GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
19 Ocak 2018 Cuma

CHP’de değişimin düşündürdükleri

CHP’de solun yükselişiyle gelen ve çok ses getireceğe benzeyen değişim, taşları yerinden oynatacak gibi. Şaka değil, karşısında, İslamcılardan, milliyetçilerden, ulusalcılardan oluşan bir cephe var.  

Batı ve İstanbul burjuvazisi bu değişimin ne kadar yanında veya içindedir bilemem ama karşısında olmadığı muhakkak.

Görünen o ki Doğu-Batı ekseninde ortaya çıkan gerilimin garp cephesi de hareketleniyor.

CHP’nin HDP ile birlikte seküler alanı koruma ihtimali, Canan Kaftancıoğlu’nun il başkanı olmasıyla enikonu güçlenince, yerli/milli cephe çok tedirgin oldu ve top yekûn saldırıya geçti. Erdoğan başı çekiyor, ardından da Bahçeli ve diğerleri geliyor. Gören de ABD’ye yüklendiklerini zannedecek.

Yanı sıra, ulusalcı cenahtan, “hain” suçlamaları ve “askeriz” meydan okumaları yükselmeye başladı.

Bu vesileyle görüldü ki CHP’de işler karışacak.

CHP’ye yöneltilen eleştiri ve suçlamalar iki noktada yoğunlaşıyor; teröristlerle işbirliği yapmak ve yönetimde Marksistlerin, Leninistlerin ağırlık kazanması… Seksenlerin Kenan Evren kafası…

Yerli/milli cenahın anlamadığı şudur; Bugün CHP’de siyaset yapan insanların çoğu Marks’ın rahle-i tedrisinden geçmiştir. Ve bu bir kusur değil, kalitedir. Marks’ı anlayacak kadar iyi eğitimli çok fazla insan yok bu memlekette. Kapital’de değer problemi ve yabancılaşma üzerine yazdıkları halen uluslararası sisteme yol gösteriyor.

“CHP’liler kimseyi bulamazsa gölgesiyle kavga eder.” Maalesef bu kanaat yaygındır. Ve bütün CHP’liler değilse de hatırı sayılır sayıda CHP’li bu yargıyı doğrularcasına hareket ediyor.

Herkesin birbirine “hain” dediği bu siyasal ortam, her şeyden önce, siyasi olgunluğa ulaşmak için daha çok yol almamız gerektiğini düşündürüyor. Birine “hain” demek bu kadar kolay olmamalı.

Batı’nın yüzyıl önce ulaştığı siyasi olgunluğa, yüzyılın sonunda umarım bizim toplumumuz da ulaşır.

Bir de şu asker olmak meselesi var…

“Mustafa Kemal’in askeriyim” diyen kişi, bir anlamda, Aydınlanma devriminden hiç nasibini almadığını itiraf etmiş oluyor. Düşüncenin yerine askeri disipline dayalı itaati koymak, ne demek! O Mustafa Kemal ki sırtından üniformasını çıkarıp kurdu Cumhuriyet’i.

Siyasal alanda asker olmanın anlamı nedir?

“Düşünme, konuşma, tartışma, emre itaat et!” Bu talimatları yerine getirmek, asker olmanın gereğidir. Her şey onun adına düşünülmüştür. Ondan istenen sadece söylenenleri yapmasıdır.

Oysa Aydınlanma düşüncesi ve modernitenin getirdikleri sosyal ve siyasal alanı oluştururken, kişiden istenen, düşünmesi, konuşması, tartışması, itiraz etmesidir.

Tabii ki efendilerin çok işine geliyor siyasal alanda böylesi askeri ilişkiler. Örgütün tepesine elinde “Nutuk” kurulup, kitabı sallaya sallaya, milyonlarca parti askerine Atatürk adına talimat yağdırmak... Sadece ayaklarıyla değil, beyniyle de “rap rap” diyen çömezleri çok seviyorlar.

 

Cumhuriyet devrimi, kendi aklıyla düşünen insanı yetiştirmenin önünü açtı, kimsenin kulu, askeri falan olmamayı öğretti, düşünmenin yöntemini ve soru sormayı öğretti.

Cumhuriyet’in yetiştirdiği kuşaklar her boydan muktedirin kafasına bu gerçeği soktuğu gün, ülkenin kurtuluş yolları açılacaktır.

Türkiye’nin Cumhuriyet devrimini ve seküler toplumu savunmak için CHP’ye ihtiyacı var. Bu bir gerçek. Fakat Cumhuriyet savunmasını, ülkeyi fabrika ayarlarına döndürmek, tarihin akışını tersine çevirmek gibi saçmalıkların üstüne inşa etmek, olacak şey değil.

Cumhuriyet’in savunma hattında, eşitlikçi demokrasi, insan haklarına dayalı devlet, özgürlükler ve gelir dağılımında adalet olmalı.

Sanayi devrimi, Aydınlanma düşüncesi ve Kartezyen bilim, sanayi toplumunun yaşam ve düşünce biçimini oluşturdu.

Günümüzde, bilişim devrimini, yatay toplumu, belirsizin bilimini konuşuyoruz. Yeni hayat ufukta…

Ancak, Cumhuriyet devrimini yok saymak kimsenin haddi değil. Yok sayanların halini görüyoruz.

Mesele, Cumhuriyet devrimi ve Aydınlanma düşüncesinin ülkeyi getirdiği yerden itibaren, yeni Dünya düzeninde Türkiye’nin yerini ve ihtiyaçlarını konuşmak, değişimi yakalamaktır.

Tıpkı Atatürk’ün yaptığı gibi…