GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
27 Mayıs 2021 Perşembe

Ağız tadı...

Allah encamımızı hayırlara tebdil eylesin derdi büyüklerimiz...

Durup durup hatırladığım, o atasözlerinin ve deyimlerin bir bir yerini bulduğu zamanlarda yaşıyoruz.

“Bak bak şaş” derlerdi... Hani o, “Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı…” dedirtecek durumlarla karşılaştıklarında...

Maske diye inim inim inlediğimiz, pandemi illetinin kıskacından kurtulmaya çalıştığımız şu bir buçuk yıl içinde...

Tarih denilen zabıt katibi, yaşadıklarımızı harfiyen kayda geçirmekte olsun...

Venezuela’ya maske ve test kiti yardımı hususundaki...

Şayialar gündeme düşüverince...

Doğrusu, herkes gibi ben de... Baktım kaldım, şaşa kaldım...

Bu bir millî seferberliktir, biz bize yeteriz diyerek...

Gece gündüz evlerinde maske diken kadınlarımız düştü aklıma...

Aşılanamayıp da bu illetin pençesinden kurtulamayan, her gün yüzlerce insanımızın kaybını düşündükçe,

Libya’ya gönderilen 150 bin doz hibe aşı konusu ile...

“Kendi başını bağlayamayan gelin başı bağlarmış...” diyen…


Bir atasözü çıkageldi bir çabukta, zihnimin derinlerinden.                                       

Sonra..

Sütlerini değerinde pazarlayamadıkları için zorluklarla mücadele eden süt üreticilerinin feryatlarını...

Biten hayvancılığı... Dolayısı ile peynir fiyatlarındaki aşırı artışları düşünürken...

Yine Venezuela’dan, Türk halkının beğenisine sunulmak üzere...

Gümrük muafiyeti ile ithal peynir getirilmesi haberinin şaşkınlığı içinde...

Hadi canım... “Lafla peynir gemisi yürümez.” diyen iç sesime...

Yok artık dedim... Kimler alabilecek ki o peynirleri?...

Kim bilir? Peynir ekmek gibi kapışılacaktı belki de!..

Hasılı kelam; yaşadığımız haller akıllara seza...

Yaklaşık iki yüz çeşit peynir üretimi olan ülkemde...

Coğrafi işaretli ürünler olarak, Türk Patent Kurumu’nca tescillenmiş olan;

Yörelerine göre:

Ezine Peyniri, Erzincan Tulum Peyniri, Hellim, Kars Kaşarı, Parmesan Peyniri, Malkara Eski Kaşar Peyniri, Karaman Divle Obruğu Tulum Peyniri, Antep Peyniri, Edirne Beyaz Peyniri, Erzurum Civil Peyniri, Erzurum Küflü Civil Peyniri, Diyarbakır Örgü Peyniri gibi...

İsimleri ve muhteşem lezzetleri ile kültürümüzde kayıtlı bulunan bunca çeşitliliğin içinde,

Peynir fiyatlarındaki ulaşılmaz rakamlar ile ülkem insanının çoktan beri kahvaltı sofralarında çocuklarının önüne peynir koyamaz olduğu gerçeği ortadayken…

“Ne kestin koç, ne yedin hiç...” atasözünü döndüm döndüm tekrar ettim...

Bu verimli Anadolu topraklarında..

Ne acıdır ki, temel gıda maddelerine erişimin çok zor olduğu günümüzde...

Bir zamanlar öğrendiğimiz; Türkiye bir tarım ve hayvancılık ülkesidir cümlesini,

Artık, geçmiş zaman kipi ile kurduğumuzu fark ettim...

Ve... Ata’mın “Köylü milletin efendisidir.” sözü ile köylünün desteklendiği yıllara gittim…


Günlerdir, Rize İkizdere’de orman katliamına direnen köylülerin haykırış fotoğraflarında,

“Ormanı bekçi değil, sevgi korur.” alt yazısını okudum.

Bir zamanlar ülkemize katma değer yaratan tarım ve orman ürünlerimizin...

Dününü, bu gününü ve geleceğini...

Türk tarımının can damarı olan buğday üretimini ve buğday ithalatını...

Şeker fabrikalarının kapatılması ile şeker ithalatını...

Yıllarca Kanada’ya ihraç ettiğimiz mercimeği şimdi aynı ülkeden ithal ediyor oluşumuzu...

Susam üretiminin yıllar içinde azalarak, yıllık susam tüketimimizin yüzde doksanını Afrika’dan ithal ettiğimiz gerçeğini irdelerken...

Yurdumun çeşitli yörelerine ait helva... Birden aklıma düşüverdi...

Hani; hiçbir şey bulamazsak... Peynir ekmek, zeytin ekmek, helva ekmek yeriz...

Diyen kanaatkâr yurdum insanının öpüp alnına koyduğu somununun yanında katık ettiği...

Ağzımızın tadı olan helva... Genel adı ortak, tadı ortak... Muhtevası hep aynı...

İçindekiler: Un, yağ, şeker diye belirtilirken…


Ön isimleri; Edirne’den Kars’a kadar, her yörede muhtelif olan...

Örn: Koz helva, taktak helva, beton helva,  pamuk helva, peynir helvası, un helvası,irmik helvası,badem helvası, deva-i misk helvası...

Peşmek, pişmaniye, kavut helvası, keten helvası...v.b

Osmanlı'dan bu yana Anadolunun kültür mirasında yer alan millî tatlımız...

Türk, Arap, Yahudi yemek kültürünün tatlı bileşiği...

Ve her bölgenin, her şehrin olmazsa olmaz helvaları...

Yöresel adları değişik olsa da tatları aynı...

Yaşayan ve yaşatılan ağız tadımız...

Sevinçlerimizde, üzüntülerimizde...

Adaklarımızda, dualarımızda bizimle beraber olan, helva...

Her yöreye ait bu vazgeçilmez tadın...

İttifakla, birlik mesajı verir gibi bir görevi vardı adeta.

Kıssadan hisse çıkarmayı çok severim, oldum olası...

Ez cümle; dünyadaki var olan tüm değerler gibi...

Helvanın mevcudiyetinden de bir mesaj çıkarabilecek olursak...

Güzel ülkemin güzel insanlarının ittifakla anlaşması gereken tek unsur ağız tadıdır;  

Millî birlik ve beraberliktir...  İlla ki, çoğulcu demokrasidir,  barış ve kardeşliktir...

Gelecek kuşakların ağız tadı için...

“Sabırla koruk helva, dut yaprağı atlas olurmuş.” diyerek…


Umutla, bu ülkeye bahşedilmiş olan tüm değerlere sahip çıkacağız...