GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
16 Mart 2018 Cuma

Adil Seçim

Partilerin ittifak yapmalarına imkan sağlayan yasa teklifi ile birlikte ilginçtir, seçim yasasının da bazı maddelerinde değişiklik yapan teklif TBMM de kabul edildi…

Bu konu ile ilgili kaygılarımı ve teklifin antidemokratik hükümlerini 9 Mart tarihli “İttifak ve Seçim Yasası” başlıkla yazımda ifade etmeye çalışmıştım.

Yasa teklifi TBMM de kabul edildiğine göre kısa bir zaman içinde onaylanacak ve Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girecektir.

Adil seçimi sağlamaktan uzak bir yasanın yürürlüğe girmesi halinde neler yapılabilir?

Muhalefet etmek sadece TBMM kürsüsünde konuşmak, basın toplantısı düzenlemek veya haftada bir gün birkaç saat grup toplantılarında konuşmaktan ibaret değildir. Tüm yasal ve demokratik hakları sonuna kadar kullanabilmektir.

Muhalefeti halkla paylaşabilmektir.

Bu güne dek muhalefetten bu tarz bir uygulamayı görmediğimizi altını çizerek vurgulamak isterim.

Şimdi biraz geçmişe doğur gidelim:

50’li yılların ortaları…

Demokrat Parti iktidarda, Osman Bölükbaşı muhalefette.

Demokrat Parti çoğunluğuna dayanarak bazı antidemokratik yasaları Meclis Genel Kurulu’ndan geçirmeye çalışıyor.

Bu duruma muhalefetin sayısal olarak engel olması mümkün değil.

Osman Bölükbaşı merhum bu durum karşısında 700-800 sayfalık önergeler veriyor. O zaman yürürlükte olan TBMM içtüzüğü şimdikinden daha demokrat. Önergelerin okunması saatler ve hatta günler sürüyor. Bir de önergelerin lehte aleyhte konuşmaları var. Aynı uzunlukta. Günler uzadıkça bir türlü görüşülmekte olan kanun teklif veya tasarısının maddelerini müzakere imkanı elde edilemiyor… Buna o zamanlar demokratik engelleme (obstruksiyon) deniyordu…

Sonuçta pek çok kez DP kanun teklif veya tasarısını geri çekmek zorunda kalıyor…

Şimdi…

Seçim yasası adil değilse “Ne yapalım boynumuz kıldan ince” mi denilecek yoksa yasal, anayasal ve demokratik haklar kullanılacak mı?

Böyle bir yasa ile seçime girilip meşruiyetin sağlanmasına katkıda mı bulunulacak?

Veya “Kazanacağımız bir seçimden vazgeçilir mi” denilecek?

İlla seçim boykot edilsin demiyorum.

Ancak.

Yasanın bütün incelikleri, olumlu olumsuz yönleri kamuoyu ile doğru dürüst paylaşılmalı ve ondan sonra seçime girmemek alternatifi de dahil olmak üzere bütün demokratik ve yasal yollar masanın üzerine yatırılmalıdır… Bunu yaparken “tüm muhalifler” demiyorum ve zaten bu aşamada bu deyim yanlıştır, doğru deyim bir tarafta “tüm yetkilerin bir kişide toplanmasını isteyenler” diğer tarafta “demokratik parlamenter sistemi bütün kurum ve kuruluşları ile isteyenler” diye nitelendirdiğimiz kesimlerle mutabakat sağlanarak bir çözüm bulunmalıdır… Ve ifade etmeye çalıştığım husus da tartışmaya açılmalıdır.

Seçim bittikten sonra yani 16 Nisan’dan sonra dendiği gibi “atı alan Üsküdar’ı aştıktan” sonra “birkaç bağırtıdan ibaret” tepkilerin bir işe yaramadığı geçmiş olaylarla sabittir.

Hangi Anayasal tedbirler alınacaksa “Basra harap olmadan” alınmalıdır.

Akse halde Anadolu’nun güzel deyimi ile “Yan ağla, dön ağla”