GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Batıçim’de üçüncü kuşak güçbirliği yaptı
Mutlu Can GÜNEL
15 Kasım 2012 Perşembe 00:00

Batıçim’de üçüncü kuşak güçbirliği yaptı

Türkiye’nin önde gelen çimento ve yapı malzemesi fabrikalarını bünyesinde barındıran Batı Anadolu Grubu’na ait Batıçim Batı Anadolu Çimento Sanayi A.Ş. Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürüten Mutlu Can Günel, grubun mevcut yatırımları ve stratejik büyüme hedeflerini EGEDESONSÖZ okuyucuları için paylaştı.
Kutay GÜROCAK/EGEDESONSÖZ- Çimentodan yapı malzemelerine lojistik hizmetlerinden liman işletmeciliğine kadar birçok sektörde faaliyet göteren Batı Anadolu Grubu’nun üçüncü kuşak yönetimi, grubun faaliyet alanlarında büyümesi için çalışmalarını sürdürüyor.

Bu isimlerden birisi olan ve halen Batıçim Batı Anadolu Çimento Sanayi A.Ş. Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürüten Mutlu Can Günel, grubun mevcut yatırımları ve stratejik büyüme hedeflerini anlattı. Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD)’nin 1 Aralık 2012 tarihinde yapalıcak genel kurulunda yönetim kurulu üyeliği için de aday olan Günel, geleceğe ilişkin duygu ve düşüncelerini EGEDESONSÖZ okuyucularıyla paylaştı.
 
Dilerseniz görüşmemize Batıçim’in ihracatla ilgili yaptığı çalışmalarla başlayalım. Batıçim’in İsrail’e çimento ihracatı yapmaya başladığına dair bazı söylentiler var. Ticari anlamda normal bu olayı, söylenti olunca sormadan geçemiyorsunuz. Bununla ilgili son durum nedir?
Bu söylentiler bizim de kulağımıza geldi. Ama açıklıkla söyleyebilirim ki, Batıçim’in İsrail’e yönelik böyle bir ihracatı bulunmuyor. Hatta önümüzdeki dönemde, o bölgeye yönelik bir planımız da yok. Biz ağırlıklı olarak, Afrika ve Latin Amerika ülkelerine ürünlerimizi yolluyoruz. Dolayısıyla bu sadece bir söylenti. 

 
Çimento sektöründe ihracat yapmak ve bu noktada büyüme hedefleri ortaya koymak zor bir strateji midir? Sonuçta çimento ağır bir malzeme ve firmalara ciddi bir taşıma yükü getiriyor.
Evet, çimento, yapısı gereği yükte ağır pahada hafif bir malzeme olduğu için ihracatı çok arzu edilmiyor. Çünkü navlun bedelleri, işletmeler için büyük önem arzediyor. Öyle ki, yurtiçi satışlarda bile nakliye maliyeti yüzünden uzağa gidilmesi pek tercih edilmiyor. Bu yüzden de firmalar daha çok bölgesel güç olarak çalışıyorlar. Kendi fabrikamızdan yola çıkarak söylersek; fabrikamız continue (devam eden) bir sistem içinde, bin 400 derecelik fırınlarda saatte 30 ton kömür kullanarak üretim yapıyor. Satış olmadığı zaman üretimimizi durdurmak gibi bir lüksümüz yok. Dolayısıyla üç vardiya halinde üretim yapıp, ortaya çıkan ve çimentonun yapımında kullanılan klinkerleri stokluyoruz. Doğal olarak, bir süre sonra bu stokları eritmek için de ihracata yöneliyoruz.
 
Sektördeki bu durum, firmaları belli coğrafyalar içinde kalmaya ve fazla hareket etmemesine mi neden oluyor? Üstelik bu stoklar, sektördeki yatırımlarla daha da artmıyor mu?
Türkiye’ye yakın coğrafyadan söz edecek olursak; örneğin Arap Baharı’nın etkileri sürerken tekrardan başlayan ticaret ile birlikte Türkiye’den Suriye ve Libya’ya önemli ihracat çalışmaları yapılıyor. Bunun yanında Batı Amerika’da büyük tröstler olmasına karşın, ülkemizden de burayada ciddi ihracat gerçekleştiriliyor. İç piyasaya gelince. Şu anda Türkiye’de talebin çok üzerinde bir arz bulunuyor. Bu kadar fazla arz olduğu için de çimento sektöründeki rekabet de ister istemez kızışıyor. Bu noktada, işletmeler maliyetlerini düşürmeye odaklanıyor.
 
