GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
17 Ağustos 2010 Salı

AKP, İzmir’’den daha çok evet bekler’…

 
’“Ramazan'ın gelmesiyle birlikte Türkiye'de ilginç olaylar yaşanıyor’” diye giriş yapmış gazete haberinin altında 4 de örnek vardı.
’“İstanbul'da KGS kartına yükleme yapmak isteyen vatandaş, Boğaziçi Köprüsü'nde ’‘İftar nedeniyle kapalıyız’’ cevabını aldı.
Amasya'da Ramazan nedeniyle çocukların yüzme havuzuna kilit vuruldu.
Kocaeli'de plajlardan kurtarma ekipleri geri çekilirken, Gaziantep'te de bir hasta hastanede röntgen odasının önünde sedyede beklemek zorunda kaldı. Çünkü röntgen odasında ’‘yemekteyim’’ kağıdı asılıydı’” diye özetleyebileceğim haberin ortak başlığı ise ’“İşte Türkiye’’den 4 garip örnek’”ti.
Türkiye’’nin dört bir yanında yıllardır Ramazan’’larda bu tür örnekler yaşandığını bilen, bırakın Ramazan’’ı yılın 12 ayında Ankara’’nın doğusunda kalan şehirlerde (Diyarbakır hariç) ’‘içkili lokanta’’ varlığının ortadan silindiğini yazan gazeteciler de oldu çok şükür bu cennet vatanda.
Mahalle baskısına Ramazan’’ın da eklenmesiyle, kimbilir yazılıp çizilemeyen ya da gözlerden kaçan nice tuhaflıklar oluyordur da biz haberdar değiliz’…
Bir de tabii. Biz İzmir’’de yaşıyoruz. Bir yanımızla, yurdun her bir yanının ’‘İzmir gibi’’ olduğunu sanıyoruz/hayal ediyoruz’…
Öteki yanımızla ise, ’‘aman o kötü örnekler bizi de esir alırsa, maazallah zorla oruç tuttururlarsa ya da oruç tutuyor gibi yapmak zorunda kalırsak’” diye ölesiye korkuyoruz. Korktukça da içe kapanıp tuhaflaşıyoruz’… Galiba, o sonsuz hoşgörülü İzmirlilik kimliğinden, ecele bile faydası olmayan korkular yüzünden, farkına varmadan uzaklaşıyoruz’…
 
Tuhaf Ramazan örnekleri aslında bana pek bildik gelirken, bir başka aşina örneğe de İzmir’’de rastladım geçen gün.
’“Ak Parti, Ramazan’’da dükkanı kapattı’” başlığıyla, Habertürk Egeli’’deydi haber.
Ramazan nedeniyle, partiye gelen misafirlere ve parti çalışanlarına çay/kahve servisi yapılmayacağını duyuran haberin öznesi, tahmin ettiğiniz gibi AKP İl Başkanı Ömür Kabak’’tı.
Tam bir yıl önce, ramazan ayında yaptığımız hır/gürlü röportajda, ’‘bize bir bardak su bile ikram etmediğini’’ teessüfle yüzüne söylediğim Ömür Kabak, bu kez tedbirli davranıp, 1 ay boyunca partiye gidip gelene su bile verilmeyeceğini ’‘resmi olarak’’ açıklamış.
Habere göre, şu açıklamada bulunmuş Sayın Kabak:
’“Partiye gelenler, en fazla bir saat kalacaklar. O süre içinde de bir şey içmesinler. Ne kaybederler? İkram yapmayacağız. Çay servisi yapan görevli de oruç tutuyor. Ona yazık değil mi? Misafirlerimize de ne içersiniz diye sormayacağız. Ne içmezsiniz diye soracağız. Oruç tutanlara saygı gösterilmesini istiyoruz. Avukatlık ofisimde de Ramazanda servis yaptırtmıyorum.’”
Bu sözlerden sonra kendini alamayıp, daha da vurucu(!) sözler etmiş Ömür Kabak:
’“Oruç tutanlarla tutmayanlar eşit gibi görülseler de aslında değildir. Nasıl ki kadınlarla erkekler yasada eşit olsalar da sosyal yaşamda kadın daha geridedir. Bu nedenle kadına pozitif ayrımcılık uygulanıyor. Ramazan’’da oruç tutanlara da aslında pozitif ayrımcılık uygulanmalı’…’”
Oruç tutanlara ’‘zorla’’ saygı gösterilmesini istemesinden mi girişeyim işe; yoksa, oruçla kadın/erkek farkı gibi akla ziyan bir benzetme kurmaya çalışmasından mı? ’‘Hizmet eden oruçluya yazık değil mi’’ demesinden yola çıkıp ’“O zaman oruç tutarak işe gidenler, mesela otobüs/taksi/dolmuş şoförleri oruç tutmayanları araçlarına almasın, oruçlu polisler yolda simit tıkıştırıp su içenleri/dondurma yalayanları içeri atsın’” önerisi mi yapayım; veya oruç tutanlara pozitif ayrımcılık isteyen Kabak’’a, ’“Ramazan’’da tatil ilan edin, olsun bitsin bu iş, siz de rahat edin, biz de’” diye mi sesleneyim? Yoksa, ’‘demokrasi ile din’’in AKP dilinde neden buluşamadığından mı yola çıkayım?
Dile getirdiği hoşgörüsüzlüğü, sevimsizliği, nezaketsizliği, kibri bir yana bırakın’… Kabak’’ın oruç tutana zorla saygı isteyen/emreden tarzı; her şeyden önce ’‘dayatmanın’’ nasıl da tepeden tırnağa AKP’’nin ruhunu oluşturduğunu gösteriyor insana.
Devlet Bakanı Egemen Bağış’’ın, "Bu pakete hayır diyenin ya aklında bir zoru vardır ya da vatan sevgisiyle ilgili bir sıkıntısı vardır" sözleri de aynı dayatmacılığı, hoşgörüsüzlüğü, kibri sergilemiyor muydu?
’‘Her şeyin doğrusunu sadece biz biliriz’’ bakışını yansıtmıyor muydu?
 
İnsanın içinden ’“oruç tutmuyorum, aklımla zorum, vatan sevgisiyle de bi sıkıntım var; zaten ben gavurum. Ne diyonuz siz uleynnnn!’” diye, haykırası/tepinesi gelmiyor mu sahiden?
’“Bunlar adamı zorla dinden imandan çıkartır, evet vereceği varsa bile hayır dedirtir’” deyip kapatıyorum bu sinir illeti mevzuyu’…