GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
17 Aralık 2020 Perşembe

Akılsız İslam

Akılsız hiçbir başarı olamayacağı gibi Müslümanlık da olmaz. İlmi, irfanı, ahlakı, yardımlaşma ve dayanışmayı önemseyen İslam’ın “akılsız imanla” yüceleceğini iddia etmek, iftiradır, hakarettir. 

Söz konusu özgürlükse, her şeyden vazgeçilebilir ama akıldan ve İslam’dan yani akıldan ve Barış Dini’nden asla! 

İslam akılla anlaşılabilecek ve açıklanabilecek tek dindir. Bu konuda çok iddialıyım: 

Yahudiliğin merkezinde “İsrailoğulları” gibi etnik bir vurgu var. Bunu değiştiremezsiniz. Değiştirirseniz ortaya Yahudilik olmayan ilginç bir din çıkar. Bundan eminim. 

Tarihin bilinen en eski yazılı materyalleri, kitabı, kütüphanesi, mektebi ve geleneği Yahudiliğe ait olsa da, kendisini özenle etnik bir kimlikle tanımlaması, Yahudi akılcılığının önündeki en büyük engeldir. 

Söylediklerimin Filistin yanlısı olmakla bir ilgisi olmadığı gibi antisemitizmle de bir ilgisi yoktur.

Bu açıdan bakıldığında bir kişinin iyi bir Yahudi olması, dinde akıl yürütmemesine bağlıdır. Söz konusu kişi, hem “kurallı akıl yürütme” hem de Yahudilikte ısrar ederse bunun varabileceği nokta açık söylüyorum ateizm olacaktır. 

Benzer sözleri Hıristiyanlar için de söylemek mümkündür: 

Hıristiyan düşünürler, hem rasyonalite hem de Hıristiyanlığın temel prensiplerini çelişkisiz düşünürken vardıkları yer çoğunlukla ateizm olmaktadır. Çünkü İsa olmadan Hıristiyanlık olamayacağına göre İsa hem insan, hem Elçi, hem Oğul hem de Rab ise bunun akılla açıklanması mümkün olmamıştır. 

Biraz düşünen bir Hıristiyan çok geçmeden dini konuları ya aklın ilgi alanı dışında tutmuş, ya da bir çok Hıristiyan düşün ve bilim insanı gibi ateizm denen inkar yolunu seçmiştir. 

Sizi temin ederim, şu anda kurallı akılcılıktan vazgeçmeden dindar kalan kişi sayısı dünya genelinde çok azdır.  

Şunu da çekinmeden iddia edebilirim: 

Aklından vazgeçmeden dindar kalabilecek kişiler Müslümanlar olabilirdi. Fakat bunu iddia edip örneğini göstermek de çok zor.  

Çünkü yaklaşık bin yıldan beri İslam dünyasında savaşılan en büyük düşman “akıl”dır. 

Her ne kadar Kur’an’da akıl, akıl yürütme, düşünme, fikr etme, fıkh etme, bilme, ilm etme… ye ilişkin çok sayıda ayette insanlığa çağrılar yapılmış olsa da kurallı akli faaliyetleri son terk edenler de Müslümanlar olmuştur. 

Allah, kulları arasında ayrım yapmaz. Kim çalışıyorsa ona fazlasıyla kolaylık sağlar. Müslümanların askeri zaferler kazandığı, Batı’yı köşeye sıkıştırdığı dönemde Batı’da kesintiye uğrayan akli uyanış yeni yeni başlıyordu. 

Savaşta galip gelmeyi bilimde, sanatta, hukukta, ekonomide de haklı olmakla bir gören Âlem-i İslam, büyük uyanıştan hiçbir şekilde etkilenmedi. Yanı başındaki büyük uyanışı umursamadı da. 

Geldiğimiz noktada insanlık aleminde Afrikalı topluluklarla kıyaslanabilir seviyedeyiz. Bunu  yalanlarla gizleme çabasındayız. Müslümanlık davasını güdenlerde de herhangi bir kıpırdanma çabası ve emaresi yok. 

Diyebilirim ki vaazlarda ve sohbetlerde aşağıladığımız Yahudilerden ve Hıristiyanlardan çok daha  kötü durumdayız. 

Ateist Çin’in uyanışı da bizi akıllandırmadıysa geriye tek seçenek kaldı, “akılsız Müslümanlık!”

Aklın davet ettiği imanı, imansızlık sayana kim ve nasıl yardımcı olabilir?! 

Lütfen konuşun; yazın da! 

Ne yapıyorsanız yapın ama susmayın!