GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İzmir'in köylerini kalkındırmaya adanmış bir hayat
Serdar DEĞİRMENCİ
13 Ocak 2014 Pazartesi 00:00

İzmir'in köylerini kalkındırmaya adanmış bir hayat

İzmir’de siyasetin ve yerel yönetimlerin en önemli isimlerinden İl Genel Meclisi Başkanı Serdar Değirmenci 'köyleri kalkındırmaya adanmış hayatı' Egedesonsöz’den Yusuf Tomruk’a anlattı…
30 Mart seçimleri sonrası AK Parti Hükümeti’nin ‘Bütünşehir’ kararıyla kapanacak olan İl Özel İdarelerinin karar organı İl Genel Meclisi’nin başkanı…bu anlamda İzmir’in son başkanı…Büyük tartışmalara neden olan Sümerbank Kararı (Vali Toprak’la ‘karar’ kapışması), İl Özel İdare mallarının Büyükşehir’e devredilmesi ve Başkan Değirmenci’nin ‘Konak Meydan Projesi’ gölgesinde, İzmir’in son başkanının bilinmeyen yönlerini masaya yatırmak istedik…Çiftçi çocuğu olan Değirmenci hayatını kırsal kalkınmaya ve çevre kirliliğini önlemeye adamış bir kişilik…Başkanlığı döneminde Türkiye’de ilk olmuş pek çok karar ve uygulama var... Gediz sevdası nedeniyle yaptıkları bir kitaba konu olacak cinsten, üstelik çevreci kimliğiyle bilinen Değirmenci ‘Çevreyi kirletmekten’ bile yargılanmış, bu da bir Türkiye gerçeği…Köyleri kalkındırmaya adanmış bir siyasetçinin hayatından kesitler bu röportajda sizleri bekliyor…




Siyaset serüveni nasıl başladı?

Siyasete başlamam çok eskiye dayanıyor… Menemen doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Menemen’de gördüm. Menemen’de lise olmadığı için Karşıyaka’ya gittim. 68 olaylarının başladığı dönemlerdi. İlk kez siyasi bir olaya 1967 yılında Karşıyaka Erkek Lisesi’ndeki boykota katılarak karıştım. O yıllarda Karşıyaka sahili yeni dolduruluyordu. Gittik oradaki kayaların yanında okul sistemini eleştiren bir eylem gerçekleştirdik. Ondan sonra polis bize müdahale edecekken, İstiklal Marşı okuduk. Eskiden polisler İstiklal Marşı okunurken saldırmıyor, hazır olda bekliyorlardı. Marş bittikten sonra gözaltılar oldu. Karakola giderek sloganlarla arkadaşlarımızı geri aldık. Siyasi hareketlere katılmaktan, okula gidemeyince sınıfta kaldım. Liseye başladıktan 1 yıl sonra Menemen’de lise açıldı Menemen’e geri döndüm. Siyasete 68’li yıllarda bulaşsam da aslında ben 78 kuşağıyım. Denizlerin asıldığı 72 yılında lise son sınıftaydım. O günde çok büyük eylem yapmıştık. Liseyi bitirir bitirmez de CHP’ye kayıt oldum. Sonrasında ilçe gençlik kolları başkanlığı yaptım. 

FOTO GALERİ: O İZMİR'İN SON BAŞKANI!

Peki üniversite yılları?..
73 yılında Elazığ’da Makine Mühendisliği ve Ege İktisadi ve İdari Ticari Bilimler Fakültesi’nin kazandım. Babam da uzak diye beni Elazığ’a yollamadı İzmir’de okudum. Üniversite hayatım boyuncu yani 73-78 yılları arası Menemen Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım. Tabi üniversite öğrencisiyken de siyasi faaliyetlere katıldım, etkin öğrenci liderlerinden biriydim. Pek çok eylemde bulundum, DGM’de bile yargılandım. Hatta 78-80 arası Balıkesir’de yedek subayken bile davalarım devam ediyordu. Subay kıyafetiyle duruşmaya çıkıyordum. Hakkımdaki bütün davalardan beraat ettim. Askerlik yapıyorken de her hafta sonu üniformayı çıkartıp siyaset yapmaya devam ettim.

