GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
20 Ağustos 2021 Cuma

Bodrum hakimi neden astı kendini?

Akıbeti meçhul sevda masalların sonu…

Asla…

“Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine!” diye bitmez…

Acı vardır…

Gözyaşı vardır…

Ama…

Sonunu belirlemek…

Devlet sırrı(!) gibidir…

İz sürerseniz, çözersiniz…

İzleri karıştırırsanız…

Hayatınız…

O Sevda Masalı’nın sonunu merak etmekle geçer…

Birden fazla “gerçeği” olan…

Ve dahi…

Asla unutulmayan yaşanmış bir hazin aşk hikayesini…

Okumaya hazır mısınız?

***

Çok eski, çok şaşırtıcı, çok ağlatan…

Bir hazin olayın kahramanıdır, Mefharet Tüzün

Ege’nin kızı, aslında…

Taaa, 115 yıl önce (1906) Kütahya Tavşanlı’da açmış gözlerini…

Bu “kadere dur demesini bilmeyen” dünyaya…

***
Cumhuriyet ilan edildiğinde, 17 yaşındaydı…

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’den mezun oldu…

Güzeller güzeli Mefharet…

Artık Türkiye’nin ilk kadın hakimlerinden biriydi…

Kütahya Tavşanlı, ilk görev yeri oldu…

Doğduğu topraklara tayini çıkmıştı…

Ünü ve güzelliği, dağları, ovaları aştı…

Kültürlüydü, adalet timsaliydi ve…

Erkekler O’na büyük saygı duyuyordu…

Hiç evlenmedi, hep yalnız yaşadı…

45 yaşını geride bırakırken…

O’nu anlayan, seven bir erkek çıktı karşısına…

Gözü hiçbir şey görmüyordu…

Sözlendi…

O yıl (1951) Muğla’nın Bodrum İlçesi için valizini topladı…

Üç yıl içinde…

Öylesine “İş bilenin kılıç kuşananın!” görüntüsü sergiledi ki…

Üç ay geçmedi, Bodrumlular’ın da kalbini fethetti…

Karar verirken, bi’an bile tereddüt etmiyor…

Sözünü dudaktan, gözünü budaktan esirgemiyordu…

Bir kadın hakim olarak…

At sırtında keşiflere gidiyor, adaletin yerine gelmesi için uğraşıyordu…

Bodrumlular, O’dan söz ederken…

“Erkek gibi…” diyerek, adeta masallaştırıyorlardı…

***

Her kadının kalbinde…

Buram buram “romantizm” kokan bir odacık vardır…

Yaşı kaç olursa olsun…

Bu hakim Mefharet Hanım için de geçerli…

Öyle bir an geliyor ki, çooook uzaklara dalıyor…

Daldığı yerde üzüm buğusu gözleri nemleniyordu…

Belli ki…

Çelik gibi duygularına söz geçiremediği bi’şiler vardı…

Vefat eden nişanlısının ardından…

Hayata küsmesi gibi, mesela!

***

Neyse, gidelim o günlere…

Hakim Mefharet Hanım…

Çabuk alışır Bodrum’daki yaşama…

Hep anlatırlar…

Yerel halkın yaşlı kadınlarıyla oturur Kur’an okurmuş...

Vedat Türkali…

“Mavi Karanlık” eserinde…

O güzeller güzeli Bodrum Hakimi için…

Yol’un başını ve sonunu ne güzel anlatmış:

“Yaşadığın ülkenin dramını yüklenmiş kadıncağız... Özgürsün demişler, eşitsin erkeklerle… Kadınlar için 12 ay karanlık günlerinde Bodrum… Dolanıp duruyor erkek tilkiler… Doktoru, eczacısı, savcısı, bezirganı... Ha’di özgür ol bakalım...(...) Tek başına oturup neyi bekler bir kadın? Yargıç da olsa... Yağmur saldırmış, karanlık saldırmış…”

