GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Kemal ANADOL
YAZARLAR
17 Ağustos 2022 Çarşamba

1000 yıllık kavga!

Holivut filmlerinin klâsikleşmiş sahnelerinden biri çok çarpıcıdır. Hızla akan bir nehrin üzerinde akıntıya kapılmış bir sandal… İçindeki insanlar acımasız bir kavgaya tutuşmuşlardır. Teknenin onları nereye götürdüğü umurlarında bile değildir. Oysa hızını her saniye artıran, köpükleri çoğalan azgın suyun Niyagara şelalesine ulaşması için çok az bir süre kalmıştır. Nihayet kaçınılmaz son gerçekleşir, sandal içindekilerle birlikte suların içinde kaybolur ve hızla aşağıya düşer.

Günümüzdeki siyasal ortamı, kaosu ve kavgayı bu sahneye benzetenler her geçen gün çoğalıyor. Siyasal yelpazedeki yerler, konumlar izleyenleri şaşırtıyor. Demokrasi tarihimizin en küfürlü, en acımasız düellosunun tarafları yan yana… Dün onların suç ortağı olanlar şimdi sütten çıkmış ak kaşık!

Oysa bu yanıltıcı görüntüye aldanmamak gerek. Üniversitelerimizde soruların çalınmadığı, toplumun en küçük bir güvensizlik duymadığı sınavları gerçekleştiren iki isim belleklerimizde yerini koruyor. YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç ile yardımcısı Prof. İsa Eşme. İsa Eşme yaşadığımız kaosun, bulaşıcı bir hastalık gibi insanları saran umutsuzluğun gerisindeki tarihi ve mücadeleyi projektör tutarak aydınlatıyor:

*** 

* Bugün yaşananları kavrayabilmek için bu coğrafyada bin yıl önce başlatılan kavganın kökenlerini ve bin yıllık geçmişini bilmek gerekir. Pekiyi bin yıldır süren kavga kimlerin kavgasıdır?

* Bu kavga, aklı esas alan İbn-i Rüşt yanlıları ile akıl yerine vahyi esas alan pozitif bilimleri ve felsefeyi reddeden İmam Gazali yanlıları arasında bin yıl önce başladı.

* Bu kavga, resmi yasaklayan anlayışa rağmen ilk kez kendi portresini yaptıran Fatih Sultan Mehmet ile, onun resmini günah diye kaldıran oğlu II. Bayezid’in kavgasıdır.

* Bu kavga, dönemin en modern rasathanesini yapan Takiyüddin ile bu rasathaneyi günah sayarak bombalatan Kadızadelerin kavgasıdır.

* Bu kavga, Türkiye’de ilk çağdaşlaşma atılımını başlatan II. Mahmut ile ona “Gâvur Padişah” diyerek çağdaşlaşmayı reddedenlerin kavgasıdır.

* Bu kavga, Türkiye’de modern eğitimin öncülerinden Şemsi Efendi ile, onun Selanik’te açtığı okuluna baskın düzenleyerek “gâvur icadı” olarak gördükleri ders araçlarını sokaklara fırlatanların kavgasıdır.

* Bu kavga, Tanzimat’la başlatılan çağdaşlaşma sürecini devam ettirenlerle çağdaşlaşmaya baş kaldırı olan 31 Mart olayını başlatan Derviş Vahdeti grubunun kavgasıdır.

* Bu kavga, Kurtuluş Savaşının önderi Mustafa Kemal Paşa ile emperyalist güçlerle iş birliği içindeki Damat Feritlerin, Gazi’ye ölüm fetvası veren Şeyhülislâm Mustafa Sabri ile Gazi’nin safındaki Börekçizade’nin kavgasıdır.

* Bu kavga, Osmanlı’nın küllerinden çağdaş bir ülke yaratmak üzere Cumhuriyeti kuran ve devrimleri gerçekleştiren Gazi Mustafa Kemal ile karşı devrimcilerin kavgasıdır.

* Bu kavga, Cumhuriyet’ten yana olanlarla, hanedan ve Hilâfet taraftarlarının kavgasıdır.

* Bu kavga, Menemen’de katledilen Kubilay ile onu katleden Derviş Mehmetlerin kavgasıdır.

* Bu kavga, “Hayatta en hakiki yol göstericinin bilim ve akıl” olduğuna inananlarla, kurtuluşu akıl dışı yollarda, şeyhlerde ve şıhlarda arayanların kavgasıdır.

*** 

Günümüzde de bu kavga sürüyor. Yaşadığımız bunalıma doğru tanım koymak için olaylara tarihsel ve sınıfsal büyüteçle bakmak gerekir elbette. Bu arada iki keskin çizgi arasında yerini şaşıranlar, arada kalanlar var; sayıları da gün geçtikçe çoğalıyor. Atatürk’ün partisinden milletvekili olup, Anayasanın İnkılap Kanunlarının Korunması başlıklı 174. Maddesine karşın, Atatürk’ün imzasını taşıyan devrim yasalarını kadük (geçersiz) sayanları da bu listeye ilâve etmek gerek.
Bu kaotik ortamda Mustafa Kemal Atatürk bize ışık tutuyor:
Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.