YILMAZ GÜNEY’İN ARKADAŞ FİLMİ
Üniversite yıllarından aklınızda kalan bir anı?..
12 Mart Faşizmi sonrası özellikle 1973’ten sonra bir süre sosyal yaşamda toplumsal bir rahatlama olmuştu. Hemen hemen bütün solcular saçlarını uzatmıştı, çok modaydı. Ta ki Yılmaz Güney’in Arkadaş filmine kadar. Filmde Yılmaz Güney eski ve deneyimli bir devrimci ağabey olarak, uzun saçlı bir çocuğa nasihatte bulunuyordu. Çocuk da bu nasihat sonrası saçlarını kesiyordu. Film öyle bir etki yarattı ki bütün devrimciler uzattığı saçları kesti. Bende filmi izledikten 15 gün sonra kestim. Bir film gençliği o kadar çok etkileyebiliyordu o yıllarda…

Darbe yıllarında ne yaptınız?
Ben askerden geldiğimde zaten aramalar, taramalar ve gözaltılar başlamıştı. 1983 yılında Kenan Evren’in faşist yönetimi seçimlere ANAP, MDP ve Halkçı Parti’nin girmesine izin verdi. Bende o dönem kurulan ancak seçime sokulmayan SODEP’e katıldım. O dönem Halkçı Parti’den çok teklif geldi ama ben katılmadım. Seçimlerde SODEP’lilerin büyük çoğunluğu gibi bende ‘tak tak’ yaptım. Yani oyumu geçersiz kıldım. Halkçı Parti’ye oy kullanmadık. Milli Güvenlik Konseyi’nin izniyle kurulmuştu. O dönemle ilgili bir ayrıntı verecek olursak oyların koyulduğu zarflar zaten şeffaftı ve kime oy verdiğiniz gözüküyordu.

İl Genel Meclisi ne zaman seçildiniz?
Genel seçimleri takiben yapılan 1984 yerel seçimlerinde SODEP’ten Menemen İl Genel Meclisi üyesi seçildim. 1984-89 arası ilk meclis üyeliğimi yaptım. O sıralar İzmir Valisi daha sonra eski Savunma Bakanı olan Vecdi Gönül’dü. Daha sonra Nevzat Ayaz yerine geldi. 89 seçimlerinde bu kez SHP’den seçildim ve 10 yıl aralıksız meclis üyeliği yapmış oldum. Bu 10 yılın 4,5 yılında Encümen Üyeliği yaptım. Encümenin görevi bir nevi bakanlar kurulu gibiydi, idari kararlar burada alınıyordu. O zamanlar valiler her Encümen Toplantısı’na geliyordu.

İlçe başkanlığı döneminden bahsedersek
Benim 40 yılı aşkın siyasi yaşamımda hiçbir ‘kırık çizgim’ yok. 1973 yılında CHP’ye üye oldum. Onun siyasi görüşleri doğrultusu, SODEP kurulmuştu ve aynı şekilde SHP ile birleşildi. Ondan sonra 92 yılında CHP yeniden kurulduğunda, 21 tane İl Genel Meclisi üyesi arkadaşımla istifa ederek CHP’ye katıldık. Ayrıca Menemen’de CHP kurucu İlçe Başkanı oldum, üç dönemde ilçe başkanlığı yaptım. 1994-2004 arası iki defa milletvekilliğine aday oldum, ikisinde de seçilemedim. Ancak küsmedim ve CHP’nin ilçe örgütlenmelerinde önemli katkım oldu. CHP’ye birlikte geldiğimiz 21 arkadaşımızdan 6-7 tanesi benim gibi kurucu ilçe başkanlığı yaptı. Siyasi yaşamımda hep doğru bildiğim CHP yolundan yürüdüm, başka partilerle işim olmadı.

