GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nüvit TOKDEMİR
YAZARLAR
10 Ocak 2010 Pazar

Bab-ı Ali’’den Ayamama’’ya

Hafta başından bu yana Antalya'dayız...
Kendi iç dünyamızda, sporun her dalından duayenleri, konu bilginleri ile söyleştik...
Onlar bize bilimsel verileri açıkladılar, biz onları sorularımızla sorguladık...’¶

Öyle anlar yaşadık ki, bizim onları sorgulamamız gerektiğinde onlar bizi sorguladı; "Bizleri yanlış, doğru olmayan biçimde eleştiriyorsunuz" dediler. Haklı eleştirilerini ortaya koydular.
Bu eleştirileriyle birlikte, sevinçlerinin paylaşımında ortaya konulan tavrın, desteğin paylaşımında sergilenen tablonun desteklenmesine teşekkür de vardı kuşkusuz. Anadolu'nun futbol devriminde ortaya çıkan isimler Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas ve Mehmet Özdilek, bizlere olduğu kadar ülkenin bütününe anlamlı mesajlar verdiler, "Bizleri yalnız bırakmayın" diyerek...

Silah ve bıçak tehditleriyle, dil üstü ve bel altı tehditleriyle de olsa, bu ülkenin geniş bir alanında, hemen üst gruplarda yer almış her takımında görev yapan Yılmaz Vural, tatlı dili ve sevecenliğiyle, "gönüllerde", "uslarda" hoş iz bırakan anılarını aktardı bizlere.
Ulusal takım teknik direktörlüğüne ilişkin söylediklerinin başlıcası bana göre, "Eğer uluslararası pasaport istiyorlarsa, bende Alman pasaportu var" oldu...
 
Bir birikimin, bir kendi kimliğine sahip çıkışın mücadelesi vardı Vural'ın söyleminde...
O umudun ve sevincin habercisi olmakla birlikte, Türk teknik adamlarının "biz" olma mücadelesini de veriyordu bana göre. Kaldı ki, meslek onuru da bunu gferektiriyor olmalıydı...
 
Dopingi dinledik uzmanlarından...
 
Prof.Dr. Turgay Atasü başkanlığındaki uzman oluşum Türkiye'nin yaptıkları ile yapamadıklarını anlattılar bize. Bu sayede nelerin yapılamadığının, geç kalındığının ve ceza alınma sınırına gelindiğinin ayırdına vardık...
 
Öyle bir heyecan yaşadık ki,  Dünya Basketbol Şampiyonası'nın bu yıl ülkemizde yapılacak olmasıyla coştuk. Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel'in şampiyonaya ilgili verdiği bilgilerle, hazırlık aşamasıyla aydınlandık...
 
Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Komitesi Başkanı Oğuz Sarvan, o her zamanki tutuk tavrıyla karşımıza çıksa da, sorulara net yanıtlar verme uğraşında oldu. Yanındaki Fırat Aydınus, Yunus Yıldırım, Hüseyin Göçek ve Bülent Yıldırım'ın dik duruşları; Avrupa yolunda kendilerini gösterme uğraşıları gözden kaçmıyordu.
Her ne kadar, "Türk hakemliği; Ligin ilk yarısı değerlendirmesi" gibi sorulardan kaçınmaları, görüş belirtmemeleri göze çıksa da, özellikle söylüyorum "dik duruşları" önemliydi.
Bu dik duruş, takımları, kendilerini eleştiren yöneticileri ve basını ne denli etkiler bilemeyiz ama onların hedefi belli ki Avrupa hakemi olmak...
Ve söz dönüp dolaşıp geldi kendi iç dünyamıza...
Yani bu tür etkinlikleri düzenleyip, kendi özeleştirisini yapan tek oluşuma...

Biz yılda bir buluşuruz spor gazetecileri olarak; spor adamlarının, bilimcilerinin katılımıyla söyleşir, eleştirir, eleştiriliriz.

İşin güzelliği eleştirilmektir; O eleştirilere yanıt verebilmektir bizim için...
Amaç kendi eleştirimizi yapmak olduğundan "Bab-ı Ali'den Ayamama'ya" söyleşisinde üstad Mehmet Ali Kışlalı, Devrim Sağıroğlu, Taki Doğan, Ali Sami Alkış'ın katıldığı ve Orhan Ertanhan'ın yönettiği outurumda sorunlarımızı tartıştık. 1988'de imzaya açılan "SPOR SAYFALARI SPOR YAZARLARININ OLMALI" bildirisinin alkış aldığı ve bugün de 22 yıl geçmesine karşın gündemde olan o bildiriyi kaleme alan bir insan olarak, özellikle genç arkadaşlarımın büyük alkışını alması, büyük sevinç ve onur kaynağı oldu...

Biz bu mesleği anamızın karnında bulup gelmedik. Bizleri yetiştiren saygın bir nesil var...
Onlardan edindiğimiz gazetecilik bilgileri ve etiğiyle bugünlere ulaştık.
Hani anlarsınız ya gazeteci doğduk, gazeteci ölürüz biz...

Kimse bizden kulüp temsilcisi olmamızı, kulüpler adına çalışmamızı; başkan yardakçısı olmamızı, onun adına çlışmamızı; futbolcu menejeri olup, çanta yaşıyıcısı olmamızı; Adına tv programı yapıp destekleyicisi olmamızı beklleyemez...

Kimse bizim özel konumdaki "damat" ve "yandaşları" olarak hareket etmemizi; "hülle" evlilik yoluyla günümüzü gün etmemizi sağlayamaz...

Onurlu bir sendika başkanının oğlu olarak mücadele vermiş spor müdürümüze karşı yapılan "orkestra" operasyonuna karşı durmaya hiç bir engelimiz yoktur bizim...

Biz gazeteciyiz...
Bab-ı Ali'nin Ayamama'ya neden gittiği belli değil mi?