GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
22 Temmuz 2021 Perşembe

Bodrum’u dolduran milyonlara küçük bir öneri

Çeşme ve Alaçatı’yı dolduranlara bir önerim yok ama Bodrum için şu önerimi dile getireyim dedim. Bizde sayıları pek azdır ama ülkenin sanatına, kültürüne, bilimine adanmış yaşamlar için de müzeler açılabilir… Bir ülkenin kültürel değerlerinin oluşmasında önemli katkıları olmuş insanlara, bilim adamlarına, sanatçılarına saygı duruşudur bu müzeler. Ne yazık ki ülkemizde çok az ‘insana adanmış’ müze vardır.

Hem besteci, hem icracı olarak ülkemizde ‘Sanat Güneşi’ unvanını layıkıyla taşıyan bir sanatçının müzesinden; Zeki Müren’in Bodrum’daki müzesinden söz edebilmek için yaptım bu girizgahı. Kuşkusuz en az onun kadar değerli pek çok isim var sanat ve müzik dünyamızda; Münir Nurettin’den Selahattin Pınar’a, Sadettin Kaynak’a. Cevdet Çağla, Melahat Pars, Yorgo Bacanos, Tatyos Efendi, Yesari Asım Arsoy’a… Birçok kıymetli bestekârımızın bırakın müzeyi, kendi özel imzalarını taşıyan notaları bile bugün elimizde yok, ne yazık ki… Olanlar da, antikacıların uyanıklığından kurtulup elimize ulaşanlar...  

Bodrum’da uzun yıllar yaşamış olduğu evi (ve tüm mal varlığını) Mehmetçik Vakfı’na bağışlayınca, Vakıf da Kültür Bakanlığı’na devretmiş ve ev bir müze haline getirilmiş. Zeki Müren ile gazeteci olarak söyleşi yapabilmiş şanslı kuşaktanız bizler… TRT İzmir stüdyolarında son nefesini verdiği gün de koşarak ulaşmıştık Kültürpark’a… Henüz Gazetecilik Mektebinde öğrenciyken Bayram Özel Programı için TRT’de yapılan çekimlerde dört gün stajyer öğrenci olarak yanı başındaydık… O günlerde çekilen fotoğraflar acaba kimdedir?

Önce, evin beyaz badanalı dış duvarında, sanatçının kendi el yazısı ile “Sevgilerimle, Zeki Müren…” sözleri çekti dikkatimizi…  Müze-evin bahçesine girince, misafirleri sanatçının heykeli karşılıyor. Rahmetli Heykeltıraş Tankut Öktem tarafından yapılmış; bronz görünümlü, fiberglas ve 3.5 metre boyundaki (ne yazık ki başarısız) heykel… Bahçedeki yaseminler mis gibi kokuyor; “Bir Demet Yasemen” şarkısını anımsatırcasına… Adeta köpürmüş begonviller ise, içeride karşılaşacağınız renkli hayatı müjdeliyor. Müzede sanatçının mobilyaları, sahne kostümleri, özel eşyaları, hayran mektupları, diplomaları, fotoğrafları, gramofonu, taş plakları, kendi yaptığı desen çalışmaları ve ondan kalan daha pek çok şey sergileniyor.

Müren’in son yıllarını geçirdiği iki katlı evine, dar ve taştan yapılmış bir merdivenle giriliyor. Merdivenlerin bitimindeki mutfak duvarına Müren ile ilgili basında çıkan haberler derlenerek asılmış. İçeriği zengin, ama düzenlemesi pek kötü ve acemice bir kolaj olmuş. Bu çalışmada, sanatçının ilk altın plak ödülünü aldığında çıkan haberden tutun da, ölümüne kadar bir yaşam dökümü çıkarılmış adeta… Neler yok ki?.. Sahne kıyafetleriyle çekilmiş fotoğraflar, filmlerinden sahneler, plak kapakları…

Sanatçının İstanbul’daki evinden pirinç koltuk takımlarını, ödüllerini, taş plaklarını, ev bisikletini, sahne kostümlerini de getirmişler. Ancak eşyalarının çoğu birbiriyle uyumsuz ve özensiz bir biçimde sergilenmiş. Örneğin, alt kattaki oturma odasında bulunan sedir tarzındaki sade eşyaların yanına, İstanbul’dan getirilen altın varaklı-oymalı koltuklar da sıkıştırılmış.  Müzeyi gezerken, ister istemez hüzünleniyorsunuz. Bu kadar kıymetli ve sevilen bir isim, bu kadar renkli bir hayat, zengin malzeme…