Gediz Nehri’ni kurtarma çalışmalarınız
80’lerin sonunda Gediz’de büyük bir kirlilik başladı. İlk defa İl Genel Meclisi’nde gündeme getirdim, Kemalpaşa’daki Nif Çayı’nda ilk eylemimizi yaptık. Bu konu diğer Ege illerini de ilgilendirdiğini duyurmaya çalıştık. Hem İzmir hem de Manisa İl Genel Meclisi’nde Manisa ile ortak encümen kurulması kararı aldırdım. Kurduğumuz Encümen, kanunda değişiklik olunca bu sefer Gediz Havzası Çevre Koruma Hizmet Birliği kuruldu. Ben 2004 yılında yeniden il genel meclisi üyesi olunca, birliğe seçildim. 5 yıldır da Manisa Valisi’nin başkanlık yaptığı birlikte Encümen Üyeliği yapıyorum.”




Peki meşhur Yeşil Gediz Yürüyüşü?
1993 yılında Gediz’in kirliliğine dikkat çekmek için 12 bin imza topladık. O zamanki genel başkanımız Deniz Baykal’ı eyleme davet ettik. Emiralem regülatöründe bir eylem yaptık, Sayın Baykal’da imza vererek eyleme destek oldu. Sonra bu 12 bin imzayı Çevre Bakanlığı’na ilettik ve bakanlık kirliliği öylece öğrenmiş oldu. Daha sonra 1998 yılında bir Gediz yürüyüşü yaptık. Gediz Kütahya’nın Murat Dağı’nda doğuyor, 401 kilometre sonra Menemen Maltepe Köyü (şimdi mahalle oldu) yakınlarında Ege’ye dökülüyor. 10 gün boyunca Gediz Nehri’ni izleyerek ve kamp kurarak yürüyüş yaptık. Her geçtiğimiz ilçede kaymakamlıkları ziyaret ettik, Cumhuriyet Savcısı’na suç duyurusunda bulunduk ve su örnekleri topladık. Kirliliği mahkeme kararıyla tespit ettirdik. Bir kara mizaha dikkat çekmek istiyorum, Yürüyüşümüz sırasında elektrik direklerine afiş yapıştıranlar olmuş. Gediz’in kirliliği hakkında o kadar suç duyurusunda bulunmamıza rağmen, ‘Afiş asarak çevreyi kirletmekten’ hakkımızda soruşturma açıldı ve yargılandık. Bizden başka kimseye soruşturma açılmadı. Gediz’i kirliliği için canla başla savaşırken ‘Çevreyi kirletmekten’ yargılandık ve beraat ettik. Sonradan öğrendik ki bizi emniyet ve TEK şikayet etmiş.

Gediz zehir akmaktan kurtulacak mı?
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu geçen yıl Aralık ayında Gediz de balık tutacağız demişti. Verdiği tarihte biz de kendisini Gediz’de balık tutmaya davet ettik. Kendisi gelmedi ve biz de zaten terlik tuttuk. Anlayacağınız Gediz yine aynı. Sayın Eroğlu su işlerinden sorumlu bakan. Yani bu suyu vatandaşa parayla satıyor. Çiftçiye temiz su vermesi gerekirken maalesef zehirli su veriyor. Yiyeceklerimiz, içeceklerimiz hepsinde de bu su kullanıldığı için bilmeden zehirleniyoruz. Bakan Eroğlu da zaten havlu attı. Gediz Havzası Çevre Koruma Birliği’nin merkezini İzmir’e getirelim diye çok uğraştım. Ama Manisalılar müsaade etmediği için İzmir’e getiremedik. Sayın Eroğlu 3 yıl önce ‘buranın temizliğini ben yapacağım’ dedi. Çevre Koruma Birliği’ni hizmet yönünden işlevsiz hale getirdi. Her yıl bir toplantı yapacağım dedi. İlk toplantı yapıldı ama gerisi gelmedi. Gediz’deki kirlilik halen çözümsüz duruyor. Artık ben de Gediz Havzası Encümen toplantılarına da katılmıyorum, artık bir işlevi kalmadı.

