GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Suskun baro gelmez!
Özkan Yücel
15 Ekim 2022 Cumartesi 00:00

Suskun baro gelmez!

Muhittin Akbel sordu, Başkan Özkan Yücel cevapladı.

Dört yıllık hizmet süresinde suskun İzmir Barosu’nu kutup yıldızı mertebesine çıkardıklarını anlatan Başkan Av. Özkan Yücel, “O suskun İzmir Barosu gitti, söyleyecek sözü olan, konuşan, gündeme damga vuran baro geldi. Gözüm arkada değil; çünkü hizmet çıtasını daha yükseğe çıkaracak, suskun baroyu geri getirmeyecek bir yönetimin seçileceğinden kuşkum yok” dedi

İzmir Barosu’nun 26 Ekim 2018 tarihinde yapılan seçimlerinde Başkan seçilmişti Av. Özkan Yücel… 11 Temmuz 2021’de yapılan seçimi de açık ara kazanmıştı. Çağdaş Avukatlar Grubu’nun adayı olarak iki büyük seçim zaferi kazanan Yücel, grubun yıllardır uyduğu “iki dönem” kuralı nedeniyle, 22-23 Ekim tarihlerinde yapılacak seçimde aday olmayacak.

İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel ile giderayak bir veda röportajı yapalım, dedik. Karşılıklı oturduk, dört yıllık hizmet sürecinde neler yaptığını, neleri yapamadığını konuştuk. Muhittin Akbel’in sorularına, her zamanki dobralığıyla yanıt verdi.

İzmir Barosu başkanlığına veda ederken, ne yorgun görünüyordu Özkan Yücel başkan, ne de bıkkın! Anlatacak çok şeyi varmış meğer. Konuşan, gündem yaratan, söyleyecek sözü olan bir İzmir Barosu bırakmanın mutluluğu gözlerinden okunuyordu Özkan Bey’in. Açık açık söyledi, “Gözüm arkada değil” diye… Ve ekledi: “Çünkü bugün bir hukuksuzluk olduğunda, herkes İzmir Barosu acaba ne dedi, ya da acaba ne diyecek, diye bakıyor. Yeni yönetim, bu kutup yıldızı olma özelliğine sahip İzmir Barosu’nun hizmet çıtasını daha yukarı çıkaracağına inanıyorum.”

Buyrun Muhittin Akbel-Özkan Yücel sohbetine…

İZMİR BAROSU’NU KUTUP YILDIZI MERTEBESİNE ULAŞTIRDIK

- Sayın Yücel, iki dönem baro başkanlığı yaptınız. 2018’de nasıl bir baro aldınız, nasıl bir baro bırakıyorsunuz?

Dört yıldır başkanlık yapıyorum İzmir Barosu’na. Bu benim için çok büyük bir onur. Türkiye’nin üçüncü büyük kentinde yaşıyoruz. Baro olarak, sayısal olarak üçüncü büyük baroyuz; ancak etkisine ve gücüne baktığınızda, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk devleti mücadelesinde, mesleki kazanımlar mücadelesinde kutup yıldızı olmuş, birinci barodur. 2018’de göreve gelirken işimiz zordu. Meslektaşlarıma; İzmir Barosu, Türkiye’yi peşine taktığı, hukuk devleti, demokrasi anlamında, avukatlık meslek pratikliği anlamında en son neyi söylemişti, hatırlıyor musunuz, diye sormuştum. Maalesef ki tek cümle söylenmemişti. Büyük bir suskunlukla karşılaşmıştım.  Biz geldiğimizde dört yıllık bir Cumhuriyetçi Grup yönetimi işbaşındaydı. Türkiye’de onca hukuksuzluğa, avukatlık yapmanın zorlaşmış olmasına, demokrasi askıya alınmasına, olağanüstü hal rejimi sürdürülüyor olmasına rağmen, bir hukuk kurumu olan İzmir Barosu maalesef tek söz söylememişti. Söz vermiştik, İzmir Barosu’nu yeniden kutup yıldızı mertebesine taşıyacağız, demiştik. Sesi olan, söyleyecek sözü olan bir baro yaratacağız, sessizliği kıracağız demiştik. Sanıyorum, dört yıllık süreçte bizi en çok mutlu eden olaylardan biri bu oldu. Şimdi Türkiye’de herhangi bir hukuksuzluk varsa, yalnız hukukçular, yalnız avukatlar, yalnız barolar değil, Türkiye’deki demokratik muhalefetin tamamı neredeyse, gözlerini İzmir’e çeviriyor; İzmir Barosu bu konuda kesin bir şey söylemiştir, ya da söyleyecektir diyor, ya da ne söyledi, diyor. İlk hareket, ilk tepki İzmir Barosu’ndan geldi, gelmeye devam ediyor, bundan sonra da devam edeceğine inanıyorum.