En güzel şey müze-evi gezerken dinlediğiniz şarkılar… Zeki Müren’in o büyülü sesinden o cânım şarkıları dinleyerek evi dolaşmak çok keyifli… “Kimsesizler kimsesiziyim/ Kimsesizim/ Yalnızların yalnızıyım/ Yalnızım/ Aşksızların aşkıyım/ Âşıkım/ İsmim Mesut, soyadım Bahtiyar/ Mesut Bahtiyar’dan Şarkılar dinlediniz...” diyor fondaki ses ve siz gözyaşlarınızı zor tutuyorsunuz… Üst kattaki odalardan birinde ise, camlı dolapların (vitrinlerin) içinde sergilenen neredeyse hepsi kendi tasarımı şahâne sahne kostümleri çıkıyor karşınıza… Aklınıza fuar gazinoları, kadın matineleri ve daha pek çok şey geliyor.  

Zeki Müren, evinde bütün zamanını sedirlerle döşeli alt kattaki oturma odasında geçirirmiş. Odanın sağ köşesindeki sedire oturur, sırtını duvara yaslar, ayaklarını da uzatıp saatlerce otururmuş. Çoğu zaman kitabını okur, bazen de hiçbir şey yapmadan öylece bakarmış. Sanatçının sırtını yasladığı o duvar, şimdi sanatçının resimleriyle bezeli. Odanın ortasındaki bakır tepside ve şöminenin önündeki minderlerin üstünde, son okuduğu birkaç kitap duruyor.   Oturma odasının yanında özel mobilyaları ile yatak odası yer alıyor. Makyaj malzemeleri, terlikleri, sabahlığı görülmeye değer…

“Zeki Müren Desen Sergisi’nden” yazılı bir diğer odanın duvarlarını da Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olan sanatçının desen çalışmaları süslüyor. Sanatçının 21-30 Ocak 1953 tarihinde açtığı desen sergisinden çalışmalar… Tabloların renkleri ve desenleri oldukça zarif bir zevki yansıtıyor; ama isimleri çok daha anlamlı: “Çayırgözü”, “Perdeler Sırdaştır”, “Aşkımı Çorak Bırakma”, “Gönderdiğin Çiçekler”... Odada ayrıca sanatçıya ait o kadar çok şey var ki... İstanbul’daki evinden getirilen ve hâlâ çalışan gramofonu, ayrı ayrı camekânlar içinde sergilenen kendisine ait 45’likleri ve taş plakları, “Altın Plak” ödülünü kazandığında çektirdiği fotoğrafları, Türkiye’den ve Avrupa’dan hayran mektupları, sahneye ilk çıktığında giydiği kostümü, makyaj malzemeleri, kolonyaları, tıraş takımları, tansiyon aleti, gözlükleri...

Desen çalışmalarının ve sanatçıya ait birçok özel eşyanın sergilendiği bu odanın ortasında, Müren’in sanat yaşamı boyunca gazetelerden, dergilerden, yarışmalardan ve çeşitli kurumlardan aldığı ödül ve plaketler göze çarpıyor. Alt katta, salonun sol tarafında yer alan küçük oda ise sanatçının sağlığında misafir odası olarak kullanılıyormuş. Şimdi sadece bir yatağın bulunduğu bu odada sergilenen en özel ve en değerli şey, Zeki Müren’in bebeklik beşiği… Kenarları nakışlı, tahtadan yapılmış bu beşik, odanın bir köşesinde, içinde sanatçının okuduğu kitaplarla birlikte sergileniyor.

O’nun ‘Türk Sanat Müziği’ne kazandırdıkları her zaman tartışıldı. Büyük Larousse’ta sanatçı için şunlar yazıyor: “Yaklaşık 40 yıl boyunca parlak ününü korumayı başardı. Diksiyona verdiği büyük önemle ‘alaturka’cıların çok büyük bölümünü etkiledi. ‘Alaturka’ya, tango şarkılarının üslubunu ve sahne disiplinini getirdi.” Zeki Müren, Türk Sanat Müziğini en iyi ‘icra etmiş’, yani yorumlamış-okumuş sayılı insanlardan biridir. Türk halkının da çok sevdiği bir sanatçıdır. Dahası, sahne kostümleri konusunda gerçek anlamda çığır açmıştır. Adına bir müze açılmış olması da hoş bir şeydir; ama biraz daha özenli olunamaz mı diye de insanın aklından geçiyor.

Bodrum’a yolunuz düşerse, bu müzeyi gezip görmenizi öneririm, isterim. Her şeye rağmen, evet belki biraz hüzünlenerek, ama yine de keyifle dolaşacağınızdan eminim.