Sizin maliyetleri düşürme noktasında yaptığınız çalışmalar nelerdir?
Geçen sene buna yönelik büyük yatırımlar gerçekleştirdik. Yakın dönemde, atık ısıdan enerji üretimine dair önemli bir yatırımımız oldu. Bu sayede fabrikamızdan doğaya salınan 330 santigrat derecelik ısıyı, kurduğumuz teknoloji ile tekrar sisteme kazandırdık. Böylece sıcaklığı hem 120 santigrat dereceye düşürdük hem de enerji maliyetlerimizi yüzde 33 oranında azalttık. Bunun yatırım maliyeti 13 milyon Euro oldu. Ayrıca 2.5 milyon Euro yatırım maliyeti ile kurduğumuz yeni filtre ile fabrikadan doğaya salınan partikül oranını ciddi oranda azalttık. Böylece karbon salınımını azaltırken önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkacak olan karbon emisyon programlarına da hazırlık yapmış olduk. Bu konuda Türkiye’deki örnek firmalardan birisiyiz.
 


Biraz önce klinker imalatından bahsettiniz. Bu nasıl bir malzeme ve depolaması nasıl yapılıyor?
Çimentodan üretilen ara mamüle ‘klinker’ adı verilir. Bir anlamda bunu ‘lav taşı’ gibi düşünebilirsiniz. Bu klinkerin içine gerekli malzemeleri karıştırıp, ögüttüğünüz zaman çimento meydana geliyor. Daha sonra bunlar iç veya dış pazarlardaki alıcılara satılıyor. Zaten işin ağır sanayi prosesi gerektiren kısmı da klinkeri üretmek. Yani bu mamülü, basit bir öğütme işlemine tabi tutmak çok zor değil. Biz, bir süre önce bu klinkerin fabrika bünyesinde depolanması ve kolayca sevk edilmesini sağlamak amacıyla yeni bir yatırım çalışması başlattık. Buna göre; 100 bin tonluk bir klinker stokolü yapayı planlıyoruz. Bunun yatırım maliteyi 14 milyon Euro olacak. Böylece yeni bir depolama alanımız olacak. Bu şekilde stok esnasında ortaya çıkan toz hareketini de engelleyeceğiz. Bildiğiniz gibi firmamızın kurulduğu 1960’lı yıllarda, mevcut fabrikamızın çevresinde yapılaşma yoktu. Ama günümüzde, verilen imar izinleri ve yapılan konutlarla tesisimiz şehrin içinde kaldı. Biz, bu yatırımımızla çevreyi ne kadar duyarlı olduğumuzu göstermek istiyoruz. Bu projemizi de 2013 yılı sonuna kadar tamamlamayı hedefliyoruz.
 
Günümüzde enerji sektörü, hemen her büyük grubun faaliyet göstermek istediği alanlardan birisi olarak karşımıza çıkıyor. Grubun, daha önce basına da yansıyan bazı enerji yatırımları oldu. Bu konudaki son durum nedir?
Bu doğal bir sonuç çünkü Türkiye’nin gelişen ekonomisine paralel olarak enerji ihtiyacı da artıyor. Dolayısıyla büyük gruplar talep fazlalığından kaynaklanan eksiği görüp, bu alanda yatırım yapıyorlar. Biz de grup olarak enerji sektörüne önem veriyoruz. Sonuçta ülkemiz yenilenebilir enerji konusunda büyük kaynaklara sahip. Bizim enerji piyasasına girişimiz, Ak Enerji’ye ait fabrika sahasındaki 45 megavatlık doğalgaz çevrim santrali ile oldu. Daha sonra geçen yıl grubumuza katılan Isparta’daki Kovada-1 ve Kovada-2 hidroelektrik santrallerini 55 milyon dolara satın aldık. Getiğimiz ayda 10 megavatlık kurulu gücü olan Hasanlar hidroelektirk santralini 30 milyon 850 bin dolara bünyemize kattık. Şu anda 365 milyon kilovat saatlik bir üretim hacmimiz var ve enerji sektöründe de büyümek bizim hedeflerimiz arasında yer alıyor.
 
Grubunuzun başka alanlarda da yatırımları bulunuyor. Bu yatırımlarınızdan da kısaca bahsedebilir misiniz?
Aliağa’da Batı Limanı yatırımımız bulunuyor. Yaklaşık 46 milyon dolara mal olan bu yatırımımız sayesinde lojistik ve liman hizmetleri sektörüne de girmiş olduk. Ayrıca yine Aliağa’da 66 dönümlük bir arazide kurulan ve 5 milyon dolara mal olan bir antrepomuz bulunuyor. Son dönemde Batı Limanı iskelesinin uzatılması ve genişletilmesiyle ilgili çalışmalarımız da var. Gerekli izinleri aldıktan sonra buraya da 20 milyon dolarlık yatırım yapmayı öngörüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu alanda da yatırım yapmak istiyoruz.
 
