GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
19 Ağustos 2023 Cumartesi

71 yıldır hep kral!

Bu millet…

Sevdiğinden kopmaz…

Yaşı kaç olursa olsun…

Gözleri hep o “sevgili”yi arar…

O’nu ebediyete uğurlayalı 45 yıl bitti; 46’ya girdi…

Ben doğmadan önce çevirdiği “Kanun Namına”

Aradan 71 yıl geçmesine karşın…

Hala ilk günkü gibi lezzetli bir “siyah-beyaz”

Yeşilçam tarihinde…

Bir “pırlanta” olarak kabul ediliyor…

113 yaşındaki Türk Sineması’nın yüzakı aslında…

Senaryosunu Osman F. Seden'in yazdığı…

Lütfi Ömer Akad'ın yönettiği…

Benzersiz bir siyah-beyaz…

Başrolde kim var?

“Ayhan Işık”

İlk filmiyle, üstelik...

Ömrü yetseydi…

Evinin balkonunda güneşlenirken beyin kanaması geçirmesiydi…

Bugün…

90’lı yaşların ortasında olacaktı…

(İzzet Günay, bugün 88 yaşında ve tek kelimeyle müthiş!)

***

Eskiler ne güzel söylemiş…

“Olan ile ölenin önüne geçilemiyor…”

Ne ilginçtir ki...

Vefatından bir kaç ay önce tamamladığı...

Son filminin adı, “Ölüm Benimdir” olmuştu...

***  

İzmir Karataş’ta gözlerini açtı dünyaya…

İki katlı, ahşap cumbalı Rum evinde yaşayan...

Selanik’ten İzmir’e göç etmiş...

Ermeni asıllı “Işıyan Ailesi”nin...

Altı çocuğunun en küçüğüydü...

Babası ayakkabı ustasıydı...

Ailede “tekne kazıntısı” idi ama...

Babasının Veysel Çıkmazı’ndaki dükkanına...

Her gün sefertasıyla yaz-kış demeden yemek götürürdü...

***

Şimdi, haklı olarak diyeceksiniz ki:

Güzel İzmir’in delikanlısıydı…

Nasıl?

“Yeşilçam’ın Taçsız Kralı” oldu?

Geliyoruz oraya…

***

Ayakkabı ustası babayı genç yaşta kaybedince...

İstanbul’a taşınmaya karar verdiler...

Çok yetenekliydi...

Güzel Sanatlar Akademisi’nin “yüksek resim” bölümünü bitirdi…

İstanbul Darphanesi’nde ressam olarak çalıştı...

Zamanın dergilerinin kapakları…

O’nun yaptığı resimlerle renklendi…

Hayatını devam ettirebilmek için…

Paşabahçe Fabrikası’nda “kırık şişe koordinatörlüğü” bile yaptı...

***

20’li yaşların ortalarında dolaşırken…

Yıldız Dergisi, “Artist Yarışması” açtı...

Akademideki arkadaşları O’nu...

Dokuz Oscar’lı “Rüzgar Gibi Geçti” filminin ölümsüz aktörü…

Clark Gable’a benzetiyordu...

Bastırdılar, “Kafadan kazanırsın” dediler...

Ve, nitekim kazandı...

Kızlarda ise...

Birincilik tacını Belgin Doruk taktı...

Doğuştan yetenekliydi...

Üçüncü filmi “Kanun Namına” ile zirveye oturdu...

Bi’daha da “kral koltuğu”nu kimselere bırakmadı...

***

Şöhret herkesin başını döndürdüğü gibi...

O’na da olmayacak bi’şi yaptırdı...

Kendini o kadar beğeniyordu ki...

Şansını Hollywood’da denemeye kalktı...

Dünya çapında bir aktör olmak istiyordu...

Yakışıklıydı, yetenekliydi ama...

İngilizce bilmiyordu...

Sekiz ay sonra geri döndü...

Hüsrana uğramıştı...

Yine de...

Şansı yaver gidiyordu...

ABD’den döner dönmez...

Gişe rekorları kıran “Küçük Hanımefendi” serisine başladı...

Belgin Doruk’la muhteşem ikili oldular...

Seyirci onları birbirine çok yakıştırıyordu...

***

Yeşilçam’da…

Mert, tuttuğunu koparan, bileği bükülmez…

Bıçkın mahalle delikanlısı karakterine hayat verdi…

Seyircinin kabullenemeyeceği hiçbir role atlamadı…

26 yılda 200 film çevirdi bu bir rekordu…

***

Çok önemli bir ayrıntı daha…

200 filmin tamamında adı, afişlerin en tepesine yazıldı...

Bir kez olsun “ikinci adam” rolü oynamadı...

***

Kısacık yaşamı boyunca...

(Aramızdan ayrıldığında 50 yaşındaydı…)

Ne magazin haberlerine malzeme oldu ne de...

Çapkınlıkta, kaçamakta adı anıldı...

O’nun lügatında “skandal” kelimesi hiç olmadı...

Evden sete, setten eve bir hayat yaşadı...

Tek kusuru vardı; eli pek sıkıydı...

Kendisi için “cimri” diyenlere...

Daima aynı cümleyle karşılık veriyordu:

“Para kolay kazanılmıyor…”

***

Yeşilçam’ın seks batağında saplandığı günlerde...