Peki temiz akma ihtimali var mı?
Yani irade olursa temizlenmeyecek diye bir şey yok. Mesela Kemalpaşa’nın evsel atıkları Nif çayı vasıtasıyla Gediz’e akıyordu. Menemen’in de akıyordu. Büyükşehir belediyesi Gediz çevresindeki bütün ilçelere arıtma tesislerini kurdu. Şimdi İzmir Gediz’i evsel atıklarıyla kirlenmiyor. Esas kirlilik Manisa ve Uşak’tan geliyor. Bilhassa en büyük kirlilik Manisa’dan geliyor. Bir iki belediyenin haricinde diğer tüm belediyeler Gediz’i kanalizasyon olarak kullanıyorlar.

Gediz’de yüzer miydiniz?
Ben ortaokul yıllarındayken Gediz’de yüzüyorduk. Menemen ve çevresinde yaşayan çocukların büyük çoğunluğu gibi bende yüzmeyi Gediz’de öğrendim. Yüzmenin dışında Gediz’in civarında üzüm bağları vardı yani dünyanın en lezzetli çekirdeksiz üzümün yetiştiği yerdi. Bizim bu Gediz’in etrafı Turgutlu, Alaşehir, gibi yerlerden gelen alüvyonlarında oluşmuş topraklardır. Gediz o kadar temizdi ki, eskiden bağını işlemeye giden köylülerin hiçbiri yanına su almazdı. Gider testisine Gediz’den suyu doldurur, tülbentten süzer içerdi Şimdi sulama falan yaparken ayağını soksan ayaklarında yaralar oluşuyor.



ALSANCAK’TA GOLÜ VAR

Sizi hep mikrofonlara konuşurken gördük, mikrofona karşı bir eskiden kalma bir sevda var mı?
Benim mikrofonla tanışmam ve topluluk önüne ilk çıkışım 7 yaşında oldu. İlkokul birinci sınıftan başlayarak liseyi bitirene kadar her bayramda şiir okudum ya da konuşma yaptım. Edebiyat bölümü mezunuyum zaten. Sosyal bir çocuktum, futbola ilgi duydum Menemen Spor’da oynadım. Hatta liseler arası bir maçta Alsancak Stadı’nda bir golüm bile var. Tarihi statta Özel Fatih Lisesi’ne bir gol atmıştım.

Sizin için farklı anlamı olan bir İzmir Valisi
Her Vali’nin mutlaka İzmir’e bir katkısı olmuştur. Ancak Encümen Üyesi olduğum dönemde Kutlu Aktaş’la çok iyi ilişkiler kurmuş, birlikte çok işler başarmıştık. Devlet terbiyesi almış birisiydi zaten sonra bakanlık da yaptı.

Otoparktaki basın toplantısı sonrası Cahit Kıraç’la konuştunuz mu
Ben o olay sonrası Cahit Beyle konuştum. Bana “biz orada siyasi toplantı yapılacak zannettik. O yüzden öyle söyledim. Keşke bana söyleseydin dedi”. Bende “benim basın toplantısı yapmam için sizden izin almam gerekmiyor” dedim, Şimdiye kadar nasıl basın toplantısı yaptıysam öyle yapacaktım. Bu toplantı da tamamen meclis başkanlık divanı olarak ve muhtarların katıldığı bir basın toplantısıydı. Siyasi parti bayrağı falan yoktu” dedim. Aramızda yanlış anlaşılma oldu. Ama sonuçta kapıları da kilitlettiği için basın toplantısını İl Özel İdare’nin otoparkında yapmak zorunda kaldım. Herhalde Türkiye’de o da bir ilktir. İlk Defa bir İl Genel Meclis Başkanı bir otoparkta basın toplantısı yaptı.
Türkiye’de ses getiren İzmir İl Genel Meclisi Kararlarında
Cemevleri’nin ibadethane sayılması için Meclis’te karar alıp temenni kararını ilgili bakanlıklara gönderdik. Çiftçilerin elektrik borçlarının taksitlendirilmesi için temenni kararı aldık. Karar bakanlığa gittikten sonra çiftçilerin borçları yapılandırıldı. Birçok çiftçi batmaktan kurtuldu. Anayasa oylaması yapılırken, İzmir’deki Faşist yönetimden kalan 12 Eylül, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya okullarının isimlerinin değiştirilmesi için önerge verdik ve kabul edildi. Ama maalesef AKP her şeyde olduğu gibi bunda da samimiyetini göstermedi. 12 Eylül ve Kenan Evren okullarının isimleri hala değiştirmedi. Milli Eğitim Bakanlığı isimleri değiştirmedi. Türkiye’de ilk defa Büyükşehir Kanunu gündemde yokken ve benim çevreci kimliğimden kaynaklanan bir konu hakkında çalıştık. Kırsal kesimin çöplerini her hafta düzenli olarak toplamak için bir proje oluşturduk. İlçe Belediyelerle protokol yaptık. Araçlar ve ekipmanları biz aldık. Mazotu biz verdik, bakım onarımını da yaptık. Personel işini belediyelere bıraktık. Projeyle birlikte Türkiye’de ilk defa haftada bir kez İzmir’in bütün köylerinin çöpleri düzenli olarak toplanmaya başladı. Hala da devam ediyor. Şimdi 30 Mart 2014 sonrasız çöpleri Büyükşehir Belediyesi toplayacak. Ama biz bunu 3 yıl önce gerçekleştirdik. 14 bin konteyner, aldık vidanjör ve çöp kamyonları aldık. Belediyelerin ibraz ettikleri faturalarını da ödüyoruz. Pek çok ilden projeyi nasıl yaptığımızı öğrenmek ve uygulamak istedi. Fakat bizim gibi başarılı olamadılar.

