GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
11 Ağustos 2021 Çarşamba

Aklın ve bilimin yeşerttiği topraklar

Müslümanların yurt edindiği topraklar Hıristiyan, Yahudi, Budist toprakları kadar yeşil değil.

Bu utanç bize yeter!

Sakın kimse toprakların kupkuru oluşunu yağışlarla açıklamasın. Sorun yağışlar ise onun da ana nedeni ağaçsızlık.

Sorun kuraklık ise onun da ana nedeni ağaçsızlık.

Milletler aleminde uzun zamandan beri imajımız;

Yeşili özenle türbelerde örtü olarak kullanan ama topraklarını ağaçlandırmayan insanlarız.

2 milyar Müslümanın çoğu petrol ve doğal gaz zengini olsak da durum bu.

Ağaçlandırma yok!

Olsa da 3 dikip 20 ağaç kesen ve yakanlarız.

İsrail’e lanet okuyanlar acaba ne düşünüyor?

Geniş Filistin topraklarını Osmanlılar mı yeşertti yoksa İsrail mi?

Bir dakika düşünmeyi beceren herkes, küçücük İsrail Devleti’nin dünya tarım sektöründe en “yaratıcı” çalışmaları yaptığını görür.

II. Abdülhamit, İsrail Devleti için toprak isteyen Theodor Herzl’e amacının ne olduğunu sorar. O da “Tarımsal içtihadın(yaratıcılığın) bayrağını dalgalandırmak” olduğunu söyler.

***

On yılı aşkın bir süredir iç savaş yaşayan Suriye’den Türkiye’ye gelenlerin en iyi bildiği iş, bizlerin ise tamamen unuttuğu “organik tarım”.

Suriye’yi fason kimya sanayi ve ilaç üreticisi bilirdik. Meğer katil Esat’ın başka bir özelliği daha varmış:

Suriyeli çiftçiye organik tarımı öğretmek.

***

Müslümanların en önemli sorunu işsizliktir. Tarımda, ağaçlandırmada, verimsiz toprakların ve meraların ıslahında… çalışacak insanlar şehirlerin varoşlarına sığınmış, gün boyu ülkelerinin nasıl kurtulacağını cahilce tartışıp duruyor.

Bu gidişle yüksek teknoloji de kuramayacağımıza göre işsizlik sorunu çözülemeyecek. O zaman insanların önündeki tek işlek yol “ölüm tarlalarına yürümek!” olacaktır.

Oysa;

Dağ taş ağaçlandırılabilir…

Verimsiz tarım toprakları, ormanlar ve meralar ıslah edilebilir…

Ekilmedik, işlenmedik, tarım ve hayvancılığa kazandırılmadık yer bırakılmayabilir…

İçilebilir ve kullanılabilir sular, boru hatlarıyla ülkenin dört bir yanını sulayabilir…

Dünyanın en kaliteli doğal ve ucuz gıdası Türkiye’de yetiştirilebilir…

İnşaat sektörüne verilen desteğin 1/10’u tarıma verildiğinde halk yeterli ve sağlıklı beslenebilir…

Gelirleri artacağından en mutlu çiftçiler bizimkiler olabilir…

Böylece Türkiye karnı tok ve sırtı pek insanlardan oluşabilir.

Ama nedense sürekli her şeyin tersi gerçekleşiyor.

Bunlar yapılmadığı gibi ancak 50 yılda yetişen ve olgunlaşan ağaçlar ya katlediliyor ya da yakılıyor!

Günlerdir yanan ormanın rüzgâr yön değiştirdiği için kurtulan ağaçlarını motorlu testere ile kestirmek ancak bize özgü ağaç sevgisi olabilir.

Ağaçlandırmak, meraları ıslah etmek, verimsiz toprakları tarıma hazırlamak, ekmek, biçmek, iklim ve toprak özelliklerine uygun endüstriyel ağaç fideliklerinde milyarlarca fide yetiştirmek ve bunları toprakla buluşturmak… sanıldığı kadar çok para ve uzay teknolojisi gerektirmiyor.

Biraz akıllı olmak biraz da ülkeyi ve insanlarını sevmek yeterli!