GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
16 Aralık 2020 Çarşamba

Bir ’zanaat’ son nefesini veriyor!

“Çek bi’kuru… Yanına az pilav; cacığı unutmayalım…”

İştahları açan bu sesleniş biçimini…

Lokantalardan başka yerde duyamazsanız…

Şimdi…

Hiç duyamıyorsunuz…

Çünkü…

Lokantalar tarihe karışıyor…

Direnenler var tek, tük ama…

Aslında…

Onlar da “bitik”

***

Neden?

Sadece Allah’ın belası Korona yüzünden…

***

Şakası yok…

İzmir’den iki rakam vereyim…

Geçen yıl (2019) lokantacılığı bırakan esnaf sayısı “239”

Bu yıl (2020)…

Sadece dokuz ayda…

Lokantasının kapısına kilit vurup…

Baba yadigarı zanaata “elveda” diyen esnaf sayısı “723”

Geçen Mart’ın ortasından itibaren…

Salgın korkusu…

Sizi, bizi, hepimizi lokantadan uzaklaştırdı…

Ekmek kapısını…

Başka yerde arayan lokantacı esnafının boğazındaki ilmik…

Her geçen gün biraz daha…

Nefesleri kesmeye devam ediyor…

***

Taaa, çocukluğunuzdan beri…

Hatırlayacaksınız…

Zanaatını sergilediği her meslek kolunda…

Özellikle de karnınızı bi’güzel doyurduğunuz lokantaların…

Görünün bi’duvarında “fiyat listesi” vardı…

Şimdi görebiliyor musunuz?

Neden, diye sorması lazım Devlet Baba’nın…

***

Bilenler bilir…

Zanaat, sermayeden çok nitelikli emeğe dayalı…

Öğrenimin yanı sıra…

El becerisi ve ustalık gerektiren meslek demektir…

Pandemi nedeniyle…

Ardı ardına kapıya kilit vuran lokantaları gördükçe…

Korkum şu…

Çok yakında değil, “pek yakında” bile…

Ağızlara layık “El basan tava” yapan ustayı bile bulamayacağız...

Çünkü…

El basan tava yapabilen usta kalmayacak (!)

***

Lokantacılar Federasyonu Başkanı Aykut Yenice’ye sordum:

Ekmek teknesinin kapısına ağlaya ağlaya kilit vuran…

Sakız gibi bembeyaz önlüğünü çıkarıp…

Bu zanaattan vazgeçen lezzet profesörleri ne yapıyor?

Cevap üç haneli…

Ya eve kapanıyor…
Ya yemek fabrikalarında iş arıyor…

Ya da otoparkçılık yapıyor…

Çünkü, eve ekmek götürmek zorunda…

***

Peki, bu zanaatı Türkiye’de kaç kişi yapıyor?

Patron’dan komisine…

En az 600 bin kişi…

Her birinin en az dört kişiye baktığını farz edelim…

Al sana 2.5 milyonluk kocaman, acıklı bir aile tablosu…

***

Şu gidişata bakar mısınız?

Birinci Dünya Savaşı’nda, İstanbul’un İşgali’nde, Kurtuluş Savaşı’nda, İkinci Dünya Savaşı’nda, doğal afetlerde…

Hatta “kıtlıkta” dahi…

Bir gün olsun kapanmayan…

İstanbul’un asırlık “Tarihi Sultanahmet Köftecisi” bile…

Pandemi nedeniyle geçtiğimiz aylarda bi’süre kepenk indirmiş…

Sonra yine hizmete devam etmişti…

Şimdi yine kepenkleri inik; sadece paket servisi yapıyor…

***

Devlet Baba, son derece kararlı…

Bu ayın başından beri…

Lokantalarda servis açılmıyor…

Yemekler pişecek…

Siz telefonla isteyeceksiniz…

Kapınıza gelecek…

Nereye kadar, o da belli değil…

Belki, diyorum…

Sanayi sitelerinde dükkanı olan lokantacı çökmez ama…

Ne kadar ayakta kalabilir?

***

Bitiriyoruz…

Her mesleğin erbabı olabiliyorsunuz ama…

Bir usta el vermez ise…

Kolay kolay

Zanaatkar olamıyorsunuz…

Ne asırlık zanaatlarımız tarihe karışarak, silinip gitsin…

Ne de…

Çok zor yetişen zanaatkarlarımızı kaybedelim…

Bir orta yol bulmak şart…

Nokta…

Sonsöz: “Bir kenti anlamanın en iyi yolu, lokantalarında karın doyurmaktır… / Anonim…”