Özel idareler ne yapardı, neden kaldırıldı?
Bizim görevimiz kırsal kesime hizmet etmek. Kırsal kesimin barajını, göletini, suyunu, kanalizasyonunu, köy meydanını, tarımsal sulamasını her şeyi yapıyoruz. Belediyelerin şehirlerde yaptığı her şeyi özel idare kırsal kesime yapıyor. Tabi artık yapamayacak. İl Özel İdareleri’nin bütçesi zaten yetmiyordu. Belediyeler gibi gelir elde etmesi gibi bir yetkisi yok. Bu Büyükşehir yasası çıkmadan 7 bölgede çalıştaylar yapıldı. İl Özel İdare’nin yapısını güçlendirmek için bütçeden alınan 1.15 oranının arttırılması ve Özel İdare’nin gelirlerini arttırması için özel vergi toplaması gibi konular tartışıldı. Son anda ne olduysa oldu, özel idareler kaldırıldı. Başbakan tarafından çok acele bir kararla hiçbir bakanın, valinin veya özel idare genel sekreterinin görüşü alınmadan özel idareler kaldırıldı. Neden kaldırıldığını başbakanın çok yakınındaki birkaç isim dışında kimse bilmiyor. Türkiye’deki hiçbir vali ve il genel meclisi başkanı bu karardan memnun değil. Zaten Anayasa’ya da uymuyor. Ancak bu başkanlık sistemine geçişin bir aşaması olarak düşünüldü. Bu durum Türkiye’nin idari yapısını toptan dönüştürmek adına adılmış bir adımdır.

Büyükşehir 30 Mart sonrası başarılı olabilecek mi?
30 Mart’tan sonra Özel İdarenin görevleri olduğu gibi Büyükşehir’e veriliyor. Bunun yanında personeli de devredilecek. Büyükşehir istediği personeli alacak, geri kalan personel Devlet Personel Teşkilatı’na atamasını yapacak. Büyükşehir Belediyeleri kırsal kesime göre yapılanmış kurumlar değil. Şimdi birden bire sen “köyü şehir yaptım” diyorsun. Orası bir köy. Yani merasıyla, yaşam biçimiyle, doğasıyla orası köy, şehir değil. Büyükşehir Belediyelerinin intibak süreci zorlu olacak. Bu noktada bir tek İzmir Büyükşehir’in diğer kentlerden bir farkı var. İzmir Büyükşehir Belediyesi diğer hiçbir belediyede yokken Tarım Daire Başkanlığı’nı kurdu. Tarım Daire Başkanlığı vasıtasıyla kendi görev alanındaki ilçelerin kırsal kesimiyle birazcık da olsa tanışmış oldu. Bu tecrübe ve İl Özel İdare’den alacağı personel ile birlikte yeniden bir yapılanma gidecek. Büyükşehir’in diğer illere göre daha hazırlıklı olduğunu söyleyebiliriz.
 