Bildiğiniz üzere ‘Kentsel Dönüşüm’ ile ilgili çalışmalara başladı. Bu doğrultuda çimento ve hazır beton sektöründe de bir hareketlilik bekliyor musunuz?
Kentsel dönüşüm sürecinde İzmir’in pilot şehir olması bize büyük fayda getirecektir. Çünkü şehrimizdeki konutların yaş ortalaması oldukça yüksek. Bayraklı ve Mavişehir’deki projeler sayesinde İzmir, yatay bir yapılaşmaya gidiyor. Bu noktada şehrimizin kentsel dönüşümün parlayan yıldızı olacağına inanıyoruz. Tabi ki, bu dönüşüm sihirli bir deynekle bir anda yapılacak şey değil. Bu noktada yerel yönetimlerin merkezi idarenin de desteğini alarak bu değişimi hayata geçirmesi lazım. Sonuçta 50 sene önce yapılan çarpık kentleşmenin izlerini, silmek gerekiyor. Bu durum kentimiz için bir şanstır. Grup olarak, prefabrik beton üretimimiz bulunmuyor. Buna karşın, bir beton firmamız ve 15 tane beton santralimiz var. Buradan beton mikserlerimiz sayesinde hizmet veriyoruz. Bunun dışında tabi ki, baraj ya da büyük altyapı yatırımlarına da çimento yolluyoruz.
 


Tekrar ana sektörünüze dönecek olursak, Çimente sektörünün Türkiye’deki durumu nedir? Sektörde nasıl bir rekabet yaşanıyor?
Türkiye’nin farklı bölgelerinde olmak üzere, sektörde yaklaşık 20’ye yakın üretici bulunuyor ve bu rakam yeni yatırımlarla hızla artıyor. Birde bu sektör, uluslararası oyuncuların ilgisiyle gelişen bir pazar. Çünkü iç satışlar toplam üretimin çok gerisinde. Biraz önce arz fazlalığından ve yatırımların konumlandırılmasından bahsetmiştik. Fakat buna rağmen büyük sermaye grupları sektöre giriyor. Aslında yatırımların daha çok bölgesel anlamda yapılması lazım. Evet, çimentonun hammaddesi olan kil ve kalker Türkiye’nin her yerinde bulunabiliyor. Ancak, kuracağınız tesislerin buraya yakın olması da çok önemli. Mesela bizim tesisimizin yanında hammadde ocakları bulunuyor. Eğer böyle bir tesis kurmak isteyen olursa, yaklaşık 100-150 milyon doları gözden çıkarması gerekiyor. Bu rakamın oluşmasında arazi bedeli ve kapasite gibi bir çok unsur belirleyici oluyor. Yeni ve modern yatırımların maliyetleri düşüreceği varsayımından hareketle, firmalar sektöre adım atıyor. Şu da bir gerçek ki, İzmir’e her noktadan çimento geliyor. Yeni yapılan fabrikaların maliyetleri düşük olduğu için bölgedeki rekabet körükleniyor. Doğal olarak da firmalar, dinç ve diri kalmak zorunda. Bu nedene biz de yatırım yaparak maliyetlerimizi düşürmeye çalışıyoruz.
 
Grup bünyesinde sizin gibi genç kuşak yöneticiler de bulunuyor. Sizin bu noktada geleceğe ilişkin projeksiyonlarınız neler? Grubun hedeflerini ne şekilde özetleyebilirsiniz?
Biz, Batıçim ailesi olarak 66 yıldır çimentoculuk yapıyoruz. Halka açık, şeffaf bir firmayız. Grup bünyemizde yaklaşık 800 kişi çalışıyor. Sosyal sorumluluklarının farkında olan, çevreci ve yenilenebilir enerji konusunda üzerine düşün yatırımları gerçekleştiren bir grubuz. Güçbirliği ve dayanışma içinde olan bir yönetimimiz var. Bu yönümüz, aynı zamanda bizim gelişmemizdeki en büyük itici gücü oluşturuyor. Biz 5 yıl içinde karlılıkta 1 milyar TL’lik bir baraj koyduk kendimize. Bunu sağlarken de, global anlamda bir oyuncu olmak istiyoruz. Grumuzdaki herkes bunun için çalışıyor. Yönetimde yer alan genç kuşak aile fertleri de, aldıkları bayrağın ve üzerlerine düşün sorumlulukların farkındalar. Çünkü biz, dürüstçe ticaret yaparak, adımıza leke sürmeden bu grubu daha ileri taşımayı hedefliyoruz. 
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 eftal45
 27 Mart 2013 Çarşamba 17:06
sizlere borsada yatırım yapan yanmış benim gibi boş konuşuyorsunuz bence borsa 50 binden 90 a geldi siz hala aynı yerlerde emekliıorsunuz oyleyiz böyleyiz insaf
Diğer Röportajlar