***

Sonra günlerden bi’gün…

Tarih kaydetmiş o günü…

16 Mayıs 1954…

Harika bir gece…

Yakamozlar aydınlatıyor Bodum’un sahillerini…

Hakim Mefharet Hanım…

Dört ay olmuş, sevdiği adamı (nişanlısı) kaybedeli…

Mesai arkadaşlarına bir jest yapıyor…

Konser vermek için Milas'a gelen…

Bestekar Zeki Duygulu'nun konserine götürüyor…

Şahane bi’gece…

Şarkılar birlikte söyleniyor…

Mefharet Hanım ise…

Sadece duygulu şarkılara eşlik ediyor…

Üstelik, çoğu kez dalıp dalıp giden gözleri dolarak…

Konserin ortalarına doğru…

Zeki Duygulu, bir fantezi şarkı seslendiriyor…

Sözleri şöyle:

“Uslu dur kadınım çıldırtma beni… / Ben artık bildiğin o ten değilim… /

Bir başka yağmurla ıslak mendilim… / Yeter artık ağlatma beni… / Uslu dur kadınım çıldırtma beni… / Dökülmüş yaprağım, sararmış güzüm… / Çiğli kirpiklerle yaşlıdır gözüm… / Bu gurbet ellerde ben bir öksüzüm… Yeter artık ağlatma beni… / Uslu dur kadınım çıldırtma beni…

Şarkının bitince…

Bodrum Hakimi, birden ayağa kalkıp, sanatçıya sesleniyor:

“Zeki bey bu şarkıyı tekrar söyler misiniz?”

Zeki Duygulu bu isteği kırmayıp eseri tekrar seslendiriyor…

Ve…

İşte o şarkıyı bir daha…

Başka hiç bir yerde…

Söylememeye yemin ediyor; o yeminini de tutuyor…

***

O gece bitiminde herkes Bodrum’a geri dönüyor…

Sabah oluyor…

Günün tarihi artık 17 Mayıs’tır…

Bodrum’un hakimi Mefharet Hanım Adliye’ye gelmez…

Mesai arkadaşları…

Hakime Hanım’ın evine gider…

O da ne?

Kapı kilitli değildir…

Kapıyı itip, içeriye ilk adımı attıklarında ise…

Şoke olurlar…

Hakime Hanım salonun ortasına kendini asmıştır!

***

Dosyasına “Sebebi anlaşılmayan intihar” yazdılar…

***

Bodrum Hakimi Mefharet Hanım’ın…

Neden canına kıydığı…

67 yıldır hala “sır”!

Sayısız rivayet var…

Ama yakıştırmak o kadar zor ki…

Bodrum gibi bir kent…

Sırlarıyla bu hayat veda eden Hakime Hanım için…

Eşsiz bir türkü yaktı…

İçli, acılı ve asla unutulacak gibi değil…

İnanır mısınız?

O türküyü karşı Yunan adalarında bile hala çalıyorlar…

Sözleri, öyle içten öyle yürekten ki:

“Bodrumlular erken biçer ekini,

Feleğe kurban mı gittin Bodrum hakimi?

Nasıl astın Mefharet hanım ipe de kendini?

Altın makas gümüş bıçak ile doğradılar tenini…

Şu Bodrum’un dağlarında ceylanlar dolaşır,

Kara haber Mefharet Hanım pek tez ulaşır…

Hakim Hanım’ın memleketi Kütahya Tavşan,

Hakim Hanım sen eyledin bizleri perişan…”

***

Sır dedik, alın yazısının emrettiğine ama…

Yine de…

Merak ediyor insan…

Neden canına kıyar dünyalar güzeli bir kadın hakim?

***

O günlerin Bodrumu’nda yaşayan cin beyinler…

Hakime Hanım için…

Akıllarına ne eserse onu koydular masanın üstüne…

Bu hayattan veda konusunda…

Ne senaryolar ürettiler bi’bilseniz…

Mesela, dediler ki:

“Dört ay önce nişanlısını kaybetti; ilk kez bu kadar çok sevmişti; dayanamadı o acıya kıyıverdi canına…

Mesela, dediler ki:

“Hakim Mefharet Tüzün, kalemini kırmış; bir gence ölüm cezası vermiş... Bunun üzerine delikanlının ağabeyi O’nu kaçırıp Turgutreis’in karşısındaki Çatal Adası’nda tecavüz etmiş... Mefharet Hanım, gururuna yedirememiş… “Bu lekeyle yaşayamam!” diyerek, Bodrum’a dönüşte kendi eliyle hayatına son vermiş…”