Bütünşehir valilerin yetkilerini arttıracak mı?
Sanmıyorum. Yasaya Büyükşehir kararlarının bir kısmı valinin onayına gidecek diye bir madde koydular ama henüz tam bir açıklığa kavuşmadı. Valinin yetkisi ne kadar olacak pek belli değil. Bütünşehir yasası uygulamaya geçince göreceğiz ne olacağını. Bütünşehir siyasette şöyle bir değişim yaratacak. Artık ilçe belediye başkanlıkları da kırsal kesime göre durum alacak, entegre olacak. Örnek verecek olursak Bergama’ya 114 tane köy bağlanıyor. Bergama’nın merkezine uzaklığı 80 kilometre olan köy var. İzmir’in 597 tane köyünü dolaşmaya kalksanız 1 senede bitiremezsiniz. Bu köylerin hepsi büyükşehir için oy kullanacak. 




Hep işinizle gündem oldunuz, biraz özel yaşamınızdan bahseder misiniz?
Ben bir çiftçi çocuğuyum. Bizim büyük bir çiftliğimiz vardı. çocukluğumdan beri doğayla haşır neşir oldum. Topraktan ayrı bir zevk alıyorum. Menemende de topraklarımızın dışında ufak kendime özel bir yerim var. Çoğu zaman hafta sonları orada kendi sebzemi kendim dikip kendim sulayıp, kendim çapalayıp kendim yetiştiriyorum. Boş zamanlarımı daha çok orada geçiriyorum. Doğayı seviyorum, hayvanları seviyorum, çiçekleri seviyorum, özel güller yetiştiriyorum. Çok özel güller vardır bahçemde. Çok özel çiçekler yetiştiriyorum. Fakat bu işi doğayı bozmadan böyle biraz nostaljik, eskiye sadık kalarak yapıyorum. Bu eski Amerikan jeeplerine merakım var. Bir tane de 77 model özenerek toplattığım jeepim var Menemen’de, köy çalışmalarına giderken, kırsal kesime giderken onu kullanıyorum. At binmeyi seviyorum, çiftliğimizde atlarımız vardı. Çok küçük yaşlardan beridir ata binerim. Yakın zamana kadar bir atım vardı. Ancak artık yok uzun süredir de ata binmiyorum. Son dönemlerde Menemen Belediyesi at yarışları tertipliyor işte ara sıra orada seremonide ata bindiğimiz oluyor.

Yeniden milletvekili olmak isteyecek misiniz?
Yani tabi benim yaşam biçimim siyaset oldu. 2014’ün Mart’ında Meclis Başkanlığı görevim sona erecek. Ondan sonra da bir değerlendirme yapacağım. O süreç gelmeden karar vermenin erken olduğunu düşünüyorum. Çünkü seçim sürecinde aktif olarak da görev alacağım. Hem il Genel Meclisi Başkanlığı görevim devam edecek, hem de CHP’li olarak siyasi görevlerim devam edecek. İzmir’in siyasetinin belirlenmesinde de seçimlerde 30 Mart 2014’e kadar da çok aktif bir şekilde görev yapacağım. Bu süreç önümüze ne çıkarır onu bilemem onu da sonra değerlendireceğiz.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Işık Teoman
 13 Ocak 2014 Pazartesi 16:37
Sanırım 30 mart tarihinden sonra büyükşehir belediye meclisinde göreceğiz kendisini; öyle düşünüyorum..
 ÇAYLAK
 13 Ocak 2014 Pazartesi 12:06
Serdar başkan 12 Eylül faşist darbesinden sonra solcuyum demenin cesaret istediği dönemlerde Serdar abinin O partide tek başına mücadele ettiğini iyi bilirim. Mücadelesi,teorisi ve aktif siyasetteki duruşuyla her zaman dik durmuş biridir.O partimde her mevkiye yakışır ve hakkını da veriri...
Diğer Röportajlar