vasatların siyasal hayata egemen olduğu koşullarda; CHP’liler husumet ekiyor, kavga biçiyor…

Hâlbuki yurttaşlar, sosyal demokrasinin olmazsa olmazı sağ ve sol kanatların oluşmasını bekliyor.