BARO BAŞKANLIĞINI, SADECE AVUKATLARA DEĞİL, YURTTAŞLARA DA AÇTIK

İlk yönetim kurulu toplantısında, ulaşılabilir bir baro vaadimiz vardı. 7/24 çalıştık. Telefonun ucunda her zaman bir yönetim kurulu üyemiz vardı. Bize ulaşamayan tek arkadaşımız yoktur. Baro başkanlığı, sadece avukatlara değil, yurttaşlara da açık oldu. Stajyer meslektaşlarımıza açık oldu. Erişilebilir bir baro olduk. İzmir, İnsan haklarının başkentidir, diye bir proje hazırladık. O dönemde seçime giren tüm partilere imzalattırdık bu projeyi: onlarla ortak çalışmalar yaptık, insan haklarıyla ilgili. Çünkü merkezi yönetimin bunu yapmadığının farkındaydık. Merkezi otoriteden bunu beklersek, sonuç alamayacağımızın farkındaydık. Gerçekten iyi kazanımlar elde ettik. Bütün Türkiye’yi etkileyen bir suç örgütü liderinin açıklamaları vardı. Adliyeler, savcılar sus pustu. Bir hukuk kurumu olarak bir çıktık, bu sorumluları bulun, tespit edin, yargılayın; en azından etkili bir soruşturma yapın, dedik. Diyanet İşleri Başkanlığı bir açıklama yaptı, karşısına biz çıktık, toplumu bölüyorsunuz, ötekileştiriyorsunuz, dedik. Hakkımızda soruşturma açıldı. Seçimleri iptal ettiler, en önce karşılarına biz çıktık. 250’den fazla arkadaşımla İstanbul’a gittik, bir ilçenin tamamındaki sandıkları İzmir Barosu avukatları korudu. Onun dışındaki üç ilçeye de destek verdik. Adli yıl açılışına külliyede karşılamaya kalktılar. Yargı bağımsızlığı, sadece bizim talebimiz olmakla kalamaz, toplumun ihtiyacı, dedik. Hakim ve savcılara, biz gitmiyoruz, siz de gitmeyin; yargının üzerinde bir idarenin varlığını kabul etmeyin, dedik. Neredeyse tüm Türkiye peşimize takıldı.

ÇOKLU BARO EYLEMLERİMİZ ÇOK DEĞERLİYDİ

Çoklu baro eylemleri yaptık. O eylemlerin hazırlanması aşamasında en önde gelen barolardan biriydi İzmir Barosu. Avukatları bölmeye çalışan zihniyetin farkındaydık. Dahası avukatları, idarenin bir uzvu, bir parçası, ona bağlı çalışan, bağımsızlıktan yoksun bir kuruluş haline getirmek istediklerinin farkındaydık. Bunun için yollara düştük, yağmurda ıslandık, güneş altında kavrulduk, Meclis kapısında sabahladık, rehin alındık. Birçok meslektaşımızla, Baro başkanımızla beraber bunu başardık. Diyorlar ki, başarısız olundu, çoklu baroya izin veren kanun çıktı. Kabul etmiyorum bunu. Kanun çıktıktan sonra yaşananlar bile ne kadar haklı olduğumuzu, ne kadar doğru söylediğimizi, bunu da hem meslektaşlarımıza, hem de yurttaşlarımıza anlatabildiğimizi çok net gösteriyor. Niye? 60 bin üzerinde avukatı olan İstanbul’da tek bir baro bulunuyor. 18 bin avukatı bulunan Ankara’daki numaracı baro can çekişiyor. 2 bin sayısına tutunamıyorlar. Yakında o numaracı baro, tarihin tozlu sayfalarında kaybolacak.  Bu mücadele çok değerliydi.  Çoklu baro sürecinin temel amaçlarından biri, Metin Feyzioğlu iktidarını daim kılmaktı. Bunun için delege yapılarıyla oynadılar. Barolar Birliği’ne çöreklenmiş anlayışı defetmenin kıvancını taşıyoruz. İkinci seçimi kazanırken, en önemli taahhütlerimden biri buydu. Meslektaşlarımızın da böyle bir beklentisi varmış ki, oldukça büyük bir çoğunlukla seçimi kazandık.  CMK ücretleriyle ilgili çalışmalarımız oldu. 81 baronun bir metnin altına imzasını atmasını temin etmek için, 81 baronun aynı anda eylem kararı almasını sağlamak için çok uzun zaman uğraştık. Eğer biz o imzayı 81 baro attıysa, İzmir barosunun çabalarının, ortaya koyduğu performansın büyük etkisi vardır.

