GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
8 Temmuz 2021 Perşembe

Alt tarafı on kuruş...

Geçtiğimiz günlerde, gözüme takılan ve şaşkınlık içinde okuduğum bir habere göre...

Diyanet İşleri Başkanlığı dergisinde yer alan bir yazıda...

Bir kadının “şahsi ihtiyaçlarını karşılamak için”...

Kendisine yeterince para vermeyen kocasının cebinden habersizce para alabileceği yönünde bir açıklama yer alıyordu.

Kadının, kocasının cebinden habersizce para almasına cevaz veren...

Ülkenin din işleri yüksek kurulunun bu fetvasını okurken...

Her akşam televizyon kanallarından...

“Mala çökme, kara para aklama, hile ile iş görme ve dolandırma” sözlerinin...

Kulaklardan, beyinlere mıh gibi perçinlendiği...

Otokontrollerin devreden çıktığı...

Bunca yalanın, talanın, haksız kazancın, entrikanın, rüşvetin ve yolsuzluğun…


Marifet ve maharet sayıldığı...

Ve üstlerindeki sır perdesinin bir türlü aralanamadığı günümüzde...

“Hile ile iş gören mihnet ile can verir,
Namusa hürmet eden nesline şeref verir” sözünü…


Her zamankinden çok hatırladım...

Bunca haksızlığı, bunca yolsuzluğu, bunca hırsızlığı yapanların…


Ya da göz yumanların...

Hayatlarının son demlerini düşündüm... Ürperdim.

Gençler hayalleri ile yaşlılar hatıraları ile yaşarmış derler ya..

Yüzümde, müteşekkir duygularla acı bir gülümseme belirdi...

Kulaklarımdan başıma yayılan bir sıcaklık hissettim...

Hatıralara daldım..

Soğuk  bir kış gecesiydi..

Altı - yedi yaşlarındayım... Radyolu ve sobalı yıllar...

Sıcacık odamızın mutlu havasında, babacığım gazete okuyor..

Babaannem köşesinde, elinde tesbih bir şeyler mırıldanıyor...

Ben, defterime bir şeyler karalıyorum...

O yıllarda bakır on kuruş, beş kuruş vardı...

Bozuk parayı defter sayfasının altına koyup kurşun kalemle karalardık...

Yazısı, turası derken… Atamızın resmi sayfaya çıkar...

Bundan büyük keyif alırdık...

Birden masadan kalktım...

Babamın askıdaki pantolonuna yetişmek için bir iki zıpladım..

Ve çekiştirerek pantolonu düşürdüm...

Arkadan “le havle vela kuvvete” diyerek babaannemin birden yükselen sesi geliyordu...

Elimi pantolonun cebine daldırdım ki...

Kulağımın bükülerek yukarı doğru çekilmesi ile adeta başım bedenimden uzaklaşmıştı...

Ne olduğunu anlayamamıştım.

Cayır cayır yanan kulağımdaki acı ile canım bir başka türlü yanıyordu…

Babam... Beni canından çok seven babam..

Bir on kuruş için...

Kaşlarını çatmış ve büyük bir kızgınlıkla...

“Bir daha görmeyeceğim” diye bana bağırıyordu...

Benden çok mu kıymetli idi bu para,  ya da babam beni hiç mi sevmiyordu?

Çok ama çok gücüme gitmişti... Hemen babaanneme koştum…

O beni kucaklar, babama çıkışır diye düşünürken..

“Ohh.. Eline sağlık, çok iyi yaptın” dedi, babaannem... O da kaşlarını çatarak..

Çok şaşırmıştım ..

“Sana ait olmayan hiç bir şeyi izinsiz alamazsın, kimsenin cebine elini sokamazsın” diyordu babam…

“Ağlama…” diyordu babaannem; “Hiç ağlama”… 

Haybahasıl büyümen kaç para eder? Kulağını çeken baban olsun...”

Diye söyleniyordu büyük bir kızgınlıkla...

Hiç bir şey anlamamıştım... Küçücük aklım, bu para laflarına bir türlü ermiyordu...

Ben ne şanssız çocuktum…

Sanki çok paraydı… Alt tarafı bi tanecik on kuruş!..

***

Yıllar akıp giderken... Şahit olduğum yaşanmış hayat hikayelerinde

Affediliverilen küçük kabahatlerin, büyük suçların mayası olduğunu idrak ettim.

Kulağımdaki ateş hiç sönmedi…

O ateşin hikmetinin büyüklüğünü yaş aldıkça daha iyi anladım...

Kimsenin çantasını, değil açmak…

Tutamadım, elleyemedim...

Yüreğimde, aklımda, belleğimde süresiz bir örfi idare ve bitmeyen bir baba otoritesi vardı...

Anne oldum, çocuklarıma çocukluğumu anlatırken...

İlk anlattığım ve hep anlattığım en kıymetli anım bu oldu...

Kulağımdaki o acı, kulağımdan hiç çıkarmadığım en kıymetli ziynetim oldu...

Tefekkür ederek değerlendirdiğimde o “on kuruş” bir sembol olarak kaldı belleğimde...

Öğrendim ki... Başkasına ait olan hiçbir şeye.....

Mala, paraya, eşyaya, zamana, fikre, düşünceye ya da karara...

Bir başka kişi tarafından asla ve asla müdahale edilemez...

Tüm öğretileriniz, yaşadığım bunca yıla rehber oldu...

Şükürlerim... Üzerinize nur olsun...

Dilerim ki,

Gelecek nesilleri yetiştirecek olan anneler... Kadınlarımız...

Sahip oldukları ekonomik özgürlükleri ile...

Çocuklarına, porsiyonları büyük bereketli sofralar kursunlar...

Eşlerinin cebinden habersiz para almaya...

Tenezzül ve tevessül etmeyecek kadar da güçlü olsunlar…