GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
24 Kasım 2010 Çarşamba

BBG Evi’’ne bir bakış da benden’…

Kordon üzerine bir patırtı, bir gürültü kopuyor ya şimdi Kordon’’daki işletmelerle Büyükşehir arasında’…
Dün Ege tv’’deki ’‘Söz Meclisten İçeri’’ programında da biz gürültü kopardık az/biraz. Biz; yani Nedim Atilla, Ümit Yaldız ve ben.
Kim haklı kim haksız diye sorduk ve yanıtladık.
Üçümüzün de görüşü (bir tartışma programı için pek makbul değil ama) tıpatıptı.
Tek farkımız, her birimizin kurduğu cümlede, düşüncelerimizi ifade edişimizdeydi.
Her üçümüz de kavganın taraflarının doğru ve yanlışları olduğunu, hem Kordon esnafı adına konuşan, Kordon’’un belediye tarafından ’‘BBG Evi’’ gibi gözetlenmesinden yakınan Kordon İşadamları Derneği Ömür Şanlı’’nın, hem Başkan Aziz Kocaoğlu’’nun atması gereken adımlar, düzeltilmesi gereken durumlar olduğunda hemfikirdik.
Aslında bu kavganın taraftarı olarak ortada görünmeyen bir de vatandaş bölümü vardı ki; programda üçümüz de bu noktayı -kasıtsız elbet- atladık/ıskaladık.
Hangi vatandaşlardı onlar?
1. Kordon’’daki kafe ve restoranlarda otur(a)mayıp, İzmir’’in nefes alınacak ender yerlerinden birine sadece gezmek, bir bankta oturup çiğdem çitlemek ya da çimlerin üzerinde yuvarlanmak, sevgiliyle denize karşı koklaşmak üzere gelenler, yolu bir şekilden Kordon’’dan geçenler’…
Ömür Bey, restoran ve kafelerde oturan müşterilerin güneşin batışına yakın rahatsız olduklarından, kış aylarında da yağmurdan korunmaları için tentelerin boyunun ’‘rahatsız edeci durumlarda’’ azıcık indirilmesini isterken’…
Büyükşehir Belediyesi de indirilen tentelerin görüntü kirliliği/çirkinliği yaratacağını savunurken’…
Yolu bir şekilde Kordon’’dan geçenlerin de sürekli şikayetçi olduklarından, -kaldırımlardan rahat yürümedikleri, yılışık garsonların davetlerinden bayıldıkları için- kavganın her iki tarafına da saydırdıklarından’…
Söz Meclisten İçeri’’de bahsetmeliydik oysa’…
*
Aylar önce İzmir’’e gelen ve doğal olarak birileri tarafından doğruca Kordon’’a götürülen bir arkadaşım, İzmir’’e ayda yılda bir gelişinde götürüldüğü bu seyirlik yerimiz hakkında ileri-geri bir sürü laf etmişti mesela.
Yurt dışına çok sık gidip gelen biri de olduğu için, 1. Kordon’’u Avrupa şehirleriyle kıyaslayarak, ’“Onların elinde olsa var ya, öttürürler burayı, öttürürler!’” demişti ona özgü raconuyla. Eleştiri oklarından iki gazeteci arkadaşla ’“Kordon Kordon diyorsunuz da ortalığı b.k götürüyor, iki satır yazı çakamıyorsunuz’” azarıyla, biz de nasibimizi almıştık o zaman.
O zaman yazamadığımı, içimde birikenleri, daha sonra Papaport’’ta yapılan tente operasyonda çıkartmıştım herhalde.(Bkz. Yazarcafe’’de 30 Temmuz 2010 tarihli Pasaport’’a düzen gelmiş! Peh peh peh başlıklı yazıya.)
Benim için 1. Kordon kadar, Pasaport da aynı değerde çünkü.
Hatta Pasaport çok daha özel. 
Ve 1. Kordon, Pasaport’’un birazcık daha bakımlı, birazcık daha temiz, eli yüzü düzgün hali. Sonuçta ikisi de hak ettikleri değerin altında, parlatılmayı bekleyen iki mücevher.
*
Gece karanlık çöktükten sonra sahil kesiminde -özelikle kadınlar/çiftler için- tekin olmayan 1. Kordon’’un ve Pasaport’’un; güvenlik sorunundan çöpe, hanutçulardan gürültü kirliliğine kadar ele alınması gereken bir dizi sorunu var.
Mesele, sadece 20 santimlik tente meselesi değil yani.
Bu çeki düzen içinde, 1. Kordon’’daki çimleri köpeklerinin helası olarak kullanan kokoş hanımlara/güzide beyefendilere de bir çeki düzen getirilmesi, caydırıcı cezaların (mesela o pislikleri elleriyle toplatmak) olması şartını da unutmayalım elbet.
Programda da söyledim. Bir de yazayım.
Bir kentin misafir odasına bile bir düzen/temizlik/şıklık/estetik/güvenlik getirilemiyorsa; birkaç kilometrelik alanda hala alınmayı bekleyen çöp torbaları görülüyorsa eğer, bu kentin düzenini/temizliğini/güvenliğini sağlamaktan nasıl söz edilebilir ki?
Kavga değil, iş, sonuç, nihayetinde ’‘zarafet’’ görmek istiyor İzmirli.
Hiç değilse misafir odasında!