GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
4 Eylül 2021 Cumartesi

Anaksimandros, Darwin ve Carretta ezenler!

Bugünlerde Charles Darwin’i okuyarak olup biteni anlamaya çalışıyorum yeniden…  Darwin’e yeniden yönelmemin nedeni son zamanlarda bazı yaratıkların sadece insanlara değil tüm canlılara yaptıkları eziyetler. Orman yangınlarında kaybettiğimiz canları yok sayıp “can kaybımız yok” diye açıklama yapan siyasetçiler. Ama benim için bardağı taşıran son damla caretta caretta yavrularının beş yıldızlı otelin kumlara döşediği tahtaların altında kalıp telef olmaları oldu..

Tam buna üzülürken iki yaratığın kumsalda yeni doğmuş caretta yavrularını motorlu araçla ezip parçalamaları bu yazıyı yazmama sebep oldu.

Dücane Cündioğlu, “Bilmek sadece beyne ızdırab değil, insanın gönlüne hasar da verir. Bencilliğin en büyük zararı ben’in kendisinedir, yani tutkunun, yani, ne pahasına olursa olsun hakikati avuçlama hırsının. Akıl ve zekâyı yoğun bir biçimde faal hâlde tutmanın insanın en değerli, en duyarlı yanını, yani hissiyat tarafını, eğer gerekli tedbirleri almazsa, nasıl da ezip yok edebileceğini gösteren nadir örneklerden biridir Darwin’in entelektüel yaşamı” diyor…

Böceklerin, bitkilerin, kuşların peşinde geçen nice yıldan sonra, yayımlanacağını düşünmeksizin, sadece çocuklarının okuması amacıyla, 1876’dan itibaren kaleme almış olduğu notlarının başlığı şöyledir: Recollections of the Development of my Mind and Character (Zihnimin ve Kişiliğimin Gelişimiyle İlgili Anılar)

Charles Darwin’in ilk kez 1859’da yayınlanan “Türlerin Kökeni” isimli kitabında, Darwin’in daha ziyade doğal seçilimler temelinde açıklayarak tanımladığı biyolojik evrim teorisinin bazı detaylarında, zaman içinde yapılan daha derin bilimsel araştırmaların sayesinde gelişmeler ve ilerlemeler olmuştur. Özellikle evrimin mekanizmaları ve birbirleriyle olan etkileşimleri hakkında da daha başka evrim teorilerinin oluşabilmesini mümkün hale getirmiştir.

Evrimin nasıl olduğuna dair araştırmaların açıklanmasında bu yüzden değişik evrim teorilerinden bahsedilir.

Genetik, Morfoloji, Hücre Biyolojisi, Anatomi, Biyokimya, Davranış Biyolojisi, Ekoloji ve Gelişim Biyolojisi, biyolojinin evrimi destekleyen alt disiplinlerine örnek verilebilirler.

Aslında Darwin’in ustası ondan iki bin sene önce yaşamış olan bir hemşehrimiz Söke Balat Köyünden Anaksimandros’tur…

Evrime dair görüşler, canlıların ortak bir ataya sahip olabilecekleri ve değişim gösterdiklerine dair bilinen kayıtlar, en az M.Ö. 6. yüzyıla, Miletli Düşünür Anaksimandros’a kadar gider…  Ne demişti hemşehrimiz: “Her şey kaynağını birbirinde bulur ve birbirinde yok olur,  zorunlulukla. Her şey birbiriyle adil kılınır ve gayriadilliği birbiriyle dengeler, zamanın düzenine uygun olarak.”

Mutlaka bu denge kurulacak ama biz görebilecek miyiz bilemiyorum..

Özellikle 18. yüzyılda bu konularda bir düşünce zenginliği gözlemlenmiş ve 1809’da Lamarck, türlerin oluşmasını ebeveynlerin hayattayken edindikleri kalıtımlar ve uyum sağlama yoluyla oluştuğunu söyleyen görüşünü belirtmiştir. Bu görüşler İngiltere’de siyasi ve dini düzeni tehdit eden görüşler olarak görülmüş ve oradaki bilim kurumlarınca da bu görüşler ilk önce tehlikeli olarak görülmüş, tepki çekmişti.

***

1858 yılında ise hem Charles Darwin, hem de Alfred Russel Wallace eş zamanlı olarak Linnean Society of London’da (Londra Linne Derneğinde) iki farklı çalışmada, türlerin doğal seçilim yoluyla evrim geçirdiklerine dair teorilerini ortaya koyarak ilk kez yayınladılar ve buna Evrim teorisi denildi.

Fakat bu yayın ilk önce fazla dikkat çekmedi. Bir yıl sonra 1859 yılında ise Darwin, “Türlerin Kökeni” isimli kitabını yayınladı ve bu kitabında Evrim teorisini daha iyi açıkladığı ve evrim süreçlerine dair daha derin açıklamalar getirdiği için artık bilim dünyasında da giderek daha çok kabul görmeye ve evrimin gerçekliği kabul edilmeye başladı.

Biyolojideki kullanımları içeren “Darwincilik”, dar anlamda, doğal seleksiyon düzeneğini vurgulayan görüşün adıdır. Buna göre, tüm canlı türler, organizmaya doğal koşullarda ayıklanmaktan kurtulma ve çoğalma olanağı sağlayıcı varyasyonların doğal seleksiyonuyla gelişir. Darwincilik doğal seleksiyon tezini yoklanması gereksiz, doğruluğu apaçık bir ilke saydığı ölçüde bilimsel bir kuram olmaktan uzaklaşmakta, ideolojik bir öğreti kimliği kazanmaktadır. Ancak hemen belirtmeli ki, bu öğretisel eğilim geçmişte kalmış bir olaydır. Bugünkü anlamıyla “Darwincilik” bilimsel evrim kuramıyla özdeştir…

Çeşitli Evrim Teorileri aynı hipotezleri ortaya çıkarmıştır. Şöyle özetlenebilir

Bir türe ait olan bireyler daima birbirinden farklı derecelerde çevreye uyum gösterirler

Evrim, canlıların özelliklerinin sadece kalıtsal olduğu durumlarda gerçekleşir. Diğer bir deyişle evrim, ebeveynler özelliklerini sonraki yavru kuşaklara aktardığında ve bu özellikler popülasyonda kalıcı olduğunda gerçekleşir

Çevresel etmenlerin canlılar üzerinde devamlı süren etkileri sonucu, bazı organizmalar ve onların genetik planları da seçilime uğrar. Bu genetik plan da bir türün bireylerinden oluşan popülasyonda egemen olur.

***

Bütün bu teorileri okuduktan sonra insan, hayvan, bitki demeksizin herkese gözünü kırpmadan zarar veren bu yaratıklar sizce Evrim Teorisinin neresinde?