Mesela, dediler ki:

“Hakime Hanım, gizli gizli Bodrum eşrafından yakışıklı, yiğit birini sevmiş… Ancak, işlediği ağır suçlar nedeniyle o genci cezalandırmak zorundaymış… En büyük zorluklar karşısında bile eğilmeyen başı sonunda bu aşka yenik düşmüş…  Ya sevdiği adama cezalandıracakmış ya da… İkinci yolu seçmiş Mefharet Hanım...

***

Mesela, dediler ki:

“Aslında, Hakime Hanım, bir savcıyı sevdi… Aşkı karşılıksız değildi ancak birleşmeleri de mümkün değildi… O savcı evli miydi ya da önce evlilik vaadettiği Mefaret Hanım’ı sonra terk mi etti, bunu kimseler bilmiyor… Ancak, bu iddia düşük ihtimal… Çünkü o günlerin Bodrum ahalisi pek sevdikleri Hakim Mefharet Hanım’a böyle gayrimeşru bir ilişkiyi yakıştırmak istememişler ve hep susmuşlar… Bugün bile…”

***

Mesela, dediler ki…

Görev yaptığı yerlerde hep tefecilerin üzerine giderdi… Bodrum’da da öyle yaptı… Bazı kişilerin ayağına bastı… Sonunda Hakim Hanım’ı boğdurttular… Sonra da, cebine intihar mektubu koyup kendini astı süsü verdiler…

***

Türküyü yakanı merak ediyorsunuz, di’mi?

Mumcular’ın çiftlik köyünden, “çelik” lakaplı Mustafa Bacaksız...

Sonra Nazmi Yüksel plağa okumuş…

Bu hikaye acıklı ama…

Gülümseten bi’ayrıntı var; mesela…

Mustafa Bacaksız ’ın başı…

Bu türkü yüzünden az kalsın derde giriyormuş...

Bi’gün Bodrum Adliyesi’nden çağırmışlar; hakim sormuş:

“Sen kim oluyorsun da devletin hakimine türkü besteliyorsun? Mefharet Hanım’a yaktığın türkü herkesin dilinde!”

N’apsın Bacaksız?

Kafayı çalıştırmış ve şöyle demiş:

“Hakim bey, elini kaldır sana da türkü yakayım!”

Bu acıklı hikayeyi sinemaya aktaran Türkan Şoray…

45 yıl önce…

“Bodrum Hakimi”nde Mefharet Hanım’ı canlandıran da o zaten…

Taçsız Kraliçe’nin…

Yönetmenlik koltuğunda oturduğu dört filmden biri budur…

Sevdiği adam da, gencecik ağa oğlu Kadir İnanır…

Senaryo Safa Önal’ın kaleminden çıkmıştı…

Filmin müziklerinde Cahit Berkay’ın imzası vardı…

***

Bitiriyoruz…

Filmlere konu olmuş…

Acıklı mı acıklı…

Ancaaak…

70 yıldır unutulmamış…

Dünya Güzeli bir Hakime Hanım”ın…

Neden canına kıydığı hala sır!

Neden?

Aşk yüzünden…

“Ah, aşk… Sen nelere kadirsin…” demeden önce…

“Bodrum Hakimi” türküsünü…

Tolga Çandar’ın sesinden…

Dinlemenizi dilerim…

YouTube’da mevcut…

Makam, mevki, para, zenginlik; her şey boş…

Amma velakin…

Aşk çok büyük…

Ve hep öyle kalacak…

Nokta…

Özel not: Artık kızına “Mefharet” adı koyan yok… Zaten 85 milyon arasında topu topu 560 tane kalmış… Sadece İstanbul’da 94 tanecik(!) var… Anlamını merak ettiniz di’mi? “Övünmek ve iftihar etmek”…

Sonsöz: “Beni yak, kendini yak, her şeyi yak…  / Bir kıvılcım yeter, ben hazırım bak… / Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk! / Sezen Aksu – Sanatçı…”