GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Cumhur BULUT
YAZARLAR
1 Haziran 2021 Salı

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Televizyon dizilerinden aparılmış bir cümle değil bu…

Yaşadıklarımızın sınırında, öteye geçmeden önce ve şöyle geriye doğru baktığımız bir zaman/mekân kesitinde ifade edilmiş bir şifre sadece!

Sistemin anaforunda savrulurken duyduğum bu cümle karşısında beyin damarlarımda bir çekilme hissettiğimi ve dehşete düştüğümü söylemeliyim.

Zaten insan olarak kendi iç dünyamda anlamaya çalıştığım “zaman ve mekân” değişkeni bir defa daha beni kendine hapsetti.

Ar-tık Hiç-bir- Şey-Eskisi -Gibi-Olmayacak!

Es-ki-si gi-bi ol-ma-ya-cak ar-tık hiç-bir-şey!

İyi veya kötü “Eskinin nasıl dolduğunu sorgulamak” bir yana, önce yitirdiklerimize bizim olanlara ve olduğunu sandıklarımıza yani kısacası “geleneğin” kaybedilişinedir şimdi ahım…

Çağ değişiyor öyleyse…

Çağ değişiyorsa değişmeyen ne olabilir?

***

Tekerleği bulan adam ya da yazıyı icat eden insanlar yaptıklarının farkında mıydılar sizce?

Ulubatlı Hasan Konstantinapol surlarına bayrağı diktiğinde mesela…

Padişah 2. Mehmed Hz. Fatih olacağına, İstanbul’u alacağına belki inanıyordu lakin keşmekeş dünyasında bir surla birçok suru yıktığını ve yeni bir çağ başlattığını hiç düşünmüş müydü acaba?

Hulasa şunu söylemek istiyorum; dünyayı değiştiren olayların amilleri ve failleri “işte bunu BEN yaptım. Değiştiriyorum lan dünyayı! Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…” diyebilmişler miydi?

Sanmıyorum ve inanmıyorum! Bırakın onları, bu olayları izleyenler dahi böyle fütürist yorum yapmamışlardır.

***

Dünyayı, kendi dünyalarını, ilgi ve etki alanlarını değiştirdiklerini “bilen” insanların sadece Peygamberler olduğuna kalıbımı basarım.

Vahyin seçilmiş O insanlara insan-ı kâmil olduklarından mı yoksa ezelde seçilmiş olduklarından mı indiği başka bir “hakikat” buna değinmeyeceğim ama adım gibi bildiğim bir şey var; o da Peygamberlerin çok şey bildiği…

“İdeal Adamların” peygamberler ve velilerin “Hakk’alYakin” mertebesinde nelere Şahit olduklarını tabii ki bilmek istiyorum. Lakin içinde bulunduğum nefs-i emmare çukuru buna engel.

***

Evet Çağ değişiyor.

Dün gibi… Bir yıl önce yapageldiklerimizle şimdi yaptıklarımız arasına dağlar ve uçurumlar var.

Bundan sonra yapacaklarımız ise pek bilinmiyor… Tevatür.

Şöyle kafama göre bir fütürist de bulamadım. Cebelleşip duruyorum.

Sizin bildiğiniz bir şeyler varsa lütfen söyleyin.

Zira beynimizin kılcal damarlarını tırmalayan bu bilinmezlik benim için kaos.

Bahsettiğim ve yaşadığımız değişim üzerimizdeki yılan giysisini çıkarıp yeni derimizle eski yaşantımızı sürdürmek değil ki.

En azından insan için bu değişim yılanların deri değişimine ya da bukalemunların bulunduğu ortam rengine uyum sağlaması gibi bir şey de değil!

Ya da öyle mi?

Bir arkadaşım öyle olduğunu söyledi; “Adapte olmamız lazım!”

Nasıl yani? Değişimi kabul ediyoruz öyleyse… Uyum sağlamamız nasıl olacak pekey? Evlerimizde oturarak mı? Cenazelerimize katılamamak veya düğünlerde olamamak mı?

Cemaatle namaz kılmaktan, nümayişlere katılmaktan sinema, tiyatro ve konserlere gitmekten kaçınarak mı?

“Üretim tarzı da değişiyor” dedi aynı arkadaşım. Asya Tipi Üretim (ATÜT), Bilgi Çağı Üretim Tarzı, 5G Üretim tarzı ve daha bilmem ne bela…

Of! Şimdi migrenim tutacak…

***

Yoksa biz “arafta” kalanlar mıyız? Sanal ile gerçek arasında sıkışanlardan… Sanal olanın gerçek olanın yerine geçtiğini gören ama ne orada ne de burada olamayanlardan mıyız?

Ötemizde ne var acaba, “Maverada”…

Belki de tekâmül ediyoruzdur, kim bilir?

Durum nedir öyleyse, gerçekler nelerdir ve hakikat nedir?

Bilen varsa beri gelsin.