GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
12 Mayıs 2024 Pazar

Anneler Günü Münasebetiyle: Sütveren Meryem Ayazması

Hafta başında İKG’nin yani İzmirli Girişimci Kadınlar Derneği’nin “İzmirli İzmir Gibidir” projesini tanıttıkları Kültür Sanat Fabrikasındaki panelden söz etmiştim. “Değerli dostum İlhan Pınar’ın isyankâr İzmirli kadınlar üzerine söyledikleri harikaydı” yazmıştım. İlhan Pınar’ın anlattıklarından iki yazı konusu çıktı. İlkini yazmıştım, “ikinciyi daha sonra kaleme alacağım” demiştim.

Bugün Anneler Günü. Bu nedenle İzmir’de Rumların da Müslümanların da kutsal bildiği bir Meryem Ana kültürünü İlhan Pınar’ın anlatımıyla aktarmak istiyorum bugün: Sütveren Meryem Ayazması…

***

Konak’ta Sakarya Mahallesi 821 Sokak’ta bulunan ve İzmirli Rumların “Panaya Galatoussa” olarak adlandırarak Hz İsa’nın annesi Meryem’e adadıkları, benim de Georg Weber’in “İzmir’in Suyolları” adlı çalışmasını yayınlarken Türkçeye “Sütveren Meryem Ayazması” olarak dönüştürdüğüm su yapısıyla ilgili ilk bilgilere İzmir’e 1752-53 yıllarında gelen Alman Pastör Stephan Schulz’un İzmir notlarında rastlıyoruz. Schulz’un 7 Nisan 1753 tarihli notları şöyle:

“… Hollanda Kançılaryası Bay Mann ile şehir dışındaki kaleye çıktık; uzaktan bakıldığında kalenin görünümü çok güzel, fakat yakınına gidildiğinde çok harabe bir yer olduğu hemen fark ediliyor. Şehir tarafındaki kapıya doğru gittiğimizde, sağ taraftaki duvarda beyaz mermerden bir büst dikkatimizi çekti.

Kalenin içinde, şimdi hiç kullanılmayan bir Türk camisine dönüştürülen St. Johannis (/Aziz Yuhanna) Kilisesi'ni gördük. Buradan, kalenin tonozlarının yer aldığı ve iç kalenin üzerine kurulduğu ve hâlâ oldukça iyi bir durumda olan sütunların bulunduğu yere gittik. Yuhanna’nın vaftiz edildiği oyuk mermer taşı ve ondan sonra şimdi içinde eşeklerin dinlenmekte olduğu St. Polikarp Kilisesi'ni ziyaret ettik. Dağın şehir tarafına bakan -bir zamanlar anfitiyatronun yer aldığı- yamaçta bir kilise daha varmış, fakat Türkler, üzerine taşlar yığmışlar. Daha iki yıl öncesine kadar içinde lamba yanmakta olduğu söyleniyor. Yunan bilgeleri, ülkelerindeki annelerin bebekleri için yeterli sütü olmadığı zamanlarda; eğer buraya gelerek dua ederler, yerden çıkan sudan içerler ve yanmakta olan lambaya hürmet gösterirlerse, bebelerinin yeteri kadar süte kavuşacağına inanırlardı.”

Schulz bu bilgileri aktardıktan yaklaşık 150 yıl sonra İzmir Rum Evanjelik Okulu arkeolog hocalarından olan ve döneminde arkeoloji alanında kentte otorite olan Georg Weber, İzmir’in  Suyolları’nı araştırırken bu su yapısını da yakından inceleyen ilk insan olur. Weber, 1890’lı yıllarda yapıyla ilgili bir çizim de hazırlayarak yazısında yayınlar.

Konak Belediyesi’nin bu su yapısını kamulaştırmasından sonra ben de içine girmiş ve yapıyı yakından inceleme fırsatı bulmuştum. Weber’in krokisini çizdiği yapı hakkında aktardığı bilgiler şöyle:

“…Daha önce de zikredildiği gibi Türkler şehrin yukarı kısımlarında pek çok kuyu yapmışlardır. Bizans zamanında bile farklı bir yol izlenmişti. Dağa çok kollu galeriler götürülmüş; bunlar sayesinde kaynak suyu yüzeye yakın suyollarıyla gün yüzüne çıkarılmıştır.

Bu hatlardan ikisi Johannes (/Küçük Aya Yani) Kilisesi’nin yukarısında, Apano Mahallesi’nde bulunmaktadır. Bu su yapılarından biri şekilde görülen plana sahip. Bir evin avlusundaki kemerli bir kapıdan (A) 14 basamaklı bir merdivenle 3 m. derine gömülmüş olan bir galeriye ulaşılıyor. 4 m. sonra bu galeri doğuya dönüyor; tabanında sıvanmış, taş plakalarla kaplanmış bir oluk var. Oluktan gıdım gıdım su akıyor. 10 m. kadar sonra galeri yine güneye dönüyor ve 8 m. ardından batı yönünde yapılmış olan bir nişe ulaşıyor. Bunun üzerinde 2 m. yüksekliğinde taşla kaplanmış bir havza var. Burası ‘Sütveren Tanrı Annesi’ (Panaya Galatoussa/Sütveren Meryem Ayazması) şeklinde kutsal bir mekân haline gelmiş. Üzerinde bir kandilin yandığı sunak şeklindeki nişin içinde bir Meryem tasviri yer alıyor (Benim ziyaretim sırasında bu nişin içindeki Meryem tasviri kazınarak yok edilmişti.). Kanalın üzerindeki bir açıklık kutsal suyun toplanmasını sağlıyor. Bu noktada galeri bu sefer doğuya yönelerek kanal sona eriyor ve su kayalıklı toprağa akıp gidiyor. 4 m. kadar sonra az daha derinde kalan ve başka bir suyoluna ait olan diğer galeri başlıyor. Tekniğe gelince; yan duvarlar, kireç harcıyla örülmüş kırık taşlardan oluşuyor, aralarında çok az tuğla bulunuyor. Sadece kemer birleşme noktalarında hafifçe öne çıkmış tuğla hatıl ile örülmüşler. B’deki kesitte görüldüğü gibi galeri buradaki yatay direkte yerde olduğundan daha geniş. Yuvaya kadar yarı silindirik, tuğladan bir kemer, çatı vazifesi görüyor. Çatının tepesinde pek çok yerde bu tuğlalar çapraz yerleştirilmiş. Bu da çatı inşaatı sırasında çatma kereste kullanılmadığını göstermektedir. C’de görülen galerinin en dipteki son kısmı ise taşla kaplanmış.”

***

İzmir’in zenginlikleri say say biter mi?

Teşekkürler İlhan Pınar

Anneler Günü kutlu olsun.