GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ender ALDANMAZ
YAZARLAR
9 Ocak 2023 Pazartesi

Bir cinayet ve Soyer’in yeni rakibi!

Türkiye günlerdir sokak ortasında işlenen bir cinayeti konuşuyor.

Öldürülen kişi öldürülmeseydi muhtemelen siyasi arenada ismi çokça duyulacaktı. Cenaze törenindeki katılıma bakıldığında da camiasında oldukça sevilen birisi olduğu da anlaşılıyor.

Olayın siyasi bir cinayet olduğundan ise şüphe yok. Bunun ülkücü camiada nasıl bir karşılık bulacağını ise seçim seyrinde hızla ilerlerken izleyerek göreceğiz.

Türkiye son 7 yıldır OHAL ve seferberlik psikolojisi ile yönetiliyor. Ve bu sistem içerisinde MHP’nin oynadığı rol kilit önem taşıyor.

MHP dışında kendini milliyetçi olarak tanımlayan ve milliyetçi jargonu kullanan çok sayıda mafyatik organizasyon olduğunu ve bu kişilerin kendilerine korumak adına beka sorununu bol bol kullandığını kısa bir Youtube araştırmasında bulabilmek mümkün. Dünyada bizim kadar milliyetçi mafyanın olduğu başka bir ülke yoktur sanırım.

Halbuki mafya yasadışılıktır, kaçakçılıktır, para uğruna cinayet işlemektir, taşeronluktur. Yani gayri milliktir.

Türkiye’de mafyanın milliyetçi jargonu bu kadar rahat kullanmasının kökleri geçmişe dayansa da dozajının artması son 7 yıldır süren siyasi atmosferle alakalıdır. Toplumdaki kriminal tipler milliyetçi jargonla kendini kamufle etmekle kalmıyor. Beka ve milli güvenlik adına bu tip yapıların hareket alanının serbest bırakıldığı bir atmosfer yaşıyoruz. Bazıları cezaevlerinden özel izinle bırakılıyor, istedikleri gibi at koşturmalarına göz yumuluyor, hatta ana muhalefet liderini aleni tehdit ediyor, çıkarı uyuşmayan ise –Sedat Peker gibi- her şeyi ifşalıyor.

Kamu hiyerarşisi dışında alternatif bir hiyerarşinin oluştuğu ve yasaların ihlalinin milli güvenlik kılıfına uydurulduğu ortamda ortaya Ankara’nın göbeğinde siyasi bir cinayet çıkıyor.

Devletin var oluş düşüncesini şemsiye yaparak arka planda suç işleyenlerin ve hırslarına yenik düşen yöneticilerin varlığı sistemi için için çürütüyor. Bu mızrak bu çuvala sığmıyor.

*

Başta İstanbul olmak üzere yerel seçimler zaferi sonrası zaferin genel seçim zaferi ile taçlanıp taçlanamayacağı konusu siyasette konuşuluyor.

Kitabın ortasından başlarsak siyaset yapma gücü yerelliğe kaymış durumda…

AK Parti örneğinde olduğu siyasi başarıda anahtar rol yerel yönetimlerden geliyor.

Yerel yönetimlerin bu kadar önem kazandığı bir ortamda büyükşehir belediye başkanları da siyasi bir figür olarak ön planda olmaya devam ediyor.

Şüphesiz ki genel seçimlerden çıkacak sonuç 1 yıl sonrasında yapılacak yerel seçimler için de belirleyici olacak.

İki olasılık var. Ya mevcut iktidar ile yola devam edilecek ya da iktidar değişecek. Her iki olasılıkta da siyasette kartlar yeniden karılacak.

AK Parti’ye uzun yıllardır seçmenin refleks gösterdiği kentlerin başında ise İzmir geliyor. İzmir’in gösterdiği refleks ülke siyasetinde de belirleyici bir rol oynuyor.

Yerelde ise CHP’nin siyasetine yön verenlerin başında Tunç Soyer geliyor. İl başkanının belirlenmediği dönem içerisinde bile gerek milletvekilleri gerek ilçe belediye başkanları yeni il başkanının Soyer’e yakın olmasını ön koşul olarak öne sürdüğü görülüyor. Bu Soyer’in kent siyasetindeki etki gücünü gösteren örneklerden sadece birisi…

Siyasi anlamda Tunç Soyer’in önümüzdeki günlerde alacağı pozisyon yerel seçimin de kaderini belirleyecektir.

Gerçekle yüzleşirsek… 31 Mart seçimlerinde seçmen “oyumu CHP’ye veriyorum”dememiştir. ”AK Parti’ye vermiyorum” demiştir. Bu CHP için yıllardır süre gelen bir açmazdır. Bundan çıkmanın tek yolu da Soyer’in 31 Mart başarısını bir CHP başarısına dönüştürüp dönüştürmeyeceği ile alakalıdır.

31 Mart’ı İzmir’de açık ara farkla kazandıran ise ittifaktı.

31 Mart sonrası İYİ Parti ile Soyer arasında ara ara dinse de soğuk rüzgarlar olduğu kamuoyuna yansıyor. Müdürlüklere yapılan atamalar, 9 Eylül afişleri konusu ona keza…

Son olarak İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu’nun yılbaşı öncesinde yaptığı basın toplantısında herkesin gözden kaçırdığı bir durum daha var. İki ayrı İzmir İktisat Kongresi’nin yapılmasına dair söylenen eleştirinin bir ucunun çıktığı yer yine Soyer olmuştu.

Bakıldığında, Soyer ile İYİ Parti arasında yaşanan duygusal kopuşmanın daha da derinleştiği görülüyor. Bu yıl yapılacak genel seçimlerde İYİ Parti’nin alacağı oy –bunda AK Parti’nin oy kaybedip kaybetmeyeceği konusu da belirleyici olacaktır- 2024 seçimleri için Soyer ile ittifakın yeniden kurulup kurulamayacağı konusunu da beraberinde getirecektir. En az yüzde 15’in üzerine çıkmış bir İYİ Parti’nin yerelde kurulacak ittifak masasına daha kuvvetli oturacağı ve hatta oturmayabileceği bir durum oluşabilir.

Masaya oturulursa bunun adı zoraki nikah olur.

Eğer ki masaya oturulmazsa Soyer’in en büyük rakibi İYİ Parti olacaktır.

Soyer’in siyasi başarısı da duygusal kopuşmayı telafi edip edememekten geçecektir.