İZMİR BAROSU’NA YAKIŞAN BİR BİNA YAPMAYI ÇOK İSTEDİM, ANCAK…

- Peki, yerine getiremediğin bir taahhüdün var mı?

En büyük hayallerimden biriydi, İzmir barosuna yakışan, İzmir’e yakışan bir Baro binası hediye etmekti. Maalesef olmadı. Ama eminim, benden sonra gelecek arkadaşlar, Sefa (Yılmaz) kardeşim, bizim eksik bıraktığımızı tamamlayacaktır. Çünkü aynı yerden bakıyoruz, aynı şeyleri istiyoruz, hedefliyoruz. En önemli ihtiyaçlardan birinin bunun olduğunun farkındayız. Adliyeler bölündü. Her seferinde başka önerilerle muhatapların karşısına çıktık. Mesela Karşıyaka adliyesinin bulunduğu bahçe içerisinde bir vergi dairesi binası var. O vergi dairesinin taşınmasını, adliyenin rahatlatılmasını istedik. Adalet komisyonu bunu benimsedi, başsavcılık benimsedi, ama Maliye Bakanı olan damat kabul etmedi. Hepsinde yapıcı eleştirilerimizi sunduk. Çağdaş Avukatlar Grubu’nun her zaman söylediği bir şey var; adliyelerin yönetiminde mutlaka ve mutlaka barodan bir temsilcinin olması gerekir. Bu bir yasa değişikliği istiyor. Yasa değişikliği gerektiren işlerin neredeyse hiçbirini yapamadık. 2018’de göreve gelirken taahhüt ettiğimiz ne varsa, yüzde 85’ini tamamlamışız. Ama bizim inisiyatifimizde olan şeyler. Yapamadığımız bir tek şey var; kanun değişikliği,  iktidar anlamında anlayış değişikliği gerekiyor, çözüm oradan geçiyor ama biz onu değiştiremedik. Orada çünkü parmak çoğunluğu var.

GİDELİM, ŞUNUNLA KAVGA EDELİM DİYE KALKMIYORUZ, OLMASI GEREKENİ SÖYLÜYORUZ

- Sizi sürekli kavga etmekle suçlayanlar var. Kavgacı biri misiniz?

Bazen bizi eleştiriyorlar, kavgalısınız, diyorlar. Biz hiç kimseyle kavgalı değiliz. Durduk yerde hiç kimseyle kavga etmiyoruz. Bu sabah yataktan kalkarken, gidelim şununla kavga edelim, diye kalkmıyoruz. Olması gerekeni söylüyoruz, olması gerekenin arkasında duruyoruz. Olması gereken budur diyoruz. Bunu kabul etmiyorlarsa, bizimle bir ters düşme halleri varsa, bu onların sorunu. Aksini yapmaya kalkarsak, söylememiz gerekeni söylememiş olurduk. Valilik bizi Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına çağırdı, 15 kişiyle. Yok kardeşim, dedik, öyle 15 kişiyle gelmem, tüm avukatlarla geleceğim. Olur mu öyle şey dediler. Madem  bizim bayramımız, o bayrama sahip çıkacağız. Şimdi ben bunu söyledim diye Valilik bana küsecekse, buyursun, küssün! Ben küsmüyorum, kimseyle. Biz tüm avukatlarla törene katılmaya başladıktan sonra her yıl artan sayılarla katılım gösterdi meslek örgütleri. Onlar da sayı vermeyi reddetti. Çünkü bir karanlık yaratmaya çalışıyorlar. Ne söylenirse sen buna uymak zorundasın. Hukuk böyle söylemiyor, yanlış diyoruz.

İLKELERİMİZDEN BİR KEZ OLSUN TAVİS VERMEMİZ SÖZ KONUSU OLAMAZ

- 22-23 Ekim’de Baro seçimleri var. Adaylara neler söylemek istersiniz?

Bu soruya vereceğim cevap, yansız bir cevap olmaz benim için. Çünkü ben Baro başkanı adayı değilim. Bana, yoruldun mu, diye soruyorlar. Kimisi kanunen engel olduğunu düşünüyor. Kanun, iki dönemle sınırlı tutmuyor. Asla yorulmadım. İki dönem, bizim grubumuzun yıllar önce aldığı bir karardır. Bir kurulda iki dönemden fazla görev yapmama geleneği var. Bu seçime girerken, başkan boş ver ya, araya pandemi girdi, falan filan oldu, sen bir dönem daha devam et, diyenler oldu. Onlara aynen şunu söyledim: Biz etrafımızdaki herkese, tüm muhataplarımıza, ilkelere sahip çıkmak ve o ilkeler etrafında bütünleşmek gerekir derken, şu veya bu sebeple biz bozarsak, anayasayı bir kere delmekle ne olur, diyenlerle aynı yere düşeriz. O yüzden sebebi ne olursa olsun, ben aday değilim, dedim. Üzülerek bırakacağım, çünkü İzmir Baro Başkanlığını gerçekten onurlu bir görev olarak kabul ediyorum. Hiçbir göreve değişmem, İzmir Barosu Başkanlığını ama hepimiz bu görevi sıramız geldikçe yerine getiriyoruz, bitince devredeceğiz. Gözüm arkada mı? Dediğim gibi, cevabım yansız olmayacak dememin sebebi o, çünkü ben görevi Çağdaş Grup’tan Sefa Yılmaz’a devredeceğim. Aynı anlayışla, aynı mücadele ruhuyla bu işi yürütecek yönetim kurulu adayı arkadaşlarıma devredeceğim. Çağdaş Grup, bulunduğu yerden bir adım geri çekilmeyecek. Suskunluğa terk edilmeyecek İzmir Barosu. Mücadele ruhunu bırakmayacak. Bizim yapamadıklarımızı yaparak, üzerine ilave ederek devam edecek bir yönetim olacak. Buna yürekten inanıyorum. Kendi adıma, daha çok şey yapamamış olmamın üzüntüsü varsa bile İzmir Barosu adına hiç üzülmüyorum, çünkü İzmir Barosu’nu emin ellere teslim ediyoruz.  Diğer gruplar açısından bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü arkadaşlar, yönetim kuruluna eleştiri getirirken, mesleğe, avukatlığa ilişkin, onlara sahiplenmeyle ilgili tek eleştiride bulunamıyorlar. Bu benim için mutluluk kaynağıdır.  Demek ki söz verdiğim şeyleri hayata geçirmişim. Elbette eleştirileri olacak, elbette her aday bir başka projeyle ortaya çıkacak. Ama ben neredeyse yüzde 100 diyeyim, Çağdaş Grup ipi yeniden göğüsleyecek. Çünkü bir anlayışı var ediyoruz.  O anlayışın da İzmir Barosu’nda büyük bir desteğinin, potansiyelinin, sahiplenicisinin olduğuna inanıyorum. Daha önce kime oy verdiklerinden ari olarak söylüyorum; geçtiğimiz dönem, başka gruplara oy vermiş çok sayıda meslektaşımız mücadelemizdeki, duruşumuzdaki sahiciliği görüp gelip bizimle saf tuttular. Bu dönem de böyle olacak diye düşünüyorum. Çağdaş Grup yönetiminin, çıtayı daha yukarı çekeceğine inanıyorum. Ben çok şanslı bir başkanlık dönemleri geçirdim. Gerçekten pırıl pırıl insanlarla çalıştım, pırıl pırıl yol arkadaşlarımla yürüdüm. İzmir Barosu, bir kutup yıldızı haline geldiyse, bu elbette Özkan Yücel’in başarısı değildir. Bu, birlikte çalıştığım arkadaşlarımın, ortak aklın, ortak mücadelenin ürünüdür. Bunun aynen böyle devam edeceğini düşünüyorum.

 HERKESİN İÇİ RAHAT OLSUN, HİÇBİR PARTİYLE BAĞLANTIM OLMADI

- Özkan Bey, başkanlıktan ayrılınca siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?

Ajandalar, saklı düşünceler, çok rahat biçimde şunu söyleyebilirim: İzmir Barosu Başkanıyken, İzmir Barosu Başkanlığı dışında hiçbir şey düşünmedim. Benim için şu partiye gidecekmiş, buraya gidecekmiş, diye konuşuyorlarmış. Bunların söyleyen herkesin içi rahat olsun; hiçbir partiyle bugüne organik veya inorganik bir bağlantım olmadı. Bütün partilerin milletvekillerini burada ağırladım, her biriyle sohbet ettim, ülkeye, demokrasiye, hukuka ilişkin düşüncelerimi paylaştım. Yanlış bulduklarımı, doğru bulduklarımı söyledim hepsine. Hiçbir partiye de üye değilim. 23 Ekim’e kadar tek hedefim var; İzmir Barosu Başkanlığını onurlu biçimde bitirmiş bir başkan olarak sonraki arkadaşıma bu görevi devretmek. Ondan sonraki süreç ne olur? Dediğim gibi hiç ajandam olmadı. Bulunduğum her yerde o işin hamalı oldum. Yarın öbür gün bir teklif gelirse, zaten o değerli olurdu. Başkanken bir teklif gelmesinin değeri yok. O zaman çünkü unvanınıza gelmiş olur o teklif. 23 Ekim’de ben İzmir Barosu başkanı olmayacağım. Ondan sonra birileri, Özkan Yücel’in davranışlarını, düşüncelerini değerli bulur, birlikte çalışma konusunda talepte bulunursa, düşünülür. Şu anda ne geleceğe yönelik bir projeye sahibim, ne de bir ajandam var.

METİN FEYZİOĞLU’NU BÜYÜKELÇİLİKLE ÖDÜLLENDİRDİLER

- Barolar, Metin Feyzioğlu’nu Türkiye Barolar Birliği’nden düşürmek için çok büyük mücadele verdi ancak Feyzioğlu Lefkoşa Büyükelçisi oldu. Bu atamaya şaşırdınız mı?

Metin Feyzioğlu’nu ödüllendireceklerini biz biliyorduk. Feyzioğlu’nun çoklu baro çabası, aslında kendi iktidarını korumanın yanı sıra iktidara yaranma çabasıydı. Lefkoşa Büyükelçisi oldu. Zaten iktidar, tek adam, canı istediğinde kendisine en çok yardımcı olanları, en çok yanında duranları, yağlayanları ödüllendiriyor. Kendi başınıza istifa edemiyorsunuz! Affınızı istiyorsunuz. Af isteğiniz kabul edilmezse, göreve devam ediyorsunuz. Ülkenin içine düşürüldüğü perişanlığın halidir bu. O yüzden her yerde Kral Çıplak diyenlere ihtiyaç var. Metin Feyzioğlu’nun Lefkoşa Büyükelçisi olmasına hiç şaşırmadım, hatta geç kaldığını düşünüyorum. Bir ara rektörlük için adı geçiyordu. Demek ki onu yapamadılar. Lefkoşa Büyükelçiliği de bir şey değil ki. KKTC’yi tanıyan kaç ülke var? Orada da bir şey yapmayacak. Masa başı bir iş verdiler kendilerine. Bak, seni taltif ettik dediler. Hiç kimse kusura bakmasın ama hiçbir menfaatin karşısında eğilip bükülmeyiz, derken işte bunu kast etmiştik. Ona da çok söylemiştim zamanında. Kim ne dediyse boşver, sen bir düş önümüze, arkanızdan gelmezsem namerdim, demiştim. Ne önümüze düştü, ne önümüzden çekildi. Tek yolumuz vardı, onu göndermek. Biz de onu yaptık.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Diğer Röportajlar