Anayasa’nın bütün maddeleri eşdeğerdir.
Biri diğerinden daha üstün değildir.
Yani, “Şunu ihlal etsem, bunu ihlal etsem bir şey olmaz” diyemezsiniz.
Veya “Bir kere ihlal etsem bir şey olmaz” diyemezsiniz.
Bu girişten sonra:
Gelelim esas meseleye.
24 Haziran Seçimleri’nin yapıldığı gün daha oylama bitmeden YSK bir karar aldı.
“Mühürsüz oylar da geçerlidir” diye…
Yasaya aykırılık apaçık ortadaydı.
Muhalefet ne yaptı?
Sözlü itirazları oldu. Aynı kuruma başvurdu. Sonra bir üst mahkemeye başvurdu.
Tabii hepsinden “ret” kararı çıktı.
Sonra:
Kabullenildi gitti.
Yasa değişti.
YSK üyelerinin bir kısmının görev süreleri bir yıl daha uzatıldı.
Yasaya aykırı.
Çünkü, böyle yapılabilecek olsaydı niçin “Üyeler altı yıl için seçilir” diye yasada hüküm bulunsun?
Şimdi:
Muhalefet ne yapacak?
Söyleyeyim:
Bazı girişimlerde bulunacak ve sonuç tabii “ret” ile sonuçlanacak.
Ve:
Kabullenilecek…
Şimdi açık bir Anayasa ihlali daha:
Önce Anayasa madde 94 fıkra 6; aynen yazalım:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine, görevlerinin gereği olan haller dışında, meclis tartışmalarına katılamazlar. Başkan ve oturumu yöneten başkanvekili oy kullanamazlar.”
Yıl 1996.
O zaman mensup olduğum Anavatan Partisi’nin Grup Başkanvekilliği’ne adayım.
TBMM Başkan vekili, arkadaşım Hasan Korkmazcan’ı bilgilendirmek için odasına gittim ve durum anlattım.
Bana; “Biliyorsun ki, ben konumum gereği grup toplantısına dahi katılamam. Ancak gönlüm elbette seninledir. Başarılar diliyorum” dedi. Ben de teşekkür edip, zaten bilgilendirmek için kendisini ziyaret etiğimi söyledim ve ayrıldım.
Demek ki; TBMM Başkanı veya Başkanvekili partisinin siyasal faaliyetlerine katılamaz.
Madde çok açık.
Hiçbir yoruma gerek olmayacak kadar açık.
Binali Yıldırım resmen partisinin İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkan adayı.
İlan edildiği andan itibaren partisinin siyasal faaliyetlerine katılıyor.
Madde 94/6 yürürlükte. Kalktığına dair bir bilgimiz yok.
Şimdi:
Muhalefet ne yapıyor ona bakalım.
Vazgeç, istifa et gibi tavsiyelerde bulunuyor.
Sonra ve muhtemelen ilgili mercilere başvurulacak.
Ve alınacak sonuç evvelkilere bakarak söylüyorum değişmeyecek. Birkaç patırtı gürültüden sonra ve her zaman olduğu gibi:
Kabullenilecek.
Ve “Eyyyyy…” demek sırası bende:
Eyyyy muhalefet hepsi bu kadar mı?
Yasal ve demokratik başkaca yapacak bir şey yok mu?