GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
5 Ağustos 2020 Çarşamba

Alaçatı’yı yazmak…

Çocukluk yıllarımdan beri Alaçatı ile hep bağlantım oldu. Hem baba hem anne tarafından atalarımın Germiyan’a gelmeden önce bir Alaçatı macerası olduğunu da sonradan öğrenmiştim…

Mesleki olarak Alaçatı’ya ilgim, son dönüşüm döneminde başladı... Çünkü burada yaşanan şey, öyle sıradan veya diğer şehirlerdeki gibi değildi. Olağanüstüydü, çok sertti, hızlıydı ve adeta önceki Alaçatı’yı silip geçiyordu…

Sadece mekanlar dönüşmüyor, ahalisini dışa atıyor ve yepyeni bir hayata ev sahipliği yapıyordu Alaçatı… Bunun sancıları ve sıkıntıları da oluyordu şüphesiz. Halen de oluyor... Çünkü çok kontrolsüz ve plansız açtı kapılarını bu akıma…

***

Bu baş döndürücü dönüşüm Yeni bir Alaçatı yaratıyordu. Eski Rum veya mübadil kasabası Alaçatı’dan sadece reklam için gerekli olduğu kadar söz edilir olmuştu. Hafızası yok olmaya başlayan, ya da hakkında yeni gelenlerin yazdığı hikayelerle yetinen bir yer olmaya doğru gidiyordu.

Daha önce arkadaşlarım Nedim Atilla ile Nezih Öztüre bir Alaçatı kitabı yazmışlardı. Sonra arkeolog dostum İsmail Gezgin daha akademik bir kitap yayınladı. Mehmet Culum da bölge tarihini konu alan romanlarında Alaçatı’ya epey yer vermişti…

Hepsini de keyifle okudum doğrusu. Bu kitaplarda bildiklerim de vardı, yeni öğrendiklerim de... “Farklı şekilde yorumlardım…” dediklerim de tabii ki…

İsmail, zaman zaman bana sitemde bulunuyordu. “Sen buralısın ve sosyologsun, yazman lazım. Göçleri, demografik yapıyı, sosyal ve kültürel hayatı…”

Evet, Alaçatı hakkında kitaplar yazılmıştı ama bu her şeyin yazıldığı anlamına gelmiyordu. Başka bir tasarım ile başka bir perspektif ile yeni kitaplar yazılabilirdi…

***

Kent sosyolojisi, şehircilik disiplini ve şehir monografileri yazını açısından, eşi benzeri olmayan bir örnek olarak Alaçatı, hakkında makale ve kitaplar yazılmayı hak ediyor. Biz de bunu denedik. Değişik bir yöntemle, bazen içerden anlattık bazen dışına çıkıp kavramlarla…

“Yazmasam çıldıracağım” demiş ya Sait Faik, bende de “Yazmasam kaybolacak ya da meseleye bu açıdan bakılmayacak” duygusu ağır basmaya başladı…

Daha iyi yazılabilirdi şüphesiz... Ama adeta aile yadigârı eşyaları sandığa kaldırma duygusuna kapıldım ve Alaçatı kitabını yazdım... Okuru ve ilgileneni çok olur veya az olur. Bu çok sorun değil, meraklısı çıkarsa sandıkta bulunsun…

NOT: 7 Ağustos Cuma akşamı saat 20:30-22:00 arası Alaçatı Kitapevinde küçük sohbetlerle kitabı tanıtacağız, Alaçatı’yı konuşacağız…