GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
21 Temmuz 2010 Çarşamba

’“Bu savaşı ancak kar taneleri bitirir’” dedi kadın’…

’“Kadınlar kar tanelerine benzerler Sayın Başbakanım. Bir kar tanesi hemen erir ama milyonlarcası bir araya geldiğinde, trafiği kilitler!’”
Sevgili İlknur Denizli ile önce telefonda, dün de ziyaretimize geldiği gazetede konuştuğumuzdan beri, aklımda dönüp duruyor bu sözcükler. Kar taneleri ve kadınları buluşturan, yüzümde gülümseme yaratan sözcükler’…
Kadınların gücünü bilen bir kadın olarak hiç kuşkum yok ama’…
Ah o amalar’…
Bütün sorun, bir araya gelmelerinde, daha doğrusu gelememelerinde değil mi zaten’…
Gelsek oysa’… Erkeklerin levazım subaylığını yapmaktan; erkeklerin yaptıkları devam etsin diye onlara ekmek, yemek, su taşımaktan vazgeçsek’… Dünya/ülkemiz, şimdi olduğundan çok daha iyi bir yer olmaz mıydı sizce de?
En fazla ’“bilemeyiz’” diye yanıtlarsınız bu soruyu. Ama erkeklerin şekillendirdiği bu şahane(!) dünya hepimizin gözleri önünde, işte’…
*
Erdoğan’’ın yaptığı son açılım toplantısında sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileri arasında yer alan İZSİAD Başkanı İlknur Denizli’’nin de söylediği, bu cümlelerle değil ama işte tam da buydu bence.
Sevgili İlknur’’a, Başbakan Erdoğan’’a ’“Keşke açılım toplantılarına önce bizden, kadınlardan başlasaydınız, şimdiye daha çok yol almış olurdunuz. Çünkü bu süreci ancak kadınlarla aşabilirsiniz’” dedirten, işte tam da bu’…
’“Analar ağlamasın’” lafı, tarih boyunca kadını evde bırakıp savaşa giden erkekler için sadece bir laftan ibaretken; eşinin/oğlunun/yavuklusunun salimen dönüşünü bekleyen kadınlar için gerçekten de gözyaşı, gerçekten de acı demektir çünkü.
’“Analar ağlamasın’” lafı, ancak bir kadının taa ciğerinden kopup gelen bir söz/bir istek/bir yakarıştır çünkü. Bu yüzden barışı tüm kalbiyle isteyecek, katıksız talep edecek olan kadınlardır.
Ağlayan ’“anaları’” değildir yalnızca, bizatihi kendileridir de çünkü’…
*
Cıvıl cıvıl canlılığı, umudu, coşkusuyla anlattı sevgili İlknur, toplantıda konuşulanları. Kadınların cesaretlerini/yüreklerini ortaya koyuşlarını; söylenmedik söz bırakmayışlarını, en sivri eleştirilerle, en çıkıntı sorularla akıllarında biriken ne varsa ortaya sürüşlerini’… Yüzünde öyle bir umut, öyle bir inanç vardı ki anlatırken. ’“7.5 saat sürdü dediğin, Başbakan’’ın bizzat 5 saat not aldığını söylediğin toplantıda Erdoğan size, söylenmemiş ne söyledi ki bu kadar umutla doldun’” diye sordum biraz da şaşırarak.
’“Hiçbir şey’” dedi. ’“Sayın Başbakan bize dışarıda söylediğinden farklı, hiçbir şey söylemedi. Ama orada O’’nun bu konudaki isteğini, ’‘yüreğinizi koyun’’ deyişindeki samimiyeti gördüm. Bu bana elbet umut verdi. Kalbime bu coşkuyu verense’… Umutlarımı şarj edense’… Onca kadının orada barışı nasıl istediğini, bunun için yapmayacakları şey olmayacağını, kadınların sahiciliğini, yürekliliğini, bir tek çocuğun bile ölmemesini, ne Kürt anasının, ne de Türk anasının acı çekmemesini istediğini görmek oldu.’”
*
Bugün manşetlerde 7 gencimizi daha kaybettiğimiz, anaların yine ağladığı yazıyor kocaman puntolarla.
7 kadının daha ’‘kar tanesi’’ gibi eridiğini, evladını kaybeden her annenin artık yaşamayıp sadece ’“gün saydığını’” bilen bir kadın/bir anne olarak’…
İlknur’’a katılıyorum.
Eğer 30 yıllık bu savaş bitecekse, bunu ancak kadınların bitireceğine, o kar tanelerinin birikip silah tutan o elleri dondurup da kımıldamaz hale getireceğine inanıyorum ben de.
Nasıl olacağını bilmesem de en içimde böyle hissediyorum.
Bu sözleri okuyan kimi erkeklerin bıyık altından gülümsediğini, kadınlarınsa için için onayladığını hissettiğim gibi biliyorum’…