Diğer starlar gibi “şarkıcı” modasına uydu!

Aslında...

Sesinin iyi olmadığını...

O da biliyordu...

Ama...

Sahnede inanılmaz bir karizmatik duruşu vardı...

Haklı olarak...

Filmlerden beslendiği alkışların devam etmesini istiyordu...

Münir Nurettin Selçuk’tan şan dersi aldı...

Ve, ilk kez İzmir Fuarı’nda...

Zeki Müren’in alt kadrosunda sahneye çıktı...

Zeki Müren, baktı seste sıkıntı var...

Sinemanın ünlü aktörüne...

Ağır şarkılar yerine...

İstanbul türkülerinden oluşan repertuvar hazırladı ve durumu kurtardı...

***

Siyasetle hiç ilgilenmedi ama...

Türk Sineması’nın geleceğinden endişeliydi...

Projelerini anlatmak için...

Vefat ettiği yıl...

Başbakan Süleyman Demirel’den randevu istedi...

“Baba”, ünlü aktörü hiç bekletmedi...

Demirel’in yanında dönemin Kültür Bakanı Barlas Küntay vardı...

O ziyaretten sonra…

Bakan Küntay, usta sanatçı için şöyle demişti:

“Çok etkileyici bir adam... Böylesine milliyetçi bir artist az bulunur... Onu dinlerken kendimden geçtim...”

***

Okuduklarınız...

Türk Sineması’nda hala yeri doldurulamayan...

“Taçsız Kral” lakaplı...

Aktör… Yapımcı… Yönetmen… Senarist… Ses sanatçısı… Ressam...

Ayhan Işık’ın hayatından “özlem” hatırlatan tatlı özettir...

Ve de... 

Yaşanmış, son derece acıklı “iki özel öykü”yü beraberinde taşır…

Özetleyelim...

***

Birincisi…

Yeşilçam’da...

Ayhan Işık gibi onlarca Ermeni asıllı sanatçı vardı...

Kenan Pars (Kirkor Cezveciyan), Danyal Topatan (Danyel Bayrıyan), Vahi Öz (Vahe Özinyan), Sami Hazinses (Samuel Agop Uluçyan), Adile Naşit (Adele Özcan)... Yakışıklı aktör, İstanbul’a gidince “Işıyan” soyadını bıraktı... Ermeni kimliğini gizlemeye özen gösterdi...

Ama...

En çok Nubar Terziyan’ı sevdi...

O tonton ağabey, Yeşilçam’da Ermeni kimliğini gizlemeyen tek aktördü...

Ayhan Işık, bu tonton aktöre “amca”, Nubar Bey de O’na “oğlum” derdi... Ayhan Işık’ın ani ölümü Nubar Terziyan’ı yıkmıştı...

Ertesi gün, Ayhan Işık için gazetelere şöyle bir ilan verdi:

“Oğlum Ayhan, dünya fani ölüm herkese nasip ama sen ölmedin... Zira geride bıraktığın bizlerin ve milyonların kalbinde yaşıyorsun... Ne mutlu sana... Amcan Nubar Terziyan...”

Gazetelerde çıkan o vefat ilanı...

Ayhan Işık’ın ailesini rahatsız etti...

Onlar da gazetelere hemen bir karşı ilan verdiler:

“Önemli düzeltme... Amcan Nubar Terziyan imzasıyla yer alan ilanla, sevgili varlığımız Ayhan Işık’ın hiç bir ilgisi yoktur... Görülen lüzum üzerine üzüntüyle duyururuz... / İmza: Ailesi...”

Nubar Terziyan’nın bi’daha hiç yüzü gülmedi; derin bir acı yaşadı...

***

İkincisi…

Ayhan Işık’ın vefatıyla yıkılan bir diğer isimle ilgili…

Sadri Alışık…

Kral Ayhan Işık’la 10 filmde oynadı…

Arkadaşlıkları çeyrek asrı geçiyordu…

Turist Ömer…

Kadim dostu gidince resmen çöktü...

Bazı geceler ortadan kayboluyor…

Uzun arayışların ardından onu Zincirlikuyu Mezarlığı'nda…

Ayhan Işık'ın mezarı başında buluyorlardı…

Yine…

Buz gibi bir kış günü…

Sadri Alışık’a…

Dostunun mezarı başında soğuktan titrerken rastladılar…

Can dostu üşümesin diye…

Ceketini Ayhan Işık’ın mezarının üzerine örtmüştü…

***

Bitiriyoruz…

O’nu kaybedişimizin üstünden dolu dolu 44 yıl geçti...

Ayhan Işık, Türk Sineması’nın ilk büyük kaybıydı...

Hatırlayın…

Hangimiz O’nun filmlerinde mutlu bir delikanlılık yaşamadı ki?

Gel gör ki…

Türk Sineması’nın “ışığı”...

Bunca yıldır sönük…

Ve…

Ne gariptir ki…

Yeşilçam’a…

Hala öyle bir “ışık” gelmedi; gelmiyor!

Nokta...

Sonsöz: “Mum olmak kolay değildir… “Işık” saçmak için önce yanmak gerek… / Hz. Mevlana...”