GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İnşaat/Emlak
23 Nisan 2021 Cuma 09:02

Yıkımda kanser tehlikesi… Asbest kent Bayraklı!

30 Ekim tarihinde yaşanan 6,9 büyüklüğündeki İzmir depreminin ardından 6 ay geçmesiyle birlikte bölgede hasarlı binaların yıkım çalışmaları devam ediyor. TMMOB İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay, yıkımlar esnasında ortaya çıkan kimyasal maddelere ve yarattığı risklere değinerek asbest tehlikesine dikkat çekti. Kınay, yıkımlar hakkında “Binaların hemen hemen pek çok kısmında bulunan asbest toplum sağlığı açısından büyük bir risk” dedi.

Menduha Ceylan/EGEDESONSÖZ- 30 Ekim tarihinde meydana İzmir depreminin bir yandan yaraları sarılmaya çalışılırken bir yandan da yıkımların yarattığı çevresel faktörler büyük önem arz ediyor. Yıkımlar esnasında oluşan çevre kirliğiyle ilgili TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu uyarılarda bulunurken, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay, sağlık açısından yarattığı tehditlere dikkat çekti.

Brezilya’dan Aliağa’ya getirilerek sökümü planlanan ve içerdiği yüksek asbest iddiasıyla tepki toplayan geminin ardından depremde veya deprem sonrasında ağır hasarlı olduğu için yıkılan binalarda da asbest tehlikesi olduğunu belirten Kınay, yıkımlar esnasında ve sonrasında ortaya çıkabilecek çevresel ve toplumsal sağlık sorunlarından bahsetti.

Kınay, deprem anında toplu yıkımlar ile birlikte depremin yarattığı çevresel risk ve tehditlerin yaşamsal önem arz ettiğini söyleyerek; yapıların yaşına, yapımı ve yalıtımında kullanılan malzemelere, yapı içinde kullanılan özellikle aydınlatma unsurlarının toplum sağlığını ciddi derecede etkileyebilecek bir hava kirliliğine sebep olduğunu söyledi. Kınay,  “Yapılan araştırmalar, yapı çökmelerinin ve yıkımlarının yaşandığı bölgelerde yüksek konsantrasyonda radon, asbest, cıva, sülfür, klor gibi solunması sakıncalı gazların varlığını ortaya koyuyor. Etkilenim bölgesi hesaplanarak görevliler dışındaki kişilerin yıkımın gerçekleştiği alandan uzak tutulması ve kirli havayı solumalarına engel olunması gerekiyor” diye konuştu.

ASBEST, KURŞUN, CIVA!
Kınay, deprem ve sonrasındaki süreçte hasar durumuna göre yıkımı yapılan yerlerde ortaya çıkabilecek tehlikeli kimyasalları açıklayarak şu sözleri söyledi:

“Yıkım sonucu ortaya çıkan atıklar, binaların yaşı ve bulunduğu bölgeye bağlı olarak asbest, kurşun içeren boyalar, sızdırmazlık amacıyla kullanılan malzemelerden ve lamba balastlarından kaynaklanan çok klorlu bifeniller (PCB), lambalar ve floresanlarda bulunan cıva, cıva içeren çeşitli ekipmanlar (termostatlar vb gibi), pillerden ya da bataryalardan kaynaklanan kurşun, cıva, kadmiyum, gümüş, çeşitli elektronik atıklar, tehlikeli kimyasallar ve benzeri gibi tehlikeli atık içerebilmektedir. Oluşan atıkların özelliklerine göre ayrılması ve geri kazanım/geri dönüşüm ve bertaraf işlemlerinden geçirilmesi gerekmektedir. Pencere ve kapıların, metal eşyaların, kabloların ve tehlikeli maddelerin bina yıkımından önce ayrıştırılması gerekmektedir.”

ÇEVRESEL VE SAĞLIK RİSKLERİ VAR!
30 Ekim depreminden sonra Bayraklı bölgesinde yaşayan ve yıkım çalışmalarında görevlendirilen personeller için ciddi bir risk olduğunu belirten Kınay, “Deprem sonrası özellikle Bayraklı, Bornova bölgesinde yürütülen yıkım çalışmaları ve yıkılacak bina sayısı değerlendirildiğinde, bu faaliyetlerde çalışan personel ve bölgede yaşamını sürdüren, ikamet eden vatandaşlarımız için de çevresel ve sağlık riskleri yaratıyor. Ağır hasarlı binalardan başlayarak yapılan yıkım sürecinde asbest envanteri, atık yönetim planı ve benzeri çalışmalar gerçekleştirilerek binaların mevcut durumu ve yıkım sürecinin nasıl yürütüleceğinin planlanmasına yönelik verileri içeren yıkım projeleri planlarına ilişkin elimizde veri bulunmuyor. Bu çalışmaların kontrollü, planlı ve ilgili önlemler alınarak uzman personel tarafından yürütülmesi, denetiminin etkin gerçekleştirilmesi yaşamsal bir durum” dedi.

Özellikle Bayraklı ve Bornova Bölgesi’nde ekim ayından bu yana sürekli olarak yıkım ve yapım faaliyeti yürütüldüğüne vurgulayarak bu faaliyetlerinin denetiminin sağlanmasının büyük önem arz ettiğini vurgulayan Kınay, “Yıkımların uzmanların kontrolünde ve denetiminde gerçekleştirilmesi, atıklarının da uygun olarak ortamdan uzaklaştırılarak bertaraf edilmesi gerekmekte” ifadelerini kullandı.

ASBEST EVİN HER YERİNDE!
Yıkımlar ve yıkım sonrası ortaya çıkan yıkıntıların kaldırılması/depolanması konusunun Türkiye’de mevzuatlarla tanımlanmış olmasına rağmen uygulama ve denetimlerdeki yetersizlikler çevre ve halk sağlığı açısından riskler oluşturduğunu söyleyen Kınay, “Bu risklerden birisi olan binaların hemen hemen pek çok kısmında bulunan asbest ise toplum sağlığı açısından büyük bir risk arz etmektedir. Asbest, dünyada özellikle 1980’li yıllardan önce yapılmış binalarda; yer ve tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamalar, ara duvarlar, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kazanlar, kaloriferler, yalıtım ceketleri, asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, kağıt ürünler, yangın battaniyeleri, pis su boruları, eternit levhalar, ve derzlerdir vb. alanlarda yalıtım malzemesi olarak kullanılmıştır” dedi.

KANSERE YOL AÇIYOR!
Asbest, solunum ya da içme suyuyla vücuda girdiğinde başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açtığını söyleyen Kınay, “ Asbest lifleri havayla alındığında bu liflerin büyük bölümü hava yolları hücrelerinde birikir. Kentsel dönüşüm uygulamalarında asbest kaynaklı en önemli risk asbest tozlarının havaya salınmasıdır. Yıkılacak binada, asbestli maddeden üretilen söz konusu yalıtım ve kaplama malzemesi varsa önce çevresinin karantinaya alınması, hem yıkım işinde çalışan personelin hem de çevrede yaşayanların zarar görmemesi için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir” şeklinde konuştu. 

Kınay, asbestin insan sağlığına olan zararları fark edildikten sonra dünyanın birçok ülkesinde yasaklandığını vurgulayarak, “Avrupa Birliği ülkeleri, Avustralya, Brezilya, Hong Kong, Japonya, Yeni Zelanda, ABD gibi ülkeler bu maddenin yeni bina yapımında kullanımı yasaklanmıştır. Ülkemizde de bu yasak bulunmuyor. Özellikle eski binaların yıkımı ile ve bu binalarda yapılacak her türlü bakım, onarım, restorasyon ve yıkım işlerinde çalışanların asbeste maruz kalma olasılığı yüksek. Eski binaların yapımında kullanılan malzemeler arasında yer alan asbestin, binaların yıkımı safhasında ayrıştırılması ve bertarafı ile ilgili oluşabilecek çevresel risklerin doğru yönetilmesi önem taşıyor” diye konuştu.